- Kategori
- Eğitim
Eğitime dair anlayışlar ve değişim üzerine
Eğitim faaliyetlerini eğitimi düzenleyenler, planlayanlar, yönetenler açısından değerlendirmekle eğitimden yararlananlar açısından değerlendirmek bizi aynı sonuçlara ulaştırmaz. Eğitimi geniş anlamda algılamak daha üst düzey bilinç, bilgi, anlayış gerektirir. Toplumda herkesin eğitimi bu yönüyle algılamasını beklemek doğru olmaz. Eğitimi toplumsal bir görev olarak üstlenmiş kişilerin eğitimi algılayışı bu yönde olabilir. Hatta olması gerekir. Ancak eğitimden bireysel düzeyde yarar bekleyenler eğitimi daha çok getirileri itibariyle algılarlar. Eğitimi algılama biçimi eğitime bakışı, eğitim uygulamalarına yaklaşımı büyük oranda etkiler. Eğitime yönelik bakışın mahiyeti üzerinde değerlendirme yapanlar bunun bilincinde olarak eğitim olgusuna yaklaşırlarsa eğitimle ilgili olan tarafların durumu üzerinde de daha doğru düşüncelere, kanaatlere ve tutumlara erişebilirler.
Eğitim faaliyetlerine yönelik değerlendirmeler yaparken eğitimle ilgili olan tarafların algılayış biçimlerinin farklılığının bilincinde olarak olaylara yaklaşırsak toplumun eğitime bakışı, eğitim sisteminin işleyiş biçimi, eğitimin gittiği yönün durumunu daha sağlam temellere oturtacak değerlendirmeler yapabiliriz. Toplum eğitimi talep eden en önemli unsurlardan birisidir. Toplumun eğitime yönelik talebi olmakla birlikte bu talebin yüksek düzeyde bir bilince dayandığını söylemek zor. Tüm toplum kesimlerinin gösterdikleri talebin aynı şiddette, düzeyde, yönde, nitelikte olduğunu söylemek de zor. Toplumda herkes kendine göre bir takım nedenlerden ötürü eğitimi talep ediyor. Eğitimin toplum tarafından nasıl algılandığını çözmek eğitim sistemini dizayn edenlerin, yönetenlerin işi. Eğitim sistemini yönetenlerin, dizayn edenlerin yapacağı analiz sonrası toplumun istekleri doğrultusunda sistemde düzenlemeler, yenileştirmeler, ayarlamalar yapması gerekir. Bu durum sistemi yönetenleri sadece talepler doğrultusunda hareket eden pasif mekanizmalara indirgemek anlamına gelmemelidir. Ancak toplumsal talebe rağmen sistemi devam ettirmek de aynı derecede yanlış bir durumdur. Toplumsal talepler ile sistem arasında bir denge kurmak gerekiyor. Sonuçta dünyanın gittiği ana yön, dünya toplumunun ihtiyaç duyduğu nitelikler hem sistemi, hem de toplumsal yapıyı belli oranlarda şekillendirecektir. Eğitim felsefesi olarak isimlendirilen alan bu konuda çalışmalar yapması gereken bir alandır. Bu alanı işletecek olanlar bu alanda bilgi, beceri, görgü sahibi olan kişiler. Güncel deyimle önder olanlar, aklı selim sahipleri, lider olan kişiler, bilgi sahipleri, akil adamlardır. Toplum bu yönüyle büyük oranda eğitim konusunda üzerine düşeni yapıyor denebilir. Toplumun yaptığından daha çoğunu sistemi yönetenlerin, dizayn edenlerin yapması gerekiyor. Sonuçta bu konumda olanlar eğitime dair daha derin, kapsamlı, uzun vadeli, köklü bilgiye, beceriye, tutum, davranış ve düşüncelere sahip olması gerekir.
