Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '12

 
Kategori
Blog
 

Editörlerimize bunu da sordular: " Kadın mısın, Erkek misin? Güzel misin, Çirkin misin?"

Editörlerimize bunu da sordular:  " Kadın mısın, Erkek misin? Güzel misin, Çirkin misin?"
 

 

B U N L A R I…

& Yorumlara cevap verirken yazdığımız kutunun içinde altlarda kalarak, bir dalan, bir kaybolan Karabatak Kuşuna benzettiğimiz imlecimize artık sahip çıkacağımızın anlaşıldığını,  Sevgili İdaremizden duruma el konarak, düzeltme yoluna gidileceğinin sinyalini  memnuniyetle  haber aldığımızı,

& SON DAKİKA haberi olarak, yukarıda yazılı konu için, Blog İdaresince sorgulanarak, "hangi tarayıcıyı, bu işlerde kullandığımızın" sorulduğunu, bütün kabahatin, "Tarayıcıya"  çıkarılarak, imlecimizi, enkaz altından kurtardığımızı, bundan böyle MOZİLLA seçeneği ile yola devam edeceğimizi, müşgülü olanlara da tavsiye ettiğimizi, idaremizin ilgisine de buradan teşekkür eylediğimizi,   "8  sürünümlü  explorer'i"   bu işlerde kullanmayacağımızı

& Milliyet nokta kom nokta, tere’ ye, içimizden  köşe yazarı olup da kurum kurum kurulanların, mütevazilik olsun diye “bir kedim bile yok!” demelerine karşın,  haset ateşi ile yanan “lay lay lom’cuların,“ “bir köşem bile yok” çubuğunu tüttürdüklerini,

& Altı aylık çiçeği burnunda bir blogcumuzun, editörlere merak sarıp “ Erkek misiniz, yoksa kadın mısınız?” diye sorduktan sonra “güzel mi, çirkin misiniz, yaşınız kaç” diye de sorguyu devam ettirip,  “ Bütün bunları bilsem ne olur, bilmesem ne olur. Zaten de bir şey olmayacak. Zaten bu yazıyı bir şey olsun diye yazmıyorum” diyerek bunları Blog kapısından  “Tır’la”  içeri soktuğunu ve bu kategorinin parmaklıkları önüne arabasını park ettiğini,

& Şişinmek gibi olmasın amma, biz, editörler hakkında yazı yazarken,  cümleleri dikkatli seçme uğruna, klavyenin başında uyuya kaldığımızı, bir defasında  Editörlere seslenirken “ Sayın Baylar” dediğimiz için, zılgıt yiyerek “ Burada bayanlar da var!” diye de uyarıldığımızı,

& Eski blogcuların kesilip kesilip yıldız yapıldığı, yenilere ise idarenin göz kırparak onları bültenlerde öne çıkarıp heveslendirdiğini, yenilerin, eskileri de taklit etme yolunda bol bol onların bloglarını okuduklarını, içlerinde şimdiden sivrilenlerin bulunduğunu,

& Blogların ve Karşıyaka’nın Muhtarı İlyas Bayram’ın ise sessizliğini bozarak yeniler için “ onlar işini biliyor” dediğini,

& Biz de katkıda bulunalım diye, sevabına yol gösterelim dediğimizi, zira bizi kimse elimizden tutmadığını, bunun acısını böyle yardımcı olarak çıkaracağımızı   umduğumuzu,

& Yenilere seslenerek birinci madde olarak, numaradan da olsa, “ “ahan da bloglardan gittim, ahan da gidiyorum” deyip deyip de kafa karıştırmayın öyle. Böylelerinin,  içeriye bacadan girmeyi planladıklarını, o bacanın tıkanmış, geçit vermez olabileceğini de akıldan çıkarmamak lazım geldiğini,

& Mevcudumuz  sekiz binlere dayandı velakin sıkıntılar karşısında grev yapmadık pankart açmadık, “istemezükçülere bir kısmımız katılmadı. Sekiz yıldır izin de kullanmadık. Paradan bile bahsetmedik. Sizler de öyle yapın dediğimizi,

& Hoşunuza giden yazarların yazılarını kopyalayıp, altına imzanızı atmayın. Blog  İdaresinden evvel, kopya kuzumuz “Molly”yi kızdırmayın. Gücendirir, kalbini kırarsınız sonra,

& Yazılarda ahkam keserken, mahalli şive kullanın, Hoş kaçar.

& Uzun uzun da “semiz otu” nasıl pişirilir diye koskoca sayfayı doldurmayın öyle. Okunmaz! Semiz otunu seven var, sevmeyen var.

 & Sonra, kurnazlık yapıp, çok okunuyor diye, namaz hocasının tavsiyelerini “Blog kategorisine” sokuşturmayın. O işi  nasıl olsa yapanlar var. Hocadan evvel, editörleri kızdırırsınız sonra. Sahadaki futbolcu yalandan kendini attığında, hakemi kızdırdığı gibi. Aman ha!

