Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '12

 
Kategori
Blog
 

İmlec'inizi, Akut bile kurtaramaz!

İmlec'inizi, Akut bile kurtaramaz!
 

B U N L A R I...

& Yorum aldınız, cevap vereceksiniz. Cevap kutusuna imleci daldırdınız, aaa, bir de baktınız ki, imleciniz kayıp. Kutunun altında kalıvermiş...  “Hamsinin gözleri gibi bi yanayi, bi söneyi” imlecinizi  enkazdan kurtarmak için, itfaiyeye mi telefon edersiniz? Akut’u mu ararsınız ? Ambulans mi çağırırsınız? diye sorduğumuzu,

& Eksantrik buluşları ile Asi Güvercin'le at başı gitmede  önde olan Ayşen Hanımın,  “yoruma cevap  kutusunun” hakkından, (Aşağıdaki gibi geldiğini), siz de uygularsanız, imlecinizi enkazın altında kalmaktan şip -şak  kurtaracağınızı, böylece ne yazdığınızı görebileceğinizi,

&  ŞÖYLE Kİ:  “Cevap yazdıktan sonra, gönder butonuna bastığımızda, yazdıklarınız görünüyor zaten. Baktınız yanlış var. Zarf olan yere yeniden tıklayınca, yazdığınız aynı yazı, kıpraşmadan,  karşınıza geliyor. İşte o zaman hataları düzeltme imkanı ancak doğuyor. Bunu isterseniz on kez tekrarlayabilirsiniz. Onayla dedikten sonra da yayına çıkıyor yazdıklarınız. Asi'nin yöntemi bence daha zor. Sağ elle, sol kulağı göstermek gibi. Ama cevaplarınızı düzeltmek için sunulan yöntem bence daha kolay.” diyerek buluşunu ortaya koyduğiunu,

& Bu buluşu, teknik editoryamıza iftiharla sunarak öncülük etmede bu şerefi bana veren Ayşen  Kura Hanıma teşekkür ettiğimizi, önümüzdeki hafta  bu buluşun “Blog Haftalık Bültenine” gireceğine muhakkak gözü ile bakıldığını,

& Gönül isterdi ki, defalarca zikrettiğimiz bu teknik hatanın  ihya edilmesi için, Sevgili İdaremizin kılını dahi kıpırdatmadığına üzüldüğümüzü, "ne varsa bizim arkadaşlarda var” diyerek de teselli olduğumuzu,

& Bu buluşu , (Ayşen Hanımın sırtından) Blog İdaremize “hedeya” ettiğimizi, bu kıyağımızdan ötürü, “ hiç bi şey” istemediğimizi,

& Yeni blogcularımızdan birinin, blog kategorisinde  ilk defa yazı yayınlama kararını, ballı ballı upuzun anlattığını, “Bu kategoride benim de tuzum bulunsun” dediğini, bu kategoriyi öve öve bitiremediğini,

& Böylelikle bu ifadelerinden dolayı da, yazarın  bu haftaki  bültene girebileceğinin “ garanti” olduğunu, “Blog” aşkından dolayı da gözlerimizin yaşardığını,

&.. . . . . . “Blog yazma geleneğinde benim de tuzum olsun isterim dedikten sonra devamla da: “Kalemi aldım elime. Yoksa sofrada tuz eksik gibi  gelir bana” diyerek nefes almağa yer bırakılmamış bir karış boyundaki paragrafında kısaca:

& “Başladım ciddi ciddi yazmağa. Aaa, bir de baktım sayfamın başında bir tahta masa gördüm. Üzerinde tabaklar vardı. Yazarlık damarım kabardı. Hemen durumu kavradım. Masa ve tabak, aklıma güzel bir kurgu getirdi. Bir gün anlatırım ayrıca. Yazarlık bu ya. Kategorimden şaşmayacağım. Blok dedim amma,, bir edebi yazıyı denemeyi, bir felsefi yazıyı kayabilirim. Diyerek devam eylediğini

& Bizim de u duruma bakaraktan “ kay bakalım” dediğimizi, bu yazarımızın edebiyat öğretmeni olup,  üstelik  edebi eserlerinin de bulunduğunu,

& Böylelikle blog kategorisine verilen önemin ne derecede mühim olduğunun, bir kere daha anlaşılmış olduğunu,

& Yukarıdaki örneğe bakaraktan, “ insanlarımız lay, lay, lom’lu yazılar yazacağına, lokma döker gibi, böylesi  blog yazıları döktürseler, daha iyi olmaz mı diye de içimizden geçirdiğimizi,

B İ L İ Y O R
M U Y D U N U Z ?

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..