Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

06 Şubat '14

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitimi sistem düzeyinde ele almak

Eğitimi sistem düzeyinde ele almak
 

Ülkemizde eğitim merkezi anlayışla yapılanmış bir sistem eliyle yönetilmektedir. Bunun temel gerekçesi ise genel yönetim anlayışının merkeziyetçi olmasıdır. Merkeziyetçi genel yönetim ise özellikle Cumhuriyet sonrası oluşan üniter/tek/merkezi anlayışın bir getirisi olarak ortaya çıkmakla birlikte özellikle Osmanlı Devletinin gerileme ve yıkılış dönemlerinde yaşanan merkez-taşra çatışmasının ortaya çıkardığı devlet yönetimine zarar verici olayların tekrar yaşanması korkusunun da bir sonucu olabilir. Aslında Osmanlı Döneminde yaşanan olumsuzlukların getirdiği korkular Cumhuriyet dönemine de aynen yansımış gibi görünmektedir. Bu nedenle merkezi yönetim anlayışının bir gereği olarak devletin tüm organlarında, hizmet üreten birimlerinde merkeziyetçi anlayışın yansımasını görmek çok da şaşırtıcı olmaması gerekiyor.

Merkezi yönetim anlayışına dayanan eğitim yapılanması eğitim faaliyetlerine katkı sağladığı kadar zarar da verebilmektedir. Yönetim konusunda yapılan tartışmalarda merkezi ve yerel yönetim anlayışlarının her ikisinde de olumlu ve olumsuz yönlerin bulunduğu, mutlak manada merkezi veya yerel yönetimin olabilmesinin mümkün olmadığı, dünyadaki tüm yönetimlerin merkeze veya yerele yaklaşan bir anlayışla yapılandırıldığı dile getirilir. Merkezi yönetime dayalı bir eğitim yapılanmasında her şeyin merkezden yapılması tek elden çıkan kararlar, standart uygulamalar, eşitlik gibi yararlar olmakla birlikte yerel ihtiyaçları dikkate almanın veya ihtiyaçlara göre farklı uygulamaları hayata geçirmenin zorluğu gibi olumsuzluklar ilk anda akla gelebilmektedir. Aslında tamamen merkezi veya tamamen yerel bir anlayışla yapılanma hayali kurmak yerine neyin merkezi neyin yerel düzeyde ele alınmasının belirlenmesi üzerinde durmak çok daha yararlı olabilir.

Her şeyin merkezden gelecek kararlara, planlara, düzenlemelere bırakıldığı bir sistemde devasa bir yapılanma da varsa –ki ülkemizde eğitim sistemi bu yönüyle oldukça büyük bir yapıya sahiptir- birimler arası koordinasyon, işbirliği neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Hemen her birim kendisini merkezin inisiyatifine terk etmiş gibi görünmekte ve adeta rüzgârın önündeki yaprak misali esecek rüzgârı bekler durumda bulunmaktadır. Eğitim sistemi içindeki her birimi, her kurum veya kuruluşu aynı anda harekete geçirebilecek kadar güçlü ve farklı bir rüzgârın aynı anda ortaya çıkması ise mümkün değildir.  Böyle bir durumda eğitim sistemi içindeki her birim, kurum, kuruluş merkez tarafından istenen rutin işlevlere odaklanmakta, rutinin dışında kendiliğinden bir yorum, çaba, hareket veya işe girişmemektedir. Böyle bir durumda eğitim kavramının bireye vermesi gereken girişimcilik, inisiyatif kullanma, özgün hareket, sorgulama, yeni uygulamalar yapma, kendiliğinde araştırma-geliştirme gibi yeterlik, beceri ve tutumlar ortaya çıkamamaktadır. Bireyler eğitim örgütünün içinde var olan durağan, atıl ve dıştan güdülenmeyi bekleyen havadan veya kurumsal kültürden doğrudan doğruya etkilenmektedir. Eğitim örgütlerinin içinde var olan işgörenler, çalışanlar veya görevliler insan ilişkileri ağırlıklı eğitim etkinliklerinde sorumluluk alıp aktif olmak yerine söyleneni yapma, yazılanı kağıt üstünde uygulama, rutinden sapmama anlayışına dayanan uygulamaları tercih etmektedirler. Bu hem öğrenme, öğretme ve eğitim sürecinin yönetilmesini kolaylaştırmakta hem de fazla yorucu, yıpratıcı olmaması, fazla çabayı gerektirmemesi gibi nedenlerle ilgililer tarafından tercih edilmektedir. 

Eğitim sisteminin devasa yapısı, karmaşık, uzun ve resmi iletişim süreci, sürekli değişen karar vericileri, istikrarsız yönetim uygulamaları ile hem hareketli hem durağan bir görüntü içinde adeta tanımlanması imkansız bir sistem durumundadır. Sistem gibi görünmekle birlikte sistem anlayışından çok uzakta bir işleyişle adeta devekuşu misali ne tam deve ne de tam kuş durumundadır. Böylesi bir yapıdan istendik ürünler verebilmesini, hele de kaliteli ürünler vermesini beklemek biraz fazla hayalci bir yaklaşımdır.