Eğitim sistemini dizayn edenleri, yönetenleri eğitim sisteminin içindeki kişiler olarak görmek gerekirse bunları da kendi içinde gruplara ayırmak mümkün. Eğitime bir işgören olarak girenlerle eğitim sisteminin etkin mekanizmalarında görev alanlar aynı kategoride ele alınmaması gerekiyor. Eğitim sistemimiz içinde yapılacak bir gözlem ve değerlendirmede bu anlamda önemli farklılaşmaların yaşandığını görmek mümkün. Eğitimi bir iş olarak gören kişinin eğitimi algılayış şekli ile önemli noktalarda görev alan kişilerin algılayış şekli arasında önemli farklılıklar olduğu yönündeki değerlendirmeyi haksız görenler olabilir. Aslında gerçekten de keskin bir farklılaşmanın, yapısal bir şekle büründüğünü söylemek zor. Zira eğitimi algılama şekli belli makamlarda bulunmaya göre değişmiyor. Eğitimi sınıf ortamında uygulayan bir öğretmenin eğitimi algılaması bazen çok üst düzeylerde bulunan ve eğitimi teorik düzeyde düşünmesi gereken kişilerden bile daha üst düzeyde olabiliyor. Bu nedenle eğitimi algılama şeklini bulunulan konumla ilintili görmek doğru olmayacaktır. Eğitim sisteminin içinde bulunanlarla bulunmayanlar arasında farkın olması doğal olmakla birlikte eğitim sisteminin içinde bulunanlar arasında köklü farklılıkların olması doğal değildir. Daha çok marazi bir durumdur.
Eğitim sisteminin içinde bulunanlarda var olan bu farklılaşmayı marazi düzeyden sağlıklı düzeye taşımak eğitim sisteminin içinde bulunan yetki sahibi noktalarda bulunan kişilere düşmektedir. Ancak bunu sağlayabilmek oldukça güçtür. Bunun sağlanması için sistemde önemli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Eğitim sistemimiz yasal bir çerçeveye göre dizayn edilmiştir. Bu yasal çerçeve yapısal bir şema, ilişkiler ağı, iş bölümü ortaya çıkarmıştır. Eğitim sistemi üzerinde düzenleme yapılması salt bir yasal çerçeve değişikliği ile olamayacak kadar kapsamlı ve karmaşıktır. Ancak bu sistem üzerinde değişiklik, düzenleme yapmadan sağlıklı sonuçlar alınmasını beklemek de anlamsızdır. Yasal çerçevede yapılacak değişikliklerin hazırlanması, uygulamaya geçirilmesi bir tarafa bu düzenlemelerin ortaya çıkaracağı ilişkiler ağını gönüllü bir şekilde kabul edebilecek sistem unsurlarına da ihtiyaç bulunmaktadır. Zira eğitime dair bir karar alınması belli noktalara rağmen olacak bir durum değildir. Sistemin içinde uzun yıllar bulunan kişiler veya anlayışlar sahip oldukları noktaları birden bire bırakmalarını beklemek veya sahip olunan noktalara yönelik köklü değişiklikleri yapmak oldukça zordur. Sistemin içindeki değişikliği kendilerine yönelik bir müdahale olarak algılayan iç unsurlar sistemde yapılması gereken değişiklikleri daha ortaya çıkmadan engelleme yoluna gitmektedirler. Bu ise eğitim sistemindeki yenileşme çabalarını kökten zedelemektedir. Bu kişi veya anlayışları yok sayarak yapılacak her türlü yenileşme hareketi baştan itibaren başarısızlığa mahkûmdur.
Eğitim sistemi içinde eğitime yönelik algının en alttan en üste kadar tüm noktalarda bulunan kişiler tarafından üst düzeyde bilinç, bilgi, anlayış ve düşünceye ulaşması halinde sistemde önemli değişikliklerin ortaya çıkması beklenebilir. Bu ise uzun bir zamanı ve çabayı gerektiriyor.
Soru ve önerileriniz için…
Ali Hikmet DEMİR