Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

06 Nisan '09

 
Kategori
Eğitim
 

Ellerinden hep birlikte tutalım

Ellerinden hep birlikte tutalım
 

İnsan yetiştirirken yapılan hataların geri dönüşü yoktur


Emek verilen ve dürüstçe