Bu karmaşadan çıkabilmek oldukça zor görünmektedir. Bu karmaşadan çıkma iradesine sahip, alana hakim güçlü bir yönetim anlayışının olması en başta gelen gerekliliktir. Güçlü yönetim biraz yukarıda dile getirilen merkezi ve yerel düzeyde ele alınabilecek alanları belirlemesi ve hiçbir endişe/beklenti/önyargı duymadan merkezi ve yerel düzeydeki bu paylaşımı sırf işin gereği olarak yerine getirmelidir. Bu aşamada bir takım işlev, görev, yetki ve haklardan vazgeçilmesi gerekebilir. Ama unutulmamalıdır ki her şeyi tek eline alma endişesine düşüldüğü için mevcut karmaşa ortaya çıkmıştır. Eğitimde bütüncü/tümleşik/entegre bir bakış açısının geliştirilmesi gerekiyor. Günü kurtarmaya yönelen karar, uygulama ve planlamalar bu bakış açısının gelişmesine engel olmaktadır. Bütüncü bakış açısına sahip, işin gereğine uygun işbölümü yapmış güçlü bir yönetim anlayışı gerçekten katılımı ön plana alan bir anlayışla oluşturacağı ekiplerle eğitime dair alana hakim olabilirse ülkemiz eğitiminde bir takım olumlu değişikliklerin olması beklenebilir. Aksi takdirde bu kısır döngünün içinde daha çok bocalamamız kaçınılmaz görünmektedir.

Bu çerçevede en başta liyakati, adaleti, şeffaflığı, kariyeri ve sürekli gelişmeyi önceleyen, öngörülebilir yönetim mekanizmalarının kurulması, işletilmesi gerekmektedir. Merkez ve taşra her aşamadaki yönetim mekanizmalarına geliş süreci yukarıdaki ilkeler doğrultusunda oluşturulmalıdır. Belli bir makama gelmeden önce o makamın gereği olan basamaklardan olgunlaşarak, alttan üste adım adım ilerleyerek ve gereken eğitimi, tecrübeyi, bilgi ve beceriyi edinerek gelinmelidir. Tanıdık, kayırma, adamına göre muamele, kural ve uygulamaların zamana, zemine, kişiye göre değiştirilmesi gibi uygulamalar yerine niteliği ön plana çıkaran ilkelere dayalı uygulamaların desteklenmesi gerekmektedir. Sistemin içinde her düzeydeki yönetim uygulamasının bu ilkelere göre oluşturulması sonrası etkin bir denetim sistemi kurulmalıdır. Denetim sistemi merkez adına konulmuş standartların gerçekleşme düzeyine yönelik merkeze veri sağlarken yerele de merkezin geliştirmeyi hedeflediği çağdaş ve evrensel değerlerin geliştirilmesinde rehberlik yapabilmelidir. Merkez bir yönüyle yerelin ulaşamadığı/ulaşamayacağı evrensel/uzak değerlerin taşıyıcısı işlevini görmelidir. Merkezin getirdiği değerleri yerelde takip edecek denetim mekanizmasının da yerelden bağımsız olması önemli bir gerekliliktir. Bu genel yapı içinde personel politikaları, program uygulamaları, eğitimin finansmanı, eğitimden yararlananların yerel düzeyde okul yönetimlerine katılması, okula dayalı eğitim öğretimi önceleyen, genel çerçeveye uygun ama geniş bir özerkliğe de sahip okul yönetim uygulamalarının da yapılmasının önü açılması gerekmektedir. Çalışanla çalışmayanın, verimli ile verimsizin yerel düzeyde belirlenebildiği, gerekli önlemlerin yine yerel düzeyde alınabildiği yapılanmalara ihtiyaç bulunmaktadır. 

Eğitim sürecinde görev alacak kişilerin yetişmesi sürecinin yeniden ele alınması, eğitim sistemi için gereken merkezi-yerel yapılanma anlayışına benzer ilkelerle oluşturulmuş eğitim kurumlarının özellikle yükseköğrenim düzeyinde eğitim sistemi ile bütünleşik bir anlayışla işletilmesi gerekmektedir. Ürünü üretenle tüketenin birbirinden habersiz olduğu bir sistemde kaliteli, işe yarar ürünlerin çıkmasını beklememek gerekiyor. Bir bakıma teori ile uygulama arasında yakın bir etkileşim olması sistemin verimliliğine olumlu katkı sağlayacaktır. Alandan haberi olmayan kişilerin görev aldığı yetiştirme sürecinden geçerek gelenlerin sisteme katkı sunabilmesi oldukça zordur. Eğitim sistemi ile eğitim sistemine personel yetiştiren yükseköğretim kurumları arasında iletişim, etkileşim ve işbirliği önemli bir unsurdur.

Eğitimle ilgili düzenlemeler yapılırken eğitimin kendi içinden ve dışından ilişkili olduğu farklı kurum, kuruluş, yapı ve sistemlerle işbirliği yapması gerektiği görülmektedir. Bu durum eğitime ve eğitimin ilgili olduğu alanlara bütüncü bakışın önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu durum eğitimin yönetimi düzeyinde olması gereken yönetsel gücün, bütüncül bakışın tüm toplumsal kurum ve kuruluşlar üzerindeki genel yönetim düzeyinde de olmasını gerekli kılmaktadır. Bu ise siyasal gücü, siyasal istikrarı gerektirmektedir. Eğitimi sistem düzeyinde ele alırken tüm bu alanların mutlaka dikkate alınması bir zorunluluktur. Ancak tüm bu alanlarda yapılması gerekenleri yerine getirmek zamana, iradeye, işbirliğine, iyi niyete, ekonomik, sosyal ve kültürel güce, vizyona ihtiyaç vardır. Umalım ki tüm bu gereklilikler yerine getirilebilsin. Zor ama imkansız değil.

Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..

Ali Hikmet DEMİ

ahdemir35@gmail.com

  

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara