Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '14

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim ve toplum ve Türkiye

Toplumlar geleceklerini garanti altına almak zengin, müreffeh, bağımsız bir ülkede yaşamak istiyor, çağın ve rekabet ettiği ülkelerin gerisine düşmek istemiyorlarsa, bugünden hazırlıklarını yapmak zorundadır. Eğer bu günden hazırlıklarını yapmamışlarsa, yarınlarını da kaybetmiş olacaktır. Dünya, gelinen noktada öyle baş döndürücü bir hızla değişmekte ve dönüşmektedir ki neredeyse hızına ayak uydurmak imkansız gibi görünmektedir. Vizyon sahibi, iddialı milli benliğini korumak, gelişmiş ülkeler arasında yerini almak isteyen ülkeler için değişen dünyada değişimin ve dönüşümün gerisinde kalmamak için en önemli ve en kestirme yol, eğitimde klasik yöntemleri terk etmek, bilim ve teknolojinin baş döndürücü hızına ayak uydurmak, bilginin kolay erişildiği, hızla dolaştığı fırsat dolu bir dünyada bilişim, iletişim çağının  gerçeklerini dikkate alarak, ileride ihtiyaç duyulacak nesilleri yetiştirmek için bugünden eğitimde gereken reformları yapmak ve hayata geçirmek zorundadır.

Bu konuya örnek teşkil edecek aklımıza ilk gelen ülke Güney Kore’dir. Seksenli yıllarda Türkiye ile aynı ekonomik döngü içinde olan Güney Kore, gelinen noktada teknoloji üreten, uluslararası markaları olan, bunu pazarlayan, rekabet eden üstünlük sağlayan, yüksek dereceli katma değer yaratarak zenginleşen bir ülkedir. Yirminci yüzyılda dünyada, gelişmekte olan ülkeler arasından, gelişmiş ülke statüsüne geçebilen tek ülke Güney Kore’dir. Ülkemiz ise bugün uluslararası markası olmayan, teknoloji üretemeyen, bunları ithal eden ve bunun sonucunda hala uluslararası sermayenin ve şirketlerin üretim taşeronu ve pazarı konumundan kendini kurtaramamış bunun sonucunda yüksek cari açık veren ülke konumundan kendini kurtaramayarak, yerinde saymaktadır. Peki Güney Kore nasıl başarmıştır? Durumu anlamak için Güney Kore’nin son elli yılda uygulamış olduğu eğitim politikaları ve paralelinde AR – GE (araştırma geliştirme) , ekonomik mucizeye zemin hazırlayan eğitim politikalarını çok iyi analiz etmek gerekmektedir. Analiz sonucunda  temel göstergenin eğitimde yaptığı uygulamalar ve bugün başarılı olan bir ülkenin nesillerini yetiştirmek için geçmişte yaptığı eğitimdeki reformlar olduğu görülecektir. Ülkemizde ise durum hala yüz öğrenciyi liseden mezun edip, yirmi beşini üniversiteye alan ve kalan yetmiş beşinin ne olacağı sorununu çözemeyen bir eğitim sistemi ile devam edilmektedir. Üniversitelerimiz ise özerk ve bağımsızlığını sağlayamamış bilim, teknoloji, proje üretmekten uzak, sanayi ve diğer sektörlere hizmet edemeyen, siyasetin gölgesinde kalmış ,siyasi müstevlilerinden medet uman, akademisyenleri, görevlileri, politize olmuş kurumları ile yoluna devam etmekte ve dünya üniversiteleri arasında ilk beşyüze bile girememektedir. Yani yüzde yirmi beşin gittiği kurumların durumu da bu haliyle geleceğimizi garanti altına almaktan uzak durumdadır.

Ülkemizin eğitimdeki en temel sorunlarından birisi de üniversiteye giremeyen yüzde yetmiş beşin ne olacağı sorunudur. Her ne kadar meslek liselerimiz belli bir ağırlığa ulaşmış olsa da yüzde yetmiş beşi mesleğe yönlendirmek ve uzmanlaşmasını sağlamak misyonu taşısa da yeterli olmayan sayıları ve uygulanan eğitim politikaları sonucunda yetersiz kalmakta, meslek liselerini bitirenler siyasi politik yönlendirmelerle alanı dışındaki üniversiteleri tercih etmeye yönlendirilmekte ve aldıkları meslek eğitimi boşa gitmekte, gittikleri üniversiteler de alt yapı eğitimleri farklı olduğu için istenen başarıyı elde edememektedir. Bir takım meslek liseleri ise çeşitli beklentilerle ön plana çıkarılarak yaygınlaştırılmak istenmektedir. Benim de eğitim gördüğüm, mensubu olmaktan her zaman gurur duyduğum’’ Öğretmen Liseleri’’ de bir meslek lisesidir. Diğer meslek liseleri ile karşılaştırıldığında eğitim kalitesi, üniversiteye öğrenci yetiştirme kapasitesi çok yüksek bir okuldur ve başarısı herkesçe kabul edilmektedir bu başarısı hiçbir zaman yaygınlaştırılması için sebep sayılamaz çünkü misyonu ve programı öğretmen yetiştirme  üzerine kuruludur. Bu liseyi bitirenler eğitim fakültelerine gönderilmeli ve öğretmen olmaları sağlanmalı bu ve buna benzer misyonu ve programları belli liselerin sayıları da ihtiyacın üzerine çıkarılmamalı programı ve misyonunun gerektirdiği üniversite bölümlerine gönderilmelidir.Ancak bu sayede uzmanlaşmış nesiller yetiştirebiliriz.

