- Kategori
- Şiir
Ekmeğin derdi
Bizler verilen nimetlerin kıymetini gerektiği gibi biliyor muyuz? Neden medeniyet ve teknoloji bu kadar gelişip her şeyin kolayını emrimize sunduğu halde hala mulu değiliz? Bunca insan neden varlık içinde darlık çekiyor?
Öyle çok nedenlerim var ki, hiç bitmiyor merakım. Her gün bahçe kapısına, bir torba dolusu ekmek asılır. Sahibini nihayet bularak nedenini sordum. Bitişikteki komşunun ineği için asıyormuş, çöpe hiç ekmek atmazmış. Peki neden karpuz, kavun kabuklarını da çöpe atmak yerine ineğe vermiyorsun dedim. Cevap veremedi.
Evde ekmeğim kalmamış, aksi gibi burnuma da hamur kokuları geliyor. Kalkıp bir pideciye gittim. Dükkan Anadolu motifleriyle dekore edilmiş. Kapının yanında bir dibek taşı ve yayık duruyor. Ustalar hamuru, oklava yerine elleriyle açıp odun fırına sürüyorlar. Hasır yastıklı sedirlerden birine ilişerek pidemi beklerken, gözüm duvardaki kilimin üzerinde asılı duran eski bir yazıya takıldı. Sanki bir kağıda değil de parşömene yazılmuş gibiydi, Silinmeye yüz tutmuş yazıları zor seçtim. Elimdeki peçeteye aktardığım bu şiiri paylaşmak istedim.
Bir avuç darı idim, düştüm zemine, soğuk toprak değdi sıcak tenime.
Sonbaharda kancayı taktı belime, sabit bir noktada kaldım ağlarım.
Habersizce karanlığa sürüldüm, beyaz karı yorgan diye büründüm.
Emir ile ilkbaharda görüldüm, yüzümü semaya verdim ağlarım.
İlkbahar ağzından verdi baharı, içime işledi günün sıcağı.
Yeşildi sarardı zülfüm saçağı, tırpanın ağzına geldim ağlarım.
Harmancılar doldurdular bir yere, etim kemiğimden ayrılsın diye,
Köküm yerde sapım saman yol ile, ayrı ayrı yerde kaldık ağlarım.
Ayırdılar beni vücut etmeğe, tohum olup tarlalara serpmeğe.
Dilsiz hayvanata zulüm etmeye, sebep oldum onun için ağlarım.
Ezdirdiler iki taşın üstüne, değirmen dediler onun ismine.
İnce ince doğradılar içine, zerrenin zerresi oldum ağlarım.
Elediler iyi kötü olmaya, kabuğumu ayırdılar torbaya.
Mahşer günü insanlara sormaya, çiğnenerek yere düştüm ağlarım.
On sekiz bin dem gibi karıştık, o yabancı ben yabancı tanıştık.
Mayalandık kardeş olduk sarıştık, öyle kızgın taşa düştüm ağlarım.
Çarşı pazar fırınlarda satıldım, hacılarda tatlılara katıldım.
Zaman zaman çöplüklere atıldım, değersiz bir yere düştüm ağlarım.
Beşikten mezara ihtiyaç oldum, her gün insanların içine doldum.
Yirmidört saatten sonra kovuldum, necasette toprak oldum ağlarım.
Ademoğlu fırınları süpürür, deli gönül öfkelenir köpürür.
İnsanoğlu beni yiyip bitirir, çok şükür besmeleyle doydum ağlarım.
( Hamdi Elmas )