Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '16

 
Kategori
Blog
 

Editörlerimizle konuştuk: "Ağzı var, dili yok, klavyesi var, bloğu yok, çok anılır, soranları yok."

Editörlerimizle konuştuk: "Ağzı var, dili yok, klavyesi var, bloğu yok, çok anılır, soranları yok."
 

Bunca yıldır yazıp çiziyoruz şu blog’larda. Kimimiz yeni başladı. Kimilerinin çiçeği burnunda.

Ben şahsen, 10 cu yıla girdim. Dile kolay. İki fakülte bitirilecek kadar bir zaman. Ne senelik izni var, ne kıdem tazminatı, ne ikramiyesi var, ne emekliliği var.

Daha daha, dahası var. “Blog ailesindeniz” deriz böbürlenerek. Gel gör ki, ne sünnetimize gelirler, ne nikahımıza gelirler, ne de ölülerimizin ardından bir maşrapa su dökerler. Ailedeniz güya ama, mutlu günlerinde ne çiçeklerini görürüz, ne de yüzlerini. Karşılaşsak, tanıyamayız bile. Böyle aileden olma durumu sakat değil mi biraz?

Biz yazarız, editörler onaylar. Haftada bir  yazılarımız bültenlerle  öne çıkarılır. Kitap yazmışsak kutlarlar, blog toplantılarına da başarılar dilerler. Hepsi o kadar.

Herkes bu bloglarda editörleri merak eder. Ketumdurlar. Dışarı su sızdırmazlar. Kolları kırılsa, yen’lerinin içinde kalır.

Herkes  editörleri anlamaya çalışır, ama çözemez. Bilirler ki onların bıyıklarını balta kesmez. Bıyığı olmayanların da, güzelliklerinden dolayı, yanından geçilmez.

Blog camiasında Türkiye’nin en büyük sitesine mensubuz. Onların editörleri de seçkin ve seçilidir.. Öyle olması lazımdır.. Eee, hiç birini tanımıyor ve herkesler gibi de merak ediyoruz.

Blogculukta, editörün, her birimize emeği olduğu halde, onlar hakkında bir tek fikrimiz bile yok. Ama onlar bizi, biliyorlar. Bu ne iş?   Bırakın şunu bu, "rüyalarımızda bile" bizlere gözükmüyorlar.

Bizim kariyerimiz belli, yazıp çizdiklerimiz, duygularımız, aksiyonlarımız hudutlu. Ya editörler? Onlar, bizden beter. Haklarında hiçbir şey bilmiyoruz.

Mesela mesela, onların kitapları var mı? Kariyerleri nedir ? İçlerinde yakışıklı ve güzel olanları var mı? Yatak yorganları blog kumanda odasında mı? O kadar blog okuyan insan, üstelik gazete de, roman da okuyabilir mi? Di  mi ama, merak ediyor insan.

İzinliyken  blog okuyorlar mı? Rüyalarında blogcu görüyorlar mı? İçimizden beğendikleri var mı? “Şu milliyetçi, şu romantik, şu aksi, şu süt kuzusu, şu ak kaşık, şu ılımlı, şu çok bilmiş, şu aman ha! “ gibi saplantıları mevcut mu?

Takip ettikleri blogcuları var mı? Eh, biz de “hayali röportaj” yapalım dedik. Buna benzer 5 yıl önceki gibi hayali sualler sorduk. O günden bu yana editörler çoğunlukla değişti. Bakalım, dedik, onlarda da bir değişme var mı?

 

         Hani ya, editörlerimizin dünyasını merak ederiz ya. Elçiye zeval olmaz derler. Şunları sorduk, cevaplar aldık:

1- Editör olmasaydınız ne olurdunuz?“Ah bunu ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.”

2- Hiç Blog yazdınız mı?“ Tilkiye, tavuk kebabı yer misin diye bir soru bu, geçiniz”

3- Editörler, blog okuya okuya, dağarcığını zenginleştiriyormuş. “Hep öyle söylenir. Ben rastlamadım. Bilgi, Kamçatka’dan da gelir, Viladivostok’tan da. Neredeyse, gider, bulur, arabaya yükler getiririz.”

4- Bazı blogları okurken “amma da sallamış ha!” veya “Atmış kafadan ki, ne atma! Pes!” dediğiniz zamanlar oldu mu? “Mesleğimiz itibariyle, olumsuza, olumlu yaklaşmayı, şiar edinmişizdir.

5- Rüyanızda blogcuları görüyor musunuz?“Şimdi sırası mı bu sualin? Biz, rüyalarımızı kaybettik. Ne demek yani?!”

6- Bir blog sitesi kursanız, blogculardan yanınıza alacak olduklarınızı belirlediniz  mı? “Olmadı şükür. Kedi her zaman ciğer kebabı yese, tıkanır.”

7- Meslek hayatında sizi en çok üzen olaylar?“Yoğunluktan üzülmeyi, sevinmeyi, yemeği, evi, arkadaşları unuttuk valla.”

8- Blog okuma yoruyor mu? İstirahatta bir mizah veya hiciv sizi güldürebiliyor mu? “ Hayatımız mizah, hayatımız yorgunluk valla”

9- İçinizden kızdığınız blogcu var mı? “Biz kızmayız. Böyle programlanmışızdır. ( Lütfen röportaj sonrası gel de görüşelim. Lütfen bu kısmı yazmayın.)

10- Sizler için gizemli, sır vermez, baş verir diye bir kanaat var. Öylemidir ? “ Gizemli olsan ne yazar, olmasan ne yazar? Gizem, mizem karın doyurmuyor.”

11- Bir sandaldasınız. Birisi blogcu, diğeri genç bir kız var. Sandal devrilse, önce hangisini kurtarırsınız? “ İkisini de. Ne yani, ne demek istiyorsunuz?!”

12- Blogcular arasında, kendinize yakın hissettiğiniz kimse var mı?“Herkese aynı mesafeden bakarım. Yazılara da öyle. Onların yazısı ilgilendirir beni. Şasi’si eğri, kaportası kapanmaz, far ayarı bozuk olanlar da bizden geçer.”

13- Beğendiğiniz blogcuların yazısından dolayı, kendileriyle tanışmak ister misiniz? “Bizler sanal aleme göre yönlendirilmişizdir. Beğeni, yazı okunup, bitinceye kadardır. Bu işler kolay değil öyle!”

14- Editörü tarif eder misiniz? “Ağzı var, dili yok, klavyesi var, bloğu yok. Ananı çok, soranı yok. Arabası var, deposu yok. Blogcusu çok, arkadaşı yok. Çok çalışır, az aşınır, aşındığı ile kalır. Yahut da öyle sanır. Bu işler böyledir.”

15- Blog kategorisine, “Tarağını, takma dişini kaybettim. Göreniniz var mı?” deyip yazı sokuşturanlara  neden geç tavır konulmakta?  ”Blogla ilgisiz yazıyı, bu kategoriye sokanları, tanıyoruz, biliyoruz. ‘Bir arkadaşa bakıp çıkacam’ demeğe getirirler ama, atladığımız da oluyor haliyle.

16- Kitabınız var mı? “Kitabı olmayana “kitapsız” denildiğini bilmiyorum mu zannediyorsunuz. Onu öyle sormayalım lütfen.

17- Sizce az yazan mı, sıklıkla yazan mı makbuldür? “Tarlanın ufak taşlısı, ineğin öküz başlısı, berberin solumazı, tellağın terlememesi, nasıl makbulse, az yazan da öylesi makbuldür.”

18- Hatırladığınızda kaşlarınızı çattığınız blogcular oluyor mu?“Bunu ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.”

19- Hoşunuza giden bloglar çoğunlukta mı? Kaliteler nasıl?  “Bizim de kendimize göre kıstaslarımız var. O yüzden de bizleri ketum bilirsiniz. Bizde öyle arkadaşlar var ki, ağzına vur, lokmasını al. Siz mesela, sabahtan beri sorar da sorarsınız. Oldu olacak, ‘etimiz kemiğimiz, böbreğimiz var mı? Sabahları süt içer misiniz? diye de sorun bari!”

20- Blogcunun imzasını görmeseniz dahi, onu, üslubundan dolayı tanıyabilir misiniz? “Mesleğimizin bam teline bastınız. Zurnanın zırt dediği yer işte burasıdır. Siz de az değilsiniz hani.”

21- Bir çırpıda bloğun ağır toplarını sayabilir misiniz? " Hıımmmmmm! Bunu bana soran "Hafif toplarını da, işe yaramayanını da sorar. En iyisi, bu sualinizi es geçeyeim, gramaja bile gelmeyen bazı hafif toplar gücenmesin.

Röportaj sona erdiği zaman, “ hayali editör” muhatabıma, teşekkür ettim. O da, ziyanı yok, 750 adet yazıyı okumaktan oldum. Şimdi telafi ederim “ dedi. El sıkışıp ayrıldık.

N O T: Bundan önceki 4 yıl önce, aynı yazının (İLK) versiyonu bu link'tedir. Ve editörlerimiz hakkındaki ilk yazıdır blog'larda. Okumak için taklayın.

http://blog.milliyet.com.tr/Editorlerimiz_ve_biz___/Blog/?BlogNo=92773

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..