Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Kasım '20

 
Kategori
Deneme
 

EĞİTİMDE GÜNAH KEÇİSİ-SİSTEM

Türkiye’de bitmek bilmeyen bir sistem çilesi yıllardır devam eder. Her gelen gidenin yaptığını kötüler, devrim niteliğinde değişimler yapacağını iddia eder, sonra süresi dolan ya da dolmadan yerinden ayrılanın yerine daha mükemmel bir sistem getireceğini iddia ederek görevine başlar. Hâlbuki fazla değişen bir şey olmadığı gibi işler eskisinden de kötüye gider. Bu nasıl olabilir diye düşünebilirsiniz ancak bu durum ne yazık ki böyledir.

Türkiye öğrenci nüfusu olarak birçok ülkeden fazla nüfusa sahiptir. Bölgeler arasında sosyal ve ekonomik farklılıklarıyla her bölgesi neredeyse orta ölçekli bir ülkeye denk gelen yapısıyla işlerin merkezden mükemmel şekilde sevk ve idaresi de sanıldığı kadar kolay değildir.

Zaman zaman eğitim adına konuşanlar Türkiye’nin yapısını tam ve doğru olarak anlamadan, İsveç Modeli, Fin Modeli, Japon Modeli, Alman Modeli, Fransız Modeli gibi modellerin çözüm olduğunu savunurlar ki aslında bu fikirlerin çoğu ne yazık ki doğru değildir. Öncelikle her bölgenin, her ülkenin hayata bakış kodları, normları birbirinden farklıdır. Bizde ise eğitim şu uzunca zamandır bir pazardır. Bu Pazar binlerce iş kolunu harekete geçiren bir sektör haline gelmiştir. Okulların kapalı olması bile birçok sektörü iflas noktasına getirdiğinden ekonomik bir unsur olarak, eğitim iş kolu inşaatla birlikte çarkları çeviren en önemli sektörlerden birisidir.

Her ile üniversite, her ilçeye yüksekokul yapılırken eğitim ilk ve ortaöğretimde yaşanan sıkıntılar hemen herkesin dile getirdiği bir sorunlar yumağı olarak ortaya çıkmaktadır.

Sorun sadece sistem mi yoksa sorun ortaya net bir şey koyulamaması mı tartışması sürüp giderken, hükümetler gelir geçer ve aslında her zaman olduğu gibi öğretmenle öğrenci baş başa kalır. O halde kabul etmemiz gerekir ki öğrenci varsa öğretmen olmalı, öğretmen ve okul varsa okul vücuda getirilmelidir.  Eğitimde herkesin bildiği üzere sınıf geçmenin bilgiyle ve içeriklerin bilinmesiyle orantısız şekilde kolaylaştığı neredeyse herkesin hiç takılmadan üniversiteye kadar ilerlemesi, eğitimin seçme yönünün eksiliğini, yetersizliğini okul bitene kadar fark etmeyen çoğu veli ve öğrenci, sonuçta belgesinin hiçbir işe yaramadığı, hiçbir geçerliliğinin olmadığı gerçeğiyle yüz yüze gelmektedir. Burada veliler mi, öğrenciler mi, yoksa sistem mi hatalıdır diye düşünülebilir. Herkes birbirine suçu atarak sorundan kurtulabilir. Ancak hemen herkesin bildiği gibi ülkemizde herkesin kabul ettiği eğitimli kesimin bir işsizlik, işsizliğe bağlı olarak da mutsuz olmasının nedenine dair yapılan çalışmalar iyileştirme çalışmaları söz konusu eğitimden beklentinin sıfırlanmasına neden olmaktadır.

Eğitimin doğasında olan şey, geçer, idare eder anlayışının gerçek hayatta karşılığı olmayan bir durum olduğunu bütün çıplaklığıyla insanın yüzüne çarpmaktadır. Notların inanılırlığından tutun da belgelerin içeriklerinin gerçek hayattaki karşılığının olmamasına kadar birçok sorunun içinde debelenen bir sistem hemen hemen herkesin dile getirdiği bir sorundur.

“Bir öğrenci okul hayatında yüz üzerinden elli alsa geçer. Gerçek hayattaki her uygulamada, yüzde yüz yerine getirilmeden, hiçbir iş gerçek hayatta karşılığını bulmaz. Sonrası ise birçok mezunda hayal kırıklığı sonrası gerçek hayat şoku yaşanır ve ne yazık ki kişi kendisini sorguladığı gibi belgeleri değersizleştirir. Basit bir örnek vermek gerekirse gerçek hayatta az önce de dile getirdiğim gibi yüz üzerinden elli alan bir öğrenci geçer. Bu kişinin gerçek hayatta oto lastikçi olduğunu düşünelim; normalde kışlık lastiklerinin değiştirilme zamanının da geldiği için özellikle bu örneği seçtim. Müşteri değerlendirici, lastikçi de öğrenci olsun. Dört lastiği sökme işlemi, dört lastiği takma işlemi kabaca sekiz tane işe tekabül eder. (diğer hazırlıklar, doğru malzeme seçimi, uygun şekilde tüm ön hazırlıkların tamamlandığını varsayalım) Normalde dört lastik söküldü elli puan eder, araba yürümediği için elli puan bir işe yaramaz. Devam edelim dört lastikten üçü daha takıldı. Bunun eğitimdeki not karşılığı seksen yedi buçuk eder. Pekiyi. Pekiyi de araba hareket etmiyor, araba yürümüyor. Eğitimin de gerçek hayatla hemen her konuda bir şekilde bağlantısının kurulması gereklidir elzemdir.”

Aslında yukarıdaki örnek son derece basitleştirilmiş örnektir. Bizim çok daha önemli problemlerimiz vardır. Ölçme değerlendirme sorunları, okullar arası değerlendirme standartlarının farklılığı. Okuldan okula öğretmenden öğretmene, şehirden şehre değişen uygulamalar ve elbette imtiyazlı kişilerin istekleri karşısında okul idarelerinin ve öğretmenlerin sessizce boyun eğişi (gerçi şu sıralar hali vakti yerinde olanlar özel okulların yaygınlaşmasıyla çocuklarını özel okullara gönderir ve bir şekilde veli-öğrenci ilişkisinden işletme-müşteri ilişkisine dönüşen bir ilişki kurduklarından, kamu okullarında bu tür baskıların azaldığı var sayılabilir.) gibi birçok problem vardır, yaşanır, yaşanmaya devam etmektedir.

Dünyanın en kötü sistemi, dahi adaletle ve kararlılıkla uygulanırsa en azından kurallar net, kerkese eşit bir şekilde uygulanırsa bir çok başarılı olmasa dahi bir yere kadar başarılı olur. Sorun sistemden daha derin ve insanla ve standartla ilgilidir. Standartlar net bir şekilde her yerde aynı şekilde uygulanırsa, uygulansa, elbette yine eğitim-gerçek hayat bağı karşılığını bulsa dahi birçok sorun kolaylıkla çözülecektir.

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara