Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

01 Nisan '10

 
Kategori
Kitap
 

Ejderha Dövmeli Kız - Stieg Larsson

Ejderha Dövmeli Kız - Stieg Larsson
 

Bilgi İktidardır” diyor Stieg Larsson. Evet, bilgi iktidardır, ben yaşayarak öğrenmiştim. Doğduğum ülkede, ikinci sınıf vatandaşı muamelesi görmemenin ve söz sahibi olmanın tek yolu; bilgiydi.

Gençliğimde, çok severek okumuş olduğum; Selma Lagerlöf ve Astrit Lindgren’den sonra, kitabı sayesinde, üçüncü bir İsveçli Yazar, tanıma fırsatım oldu - Stieg Larsson.

30 Mart 2010 tarihinde devrettim, Ejderha Dövmeli Kız, romanını.

Kitabın künyesini Sn. Ali GÜLCÜ’den öğrendim. Daha önce, kitabı çok satanlar listesinde gördüm, fakat ismini sevemediğim için, hakkında bilgi edinmedim. Ali Beyin, kendine has, merak uyandıran yorumu, dikkatimi, kitabın üzerine çekmeye başardı, fakat yine de satın almaya karar veremedim. Belki, Yazarın özel hayatı hakkında verilen kısa bilgi etkili oldu .

Ejderha Dövmeli Kız, hediye olarak gelince, çok sevindim.

Elimdeki kitabı bitirir bitirmez, Ejderha Dövmeli Kız’ı okumaya başladım.

Kitap daha ilk sayfasında beni sardı. Temiz, iddiasız ve sade bir üslupla yazılmış. Tam benim sevdiğim gibi.

Okuduğum kitapların, Yazarları hakkında, mutlaka bilgi edinirim. Lise edebiyat öğretmenimi hatırlıyorum… Müthiş bir kadındı; çok zeki ve esprili. Sınav eden her öğrenciye kaçınılmaz bir sorusu vardı: En son okuduğun kitap? Kitap hakkında başlayan sohbet… Eğer, yazarın adını söyleyemezseniz, vay halinize…Hem sınıfa rezil olurdunuz, hem de kesin zayıf not geliyordu. Çok seviyordum edebiyat dersindeki bu kitap sohbetlerini… O dakikalar, bazen, abartısız, Cem Yılmaz gösterisine dönüşüyordu. Kitap okumayı sevmeyen sınıf arkadaşlarımla yapılan söyleşiler inanılmaz komikti.

Ali Beyin, Yazar hakkında yazdığı kısa notu, çok yanlış değerlendirmişim meğer. Yazarın eski karısı ve çocukları olduğunu, fakat vefatından sonra, kitapların geliri, birlikte yaşadığı son kadına kaldığını, algıladım. Oysa, Ali Beyin söz ettiği aile, Yazarın babası ve kardeşi…Netten edindiğim bilgilere göre; Stieg Larsson , mimar olan, Eva Gabrielsson’la, otuz iki yıl birlikte yaşamış. Kısa bir ömrün, büyük aşkı… Evet, nikahlı bir eş değil, ama belki de nikahlı bir eşten çok daha değerli… Otuz iki yıl, mecbur olmayan bir beraberlik. Nikah olmadan, sadece birbirlerine ihtiyaç duydukları için, birlikte yaşamaktan hoşlandıkları için; ortak bir yaşam... Nikah ve atılan imza, bir şekilde aşk büyüsünü yok mu ediyor? İmzalar atıldıktan sonra, sahiplenme duygusu, her iki tarafın özgürlüğü bir şekilde kısıtlanıyor mu? Yine de toplumun baskısı…Bizim örf ve adetlerimize göre pek kabul olmayan bir birliktelik. Aklım karıştı, bu işin içinden çıkamayacağım galiba…Bu bölümü, Yazarın arkadaşlık konusuna getirdiği açıklama ile kapatıyorum: "Arkadaşlık iki şeyin üzerine yükselir - saygı ve güven. Bu iki şeyden biri eksikse, arkadaşlık bağı kurulamaz."

Ejderha Dövmeli Kız, iyi kurgulanmış bir polisiye. İtiraf ediyorum ki okumakta zorlandığım birkaç sahne vardı. Bu sahneler yine kurcaladı aklımı. İsveç, savaş görmemiş bir ülke… İnsanların yaşam standardı çok yüksek ve bildiğim kadarıyla, dünyanın eğitim konusunda, en gelişmiş ülkelerinden biridir. Oysa kitapta verilen istatistik verilere göre, şiddete maruz kalan kadınların, sayısı hiç de az değil. “Aile içi şiddet, kulağa ne kadar kaba geliyor” diyor Yazar.


Biraz önce örf ve adetlerden söz ettim. Bir gelişmiş ülkede, savaşı yaşamamış ülkede, kişi başına düşen gelir, açlık sınırından çok daha yüksek ortalaması olan ülkede, eğitim seviyesi çok yüksek olan ülkede, kültürel açıdan zengin olan ülkede vs. vs… bu denli sapıklıkların boy göstermesi, ilginç doğrusu. Batı Avrupa’nın bu sapık yanı; madde bağımlıları, ensest ilişkiler, seksüel sapkınlıklar, eşcinseller vb . durumları yaratan nedenler, hep ilgimi çekmiştir. Bir doyumsuzluk söz konusu gibi geliyor.Farklı heyecan arayışları belki.

Ejderha Dövmeli Kız, romanına döneyim. Kitap hakkında yazmaktansa, kitabın bana düşündürdüklerini anlattım bu sefer. Çalışan bir eş ve anne olarak, rekor sayılabilecek sürede okudum. Bu da, kitabı, sevdiğim demek oluyor.

Yazar, sözünü sakınmadan, cesurca, ekonomi devlerini kıskaca alıyor ve bu romanda çok hoşuma gitti.

Sonra, siyasi göndermeler çok gerçekçiydi. 286 sayfasında bir cümle dikkatimi çekti:’ Başkan Bush niçin Irak’ı bombaladığı ve yer ile bir etmesi gerektiğine dair “ sağduyulu” açıklamalardan bıkıp, düğmeyi kapattı’. Çok şey anlatan bir cümle.

Stieg Larsson, ırkçılık karşıtı bir Yazar olarak tanınıyor. Ben de bunu hissettim okuduğum satırlardan.

Mikael Blomkvist, karakterini sevdim. Yazar, onu şöyle tanımlıyor; "Doğasında anlayış ve affedicilik vardı." Dolayısıyla bu karakteri yaran, yazarı da sevdim.

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara