- Kategori
- Türkiye Ekonomisi
Ekonomide tehlikeli gidiş…

Bir taraftan deprem, diğer taraftan terör yüzünden bir türlü gündemde olması gereken yerini alamayan ekonomiden kötü kokular geliyor.
Ekonomi çok ciddi bir iştir. Hedefler belirlenir, herkes ona göre önünü görür ve yoluna devam eder. İkide birde birbirine tamamen zıt kararlar alınmaz. Böyle zırt pırt karar değişmesi iplerin sizin elinizde olmadığına delalettir. Sizin yerinize düşünüp karar alanların da sizin iyiliğinize karar lamaları beklenemez.
Herkes biliyor ki, 2003 den beri iç ve dış borazanların sürekli övmesi ile AKP hükümetinin ekonomisi çok iyi gösterildi. Oynanan rakamlarla da desteklenen bu borazanlar ile bu güne gelindi ama nasıl?
AKP’nin iktidar olduğu 2003 yılında, Türkiye’nin 47 milyar dolar olan ihracatına karşılık 70 milyar dolara yaklaşan ithalatı vardı ve açığı o yılsonunda 22 milyar dolardı. Sonra ne mi oldu? AKP’nin 8.5 yıllık icraatında 1 trilyon 241 milyar dolarlık ithalat yapan Türkiye, ancak 790 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi ve bu süre sonunda 451 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. AKP iktidarının ilk yılında 22 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2010 sonunda 71 milyar dolar a çıktı. Bunun sonucunda da 2003 yılında milli gelirin yüzde 2.5’i kadar cari açık veren Türkiye’nin 2010’daki açığı milli gelirin yüzde 6.6’sına çıktı. 2011’in tamamında ise yüzde 10’a çıkacağını IMF söylüyor. Bunun adı ekonomide göçmedir. Söylemlerin aksine tüm alınan önlemler ekonominin bıçak sırtında olduğunu gösteriyor. Ekonomide enflasyon hızlanabileceği gibi durgunluk da yaşanabilir. Daha kötüsü, durgunluk içinde fiyat artışlarının hızlanması iktisatçıların ifadesi ile “stagflasyon”( Durgun şişkinlik) tehlikesi var. Ekonomi bıçak sırtından her iki yana da yuvarlanabilir; hatta her iki olumsuzluğu birlikte de yaşayabilir.
Yunanistan üzerinden, sorumsuz, soğuk şakalar yaptığımız günler çok çabuk geride kaldı. Daha düne kadar en “hızlı büyüyen ülkeler arasındayız” şeklinde böbürlenirken şimdi ne kadar küçülebileceğimiz, öngörülerin gerisine düşebileceğimiz üzerine hesaplar yapılır oldu. Uyarılara karşın hep hafife alınan cari açık, şimdilerde risk kamburu, korku, kaygıları besleyen odakların başında geliyor. Dünyadaki büyük ekonomik, sosyal, siyasal değişim dalgalarında gerçekten şans rüzgârlarını, dalgalarını yakalamış, çok anlamlı, nerede ise atılmış hiçbir adım, proje yokken aslında kendi konumunda olan ülkelerden daha az, ama sonuçta piyasalar düzeni içinde işlerin tıkırında gittiği varsayılan Türkiye’de pembe tablolar çizdirebilecek rüzgârlar artık esmiyor. Erdoğan hükümetleri ilk kez gerçek bir sınavla yüz yüze geliyorlar.
Akla hemen şu soru geliyor. Ülkeye giren bunca para nereye gidiyor. Fakir çocuklarına, yaşama yerine bu çağda hala şehitlik payesi verilmeye devam ediliyor. Yani o cenahta değişen bir şey yok. Diğer yandan gözlerimiz kalkınma ve büyüme göstergesi olarak borçlarını büyük çoğunluğun asla ödeyemeyeceği konutlara ve otomobillere takılıyor. Konut faizleri yukarı harekete devam ediyor. Otomobil alım kredilerinin faizleri de kıpırdanmaya başladı.
Soğuk bir kış bizi bekliyor. Umarım ardından ılık bir bahar gelir.
İzmir 2011-10-25