Eleştirel baktığımız eğitim sistemimiz hangi reformları yapmalıdır? Dünyada bunun örnekleri nelerdir ? Bu soruların cevabına bakmak gerekmektedir. Bir Avrupa ülkesi bu sorunu şöyle çözmektedir. Eğitim sistemi ilkokula başlayan çocuklarını zeka testlerine tabi tutarak işe başlayıp, farklı proglamlara yerleştirip,  temel eğitimde zeka grupları oluşturup, kişiye özel eğitim vermekte  – ortaöğretimde  eriştikleri bilgi, beceri, zeka durumuna göre sınıflandırmakta, yüzde otuzu ortaokul seviyesinde çıraklık eğitimine tabi tutup aynı okulların lise seviyesindeki çıraklık eğitim merkezlerinde eğitimlerini tamamlayıp hizmet sektörünün hizmetine sunmakta, yüzde kırkı lise seviyesinde teknisyen ve meslek eğitimine tabi tutarak sanayi üretim sektörünün ihtiyacını karşılayacak olan kalifiye elemanı yetiştirip hizmetine sunmakta yani bu sayede yüzde yetmişini eğiterek kalifiye eleman, meslek sahibi yaparak sistemin dışına çıkarmakta, kalan yüzde otuzu akademik(üniversite) eğitime tabi tutmak için lise seviyesinde uygun eğitim programlarından geçirmekte sınavsız üniversiteye alarak  sorunu çözmektedir. Kuşkusuz başka ülkeleri örnek almalı ama kendi sorunumuzu kendimizin şartlarını göz önüne alarak bize has olan bir yöntemle çözmek zorundayız. Ülkemizin  kültürel, sosyal, siyasal yapısını yeraltı, yer üstü kaynaklarını, bölgesel(komşularımızın) dinamiklerini gelecek vaat eden sektör ve ihtiyaçlarını iyi analiz etmeli bunun paralelinde politikalar geliştirmeliyiz. İlk yapılacak iş öğretmen yetiştirecek kurumları reforme ederek öğretmen liseleri ve eğitim fakültelerini kesintisiz uzmanlaşmayı sağlamaları için bir bütün haline getirmek, ülkemizin temelden başlayarak öğretmene her türlü mesleki donanım bilgi ve beceriyi, tecrübeyi kazandıracak şartları bu kurumlarda oluşturmak gerekmektedir.