 & Sonracığıma, “Tık’lara” pek de itibar etmeyiniz. “Tık” lar kolay kazanılmıyor. Eski Blog Çarşısına sık sık uğrayın. İnik kepenklerden anlarsınız durumu. Terfi etmek, postu başka yerde sermek için o tık’ların esamisi okunmuyor artık. Kimse tık-tık’lardan zengin olmadı.

& “Tık, tık’ları, sadece nalçanın çıkardığı “ses” olarak bilirdik. Kafiyeli olsun diye buna kadın kalçasını da eklediler. Sakın aldanmayasınız. Ne işiniz var sizin salçayla, nalçayla, kalçayla, di mi? Ekmek arası salçalı, pardon kalçalı tost mu istedi canınız? Gidin Blogcular Çarşısına. Sizi orası paklar. Siz siz olun, “Salça ile kalça’yı” karıştırmayın. Yeni icatlar çıkarıp,  blog’daki kadın üyeleri kızdırmayın.  

& Sonra, elinizden çıkan lâfı, klavyeniz duymuyorsa, sizin kulağınız duysun. “Bu gün canım sıkılıyor. N’apsam diyorum. Bi türlü bilemiyorum” deyip deyip de blog döktürmeyin. Telli Dede Türbesinde bile kurşun dökerken, daha itina ile döküyorlar. Önce ne yazacaksanız, iyice düşünün derim. Milletin zaten canı sıkılıyor, bi de siz sıkmayın.

 & 5-6 yıllık blog’cuların keyifleri keka. Onlarla işimiz yok. Onları, ustalarınız belleyeceksiniz. Zaten bir avuç kişiler. Onların arabasının tekerleğine çomak, momak sokmayın sakın. Eşekten düşenden beter olursunuz. Hem vezir hem rezil yaparlar. Siz vezir olmak için, onlara sık sık yorumlar yağdırın. Sizi bir sevdiler mi, korkmayın bre.

 & Blog açmak, dükkan açmağa, yufka açmağa benzemez dedik. Siz siz olun, blog’larda kıskançlığa düşmeyin. “ Onun kanı, benimkinden kırmızı mı? Bizim neyimiz eksik.? Ellere var da bize yok mi?!” demeyin ikide bir. Sırası gelir, siz de terfi edersiniz.

& Durup durup “Beni ne zaman Milliyet nokta komtere’ye alacaklar” diye  sıkıntılar yaratmayın. Yazılarınla ön plana çık. Yoksa, “salla başını, al olmayan maaşını” gibi klasik sözlere kanmayasınız. Her odundan  sap olur, merak etmeyin. Yeter ki siz odun olmayın. Balta, sapsız kullanılamaz. Günlerden bir gün, baltanıza da sapınıza da değer biçilir elbet.

& Sakın ola ki, köşe yazarlığı heveslerine kapılmayın. Belki bir gün” size de çıkabilir” Ama, hala bilinmiyor bunun kıstasları nelerdir. Allah bilir, kendileri de de bilmiyordur. Her halde, tombala çeker gibi çektiler ve de koydular oraya “sen köşe yazarı oldun “ diyerekten.  Siz siz olun, kafa yormayın. Bir gün  tombaladan siz de çıkabilirsiniz.

& Köşe deyip de geçmeyin. Köşe uğruna ne savaşlar verildi, veriliyor. “Köşeler, köşe kapmacalara dönüştü. “8 bin kişilik  Blog Ordusu içinde bir tek köşelik adam yok mu Allahasen “ diye iç geçirip de, kıskançlığınızı belli etmeyin! Şimdilik, varsa, köşe yastığı ile idare ediverin. “Puf olsun,”  rahat edersiniz

& Anlayacağınız, tam “seyirlik” durumlar. Hadi hayırlısı. Köşe’lerden köşe beğenmeyin.. “ Köşe” taşlarına yüz sürdük. Kâbedeki o taş gibi. Fırından dört köşeli ekmekleri seçtik alırken. Köşesinden köşesinden, kıyır kıyır yedik. Bize “Köşe” bulaşsın bari diye. Olur a! Hasbinallah! Köşe kapmaca oynadık çocuklardan, hep yenilme pahasına. Ay ışığında balkonlara, kibritlerden evler, çatılar, balkonlar yaptık köşesi bolcana. Daha ne edelim? En son keşkek pişirdik. Köşeli tabaklarda dağıttık.

& Ama, her şeyden evvel, blogculuk iyidir. Her gün kendini görürsün. Bir ayna gibidir. Birbirinizi görür, iyi ki varız, deyip kuvvetli bir “çaaak!” yapınız. Yerimiz doldu garik. Bloglara geldik garik. Gari demeyelim garik.


B İ L İ Y O R
M U Y D U N U Z ?

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..