Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '14

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmen yetiştirme sisteminin sorunları üzerinde düşünceler; algılar…

Öğretmen yetiştirme sisteminin sorunları üzerinde düşünceler; algılar…
 

Eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirme sisteminde temel kurumlardır. Ortaöğretim sonrası mezunlar girdikleri sınavlarda aldıkları puanlara göre tercih yaparak öğretmen yetiştiren kurumlara girme hakkı kazanmaktadırlar. Genel olarak dört yıllık eğitim sürecinin sonunda alınan diploma sonrası öğretmenlik formasyonu edinmiş olarak öğretmenlik mesleğini icra etme yetkisini edinen adaylar özel kurumlarda görev alabilirken resmi kurumlar için KPSS adı verilen seçme sınavlarına girerek istenen puanları aldıkları takdirde öğretmenlik yapma yetkisine sahip olarak resmi kurumlarda görev alabilmektedirler.

Günümüzde KPSS sistemi önemli tartışma alanlarından birisi olarak toplumun gündeminde yerini almaktadır. Seçme sınavı olarak nitelenen bu sınavda amaç sıralama yaparak istenen sayıda kişiler arasından önceliği belirlemektir. Sistemi eleştirenler, gereksiz görenler, kaldırılmasını savunanlar kendilerince ileri sürdükleri argümanlara sahipler.

Üniversite düzeyinde eğitim alan kişilerin mezun olduktan sonra yeni bir sınava girmelerini zorunlu tutanları eleştirenlerin cevaplaması gereken sorular bulunmaktadır. Her üniversite mezunu mezuniyet alanının gerektirdiği yeterliklere, becerilere gerçekten sahip olabiliyorlar mı? sorusu üzerinde durulması gerekiyor. Bir başka deyişle üniversite gerçek anlamda kuruluş amacına uygun niteliklere sahip öğrenci yetiştirebiliyor mu?

Bu soru aslında üniversite düzeyindeki eğitim kalitesinin sorgulanmasını da gerektiriyor. Öğretmen yetiştirme sisteminin analiz edilmesi öğretmen yetiştiren üniversite öğretim üyesi, öğretim görevlisi yeterliliklerinin analiz edilmesini gerektirmektedir. Üniversitede görev yapan eğitici personelin yeterlilikleri ile ilgili olarak nasıl bir değerlendirme yapılabilir? Bu konuda elde yeterli veri var mı?soruları pek çok kişinin zihninde ne yazık ki olumlu cevap bulamıyor. Üniversite sayısının son yıllarda hızla arttığı dikkate alındığında sayısal artışla orantılı olarak nitelik artışının olmadığını hemen herkes kabul etmektedir. Bunun için çok kapsamlı araştırmalar yapılmasına gerek de yok gibi görünmektedir. Köklü bir geçmişe, fiziksel olarak, personel olarak, araç gereç olarak iyi bir alt yapıya sahip olan üniversitelerle yeni kurulmuş üniversiteler arasında nitelik farkı gün gibi ortadadır.

Birçok üniversitede akademik personel başka üniversitelerden günübirlik geliş gidişle sağlanmaya çalışılmaktadır. Üniversiteler il merkezlerinde kurulmakla birlikte ekonomik, sosyal ve siyasal endişelerle illerin en küçük ilçelerine kadar yayılmış bir durumdadır. İl merkezindeki fakültelerde görevli öğretim üyesi veya öğretim görevlileri belirli zamanlarda ilçelerdeki yüksekokullara da derse gidip gelmeye çalışmaktadır. Bu durum taşıma suyla değirmen döndürme gayretinden öte bir anlam taşımamaktadır. Bazı küçük ilçelerdeki yüksekokullarda lise ve hatta ilköğretim düzeyinde ders veren öğretmenlerin derse girdikleri görülmektedir. İl merkezlerindeki fakülte ve yüksekokullarda dahi nitelikli öğretim elemanı bulmak önemli bir sorun iken ilçelere kadar nitelikli öğretim elemanı bulunabilmesi imkansız durumdadır. Öğretim elemanları içinde en üst kademe olan profesörlük kadrosuna sahip eleman sayısı oldukça yetersiz durumdadır. Profesörlük kadrosunda görev yapan kişilerin niteliğinin dahi sorgulanması gerekirken bu kadroların bile bulunmadığı üniversitelerdeki eğitimin niteliği konusunda çok fazla araştırma yapılmasına gerek olmayabilir. Üniversitelerde önemli sorunların olduğu apaçık ortadadır.