Ülkemizin şimdiki ve gelecekteki şartları dikkate alınarak öğretmen çeşitliliğini ihtiyaca göre planlayıp en donanımlı şekilde yetişmelerini sağlamaktır. Bu planlamalar iyi yapılmadığı ve branşlarda ihtiyacın fazlası öğretmen yetiştirildiği için kaynaklar heba olmuştur. Ülkenin ve devletin genel ihtiyacına hizmet edecek genel eğitim politikaları devam ettirilerek merkezden belirlenen makro politikaların yanında bölgesel eğitim politikaları geliştirmek zorundayız. İlkokul düzeyi eğitime hazırlayıcı olacağı için ülke geneli düşünülerek düzenlenebilir. Orta öğretimde ise erişilen bilgi, beceri, zeka dikkate alınarak yönlendirme yapılmalı akademik eğitime hazırlayıcı ve meslek okulları keskin bir çizgi ile birbirinden ayrılmalıdır. Bölgesel ihtiyaçlar göz önüne alınarak ortaöğretim ve meslek liseleri yerel olarak düşünülüp, planlanıp akademik eğitimin dışında kalacak tüm çocuklarımız(yüzde yetmişbeş) bilgi becerilerinin yanında meslek sahibi yapılmalı, bölgelerindeki ihtiyaca göre sanayi, hizmet ve diğer sektörlerin ihtiyacını karşılayacak kalifiye eleman, meslek sahibi olarak yetiştirilmeli bu sayede akademik eğitime tabi tutulacak çocuklarda lise seviyesinde uygun programlarla hazırlanıp (yüzdeyirmibeş) sınavsız olarak üniversiteye alınmalıdır. Üniversitelerimiz ise bilime, sanayiye, teknolojiye hizmet eden özerk bağımsız bir kimliğe sahip, siyasi güncel endişelerden arındırılmış, ihtiyaçları karşılanmış AR – GE çalışmaları yapıp ileri teknoloji üretebilecek enstitülerle tesis edilmiş bir yapıya kavuşturulmalıdır. Örnek vermek gerekirse Sakarya ve çevresini ele alabiliriz. Sakarya otomotiv, şeker pancarı, mısır, fındık, turizm gibi sektörlerde ağırlığı olan olan bir ildir. Sakarya’da akademik eğitime hazırlayacak liselerin yanında  ağırlıklı olarak Sakarya’nın sanayi ve hizmet sektörlerine kalifiye eleman yetiştirmek için meslek liseleri çıraklık eğitim merkezleri Sakarya’ya özel planlanıp açılmalı Sakarya’daki üniversitelerde ise bu sektörlere destek vermek, geliştirmek için araştırma geliştirme(AR–GE)yapacak, teknoloji üretecek enstitüler ve birimler oluşturulmalıdır. Ülkemizin diğer bölgelerinde de eğitim yukarıdaki örneğe benzer şekilde bölgesel kaynaklar dikkate alınarak düzenlenmelidir. Ülkemizde dört duvar inşa ederek üzerine tabela asıldığında okul sorunu çözülmüş anlayışından vazgeçilmelidir. Çocuklarımızın ruhsal, bedensel, zihinsel ihtiyaçlarına cevap verecek  bilgi, becerilerini geliştirecek sistemlerle donatılmış okullar inşa edilmelidir. Nasıl olmalıdır ? Genel manada ilk aklımıza gelenlerden dinlenme ,eğlenme, spor tesisleri, müzik odaları, laboratuvar, kütüphane, işlik, atölye, konferans birimleri, bilişim odaları, internet, bilgisayar, akıllı tahta, projeksiyon, dil öğrenme sınıfları, bölgesel yerel programlı okullarda da bölgeye has birimler oluşturulmalı ve burada sayamadığımız ihtiyaç olan tüm donatımları sağlanmalıdır. Dört duvar ve tabelalarımız ancak bu sayede okul olabilir. Bu imkanlar yerel, özel, devlet kaynakları ayırt edilmeksizin harekete geçirilmeli bir an önce ve top yekün ülkemizin en ücra köşelerine kadar götürülmelidir. Çünkü hızla gelişen değişen dönüşen dünyada kaybedilecek vakit yoktur ve ancak bu sayede sorun çözülmüş olabilir.

Sovyetler Birliği 1930’lu ve 1940’lı yıllarda ülkenin en zeki çocuklarını belirli merkezlerde toplayarak eğitmiş, projeler geliştirmelerini sağlamış, bilim adamı olarak yetiştirdikleri bu çocukların hazırlamış olduğu ‘’Sputnik’’ projesi ile 1957 yılında uzaya ilk insan ‘’Yuri Gagarin’’i göndererek uzay çağını başlatmıştır ve bu gün geldikleri nokta hepimizin malumudur. Güney Kore eğitim reformuna ilk adım olarak üniversite kampüslerine benzeyen her türlü donanımı sağlanmış dev ilkokullar inşaa ederek bu işe başlamış Samsung, L.G, Hyundai, Daewoo, KİA gibi dünya markalarını yaratmıştır. İngiltere namı diğer ‘’Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk’’ ise şimdilerde üniversitelerinden mezun ettiği alanında uzman öğrencilerinin gelecekte ülkelerini ve dünyayı yöneteceklerini varsayarak  ekonomik, sosyal, siyasal bilgilerinin derinleşmesi için ayrıca bir eğitim programı hazırlamakta ve hayata geçirmektedir.

Hindistan bilgisayar yazılımında lider olmayı hedeflemiş ve bu amacına ulaşmak üzeredir. Amerika’nın silikon vadisinde yer alan Microsoft, Google, Facebook, Apple, İntel gibi birkaç bilişim şirketlerinin piyasa değeri neredeyse ülkemizin gayrisafi milli hasılası kadardır. Türkiye’nin en büyük şirketi, petrokimya alanında faaliyet gösteren TÜPRAŞ Amerika’nın mesajlaşma hizmeti veren sıradan bir bilişim şirketi olan WhatsApp(19 Milyar Dolar)‘ın satış değerinin beşte biri (4Milyar Dolar) değere sahiptir. Türkiye’nin bu alanda öncülük yapması gereken kurumu olan Tübitak’a gereken maddi destek ve bilimsel değer verilmemekte diğer ülkelerde faaliyet gösteren emsalleri ile karşılaştırıldığında kurulduğu günden bu yana hala yerinde saymaktadır. Tübitak’ın  Amerika’dakine benzer ‘’Silikon Vadisi’’( Yüksek Teknoloji Üreten Sektörlerin bir arada olduğu yer) kuracak güç ve deneyime sahip olduğunu  düşünüyorum.

Eğitimdir ki, bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder. M.Kemal ATATÜRK

Şenol KABAOĞLU 

 
Toplam blog
: 13
: 221
Kayıt tarihi
: 08.03.14
 
 

Şenol KABAOĞLU 08.05.1964 Yılında SAKARYA/ KİRAZLI'da doğdum. İlk öğrenimimi  Kirazlı İlkokulu or..