Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '11

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

EKONOMİNİN TEMELİ İŞİ SEVMEKTE YATIYOR

YAPTIĞIN İŞİ SEV, SEVDİĞİN İŞ YAP (*Peryon Dergisinden alıntıdır)

ÇEVRENİZDE KAÇ KİŞİ GERÇEKTEN YAPTIĞI İŞE AŞIK?

‘İş’ ve ‘Yaşam’ Dengesi ne demek? İş yerinde yaşamıyor muyuz yoksa?

Uzun yıllardır iş dünyasının içinde bulunmam bana binlerce kişiyi gözlemleme şansı verdi. Sanayi, perakende, üniversite, telekomünikasyon sektörü… Hiç farketmiyor. Mutlu çalışanların ve mutsuz çalışanların ortak özelliklerini keşfettiğimi düşünüyorum. En büyük farkı yaratan, kendilerine özgü rengi keşfedip keşfetmedikleri. Yaptığı işe yüreğini koyanlar kazanıyor, oysa mutluluğu bir sonraki işine erteleyenler o ideal işi belki de hiçbir zaman bulamıyorlar…

RENKLİ GRUP

· Yaptığı işten keyif alırlar, eğlenirler, yüz ifadeleri genelde rahattır. Bulundukları ortamı da rahatlatırlar.

· Bazen iş sırasında kendini kaptırır ve çevresinde olan bitenden uzaklaşır ‘tam akışa’ girerler. · İşleri küçük-büyük diye ayırmazlar. Tüm işlerin içinde enteresan ve heyecan verici birşeyler bulurlar.

· İçlerindeki çocuğun yapmak istediği şeyi keşfetmişlerdir aslındai heyecan duyarlar.

· İş hayatı hakkında olumsuz inançları yoktur. Herkesle anlaşır, ilişkilere ön koşul koymazlar. RENKSİZ GRUP

· Ciddi ve mesafeli olmayı iş hayatının ana kuralı olarak görürler

· Kontrol etmeyi severler, onlar kontrol etmediklerinde işler hep aptallar tarafından bozulacaktır çünkü..

· Yıllardır düşledikleri başka işler vardır, ama hiçbir zaman adım atmazlar. Hep bir bahaneleri vardır.

· Hobiler, zaman alan, gereksiz uğraşlardır.

· İstemedikleri kişilerle, istemedikleri görevlerde çalışırlar. Mağdur olan hep onlardır. Sistemden şikayet etmek tarzlarıdır. · Yeni bir işe girdiklerinde, gözlüklerini değiştirmeyi unuttuklarından aynı bakış açısı ile devam eder, benzer sorunlar yaşarlar.

‘Başarı’ : Kime göre, neye göre...

Mükemmellik tuzağına düşmüş, ‘BAŞARILI’ ama ‘MUTSUZ’ çalışanlar vardır etrafımızda.

· İş hayatında, büyük kurumlarda yönetici seviyelerinde sıkça görülen modellerdir.

· Başarı hikayeleri göz doldurur, hiçbirzaman ‘geriye’ düşmemişler, hep ileri ve ileri gitmişlerdir.

· Aldıkları hiçbir görev şakaya gelmez. Gerekirse iş için insanları kırmaktan çekinmezler.

· İş hayatının zor olduğuna, başarının ancak yıpratıcı bir yoldan geçtiğine inanırlar.

Eğitim sistemimiz ve aile yapılarının kurbanlarıdır onlar.

Daha iyi notlar almakla, ortalamanın hep üzerinde olmakla, hiç hata yapmamakla anne-babanın onları daha çok seveceğini düşünmüşlerdir. Şimdi anne-babanın yerini otorite figürleri alır. Sürekli onaylanmak isterler. Risk almak istemezler. Üniversitede, en yüksek puan neresiyse oradan mezun olmak için çalışırlar. En zoru seçtiklerinde daha ‘başarılı’ olacaklardır. Lise öğrencilerinde gözlemliyorum. Ne tesadüftür ki hep en çalışkan örğenciler, en yüksek puanlı yerleri seçiyor hala... Aynı yarış iş hayatında başlar. Başarı kazandıklarında önce bir mutlu olurlar, ama bu uzun sürmez. Onlardan daha iyi konumda olan mutlaka başkaları da vardır. Hemen karşılaştırma yaparlar ve tatminsizliklerine geri dönerler. Aile yapısı, iş, ünvan, para, çocukların okulları... Hiçbir konuda eksik ve hatalı nokta bulunmamalıdır. Genel kabul görmüş kuralların içinde yaşar ve itibarlı semtlerde oturmaya çalışırlar. Mutlulukları başarıya, başkalarının önüne geçmeye endekslidir. Bu yüzden hepbirşeyleri beklerler, mutlu olmak için daha bir sürü koşulun tamamlanması gerekir.

Başkaları ne der diyerek:

  • Sevdiği işi bulduğu halde, ünvanını yeterince yüksek bulmadığından kabul etmeyenleri gördüm.
  • ‘Pazarlamacıyım ama hep İnsan Kaynakları istemişimdir. Ama çok geç ve alt seviyeden girmeyi kabul edemem. Hem CV’mde tutarsızlık gibi görünebilir.Bunca emeği ziyan etmiş olacağım’ diyenleri gördüm.
  • ‘Resim yaptığımda kendimi yeniden doğmuş hissediyorum ama mevcut işim de para kazanmamı sağlıyor bırakamam’ diyenleri gördüm.
  • Kendini uzun yıllar iş hapsine mahkum etmiş kişileri gördüm.

Diğer tarafta ise, biraz risk ile kendini daha iyi ortaya koyacağı işlere geçmiş profesyonellerin veya kendi işini kuranların kattıkları renge hayran kaldım. Maddi koşullarının da zamanla iyileştiğini farkettim. Hayatımızın sonunda geriye baktığımızda kaç saatimizi neşeyle geçirdiğimiz herşeyden önemli geliyor bana. Dostoyevski’ye şu an sorsak, geriye dönebilse ‘Suç ve Ceza’yı yazmak mı isterdi, yoksa daha rahat bir hayat yaşamak mı? Cevabı eminim ‘Yine yazardım kitaplarımı’ olacaktır. Cenazesine 30.000i aşkın seveni gelmiştir. Çünkü o, kendine özgü rengi bu dünyaya katmıştır. Sevdiğimiz gibi bir hayat yaşayıp özümüzü çıkardığımızda başarı da gelir, para da...

 
Toplam blog
: 35
: 1716
Kayıt tarihi
: 18.01.11
 
 

Doğan Holding İnsan Kaynakları Başkan Yardımcısı ..