Benzer sorunlar eğitim fakülteleri için de geçerlidir. Eğitim fakültelerinde öğretim elemanı görevini yürüten kişilerin yetişme süreçlerinde önemli sorunların olduğu bir gerçektir. Öğretmen yetiştiren bir kurumda görev yapan bir kişinin öğretmen adayı yetiştireceği alana yabancı olmaması gerekir. Ancak öğretmen yetiştiren kurumlarda görev yapan öğretim elemanlarının genel olarak alanı teorik düzeyde tanımaktan ileri gidemedikleri görülmektedir. Üniversiteyi bitiren öğrenci yabancı dil, ALES türü sınavlara girip yüksek lisans yaparak veya doğrudan araştırma görevlisi olarak üniversiteye girmeleri az karşılaşılan bir durum değildir. Öğretim elemanı üniversiteye girdiği andan itibaren akademik çalışmalara girerek teorik düzeyde araştırma yapma becerilerini kazanıp hızla akademik basamakları tırmanmaya başlamaktadır. Bu süreçte kendisine rehberlik yapan diğer öğretim elemanlarının yolunu takip etme bir yönüyle öğretim elemanlarının yetişme sürecinin de en önemli adımlarındandır. Bu durum öğretim elemanlarının alanı bilerek yetişmelerini engellemektedir.  

Öğrencilere öğretmenlik eğitimi verecek olan kişilerin alanı yeterince bilmeden bu alana öğretmen yetiştirmesi aslında teorik bilgilerin aktarılmasından öte bir anlam taşımamaktadır. Bu durum teori ile uygulama arasındaki ilişkinin, etkileşimin güçlü bir şekilde oluşmasına engel olmaktadır. Öğretmen yetiştirme sisteminde öğretmen adaylarının yetişme süreçlerindeki sorunların eğitime yansıması eğitim kademelerinin düzeyine göre farklı bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Eğitim sisteminde öğretmenin etkin olmak zorunda olduğu kademelerde öğretmenin yetişme düzeylerindeki eksiklikler sistemde daha büyük olumsuzluklara yol açabilirken öğretmenin etkin olmadığı veya daha az etkin olduğu düzeylerdeki eksikliklerin etkisi daha az olabilir. Eğitim sistemi içinde öğretmenin etkin olduğu kademeler öğrencinin yaşının küçüklüğü ile ters orantılı olduğu söylenebilir. Öğrencinin yaşının küçük olduğu kademelerde öğretmenin etkinliği daha fazla iken öğrencinin yaşı büyüdükçe öğretmenin etkinliği de azalmaktadır. Bu durum öğrencilerin yaşlarının küçük olduğu kademelerde öğretmenliğin öneminin daha fazla olduğunu düşündürtmektedir.

Öğretmen yetiştiren kurumlarda öğretmen adaylarının yetiştirilmesinde görev alan öğretim üyelerinin öncelikle öğretmenlik uygulamaları, öğretmenlik becerileri, öğretmenlik alanları ile ilgili konularda, alanlarda oldukça yetkin, iyi yetişmiş ve iyi bir formasyona sahip olması gerekiyor. Bu gereklilik sadece teorik bilgi düzeyinde kalmayıp uygulama, sorunlardan haberdar olma, sorunlara çözüm üretebilme düzeylerinde yerine getirilebilmelidir. Bu yapılmadan öğretmen yetiştirme sisteminin istendik düzeye getirilebilmesi de çok mümkün görünmüyor. Öğretmen yetiştirenlerin yetiştirilmesi ise apayrı bir sistemin görev ve sorumluluğundadır. Bu sistemin sorgulanması ise bu aşamada çok çok zor görünüyor. Öğretmen yetiştiren sistem üniversite sistemidir. Üniversite sisteminin sorgulanması, eleştirisi ise üniversitenin kendisi tarafından yapılabilir. Üniversitelerin mevcut yapısı bu sorgulamanın önündeki en önemli engellerdendir. Bu yönüyle bakıldığında öğretmen yetiştirme sistemi ve bu sistemle bağlantılı eğitim sistemi tam bir kısır döngünün içine girmiş gibi görünüyor.

Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..

Ali Hikmet DEMİR

ahdemir35@gmail.com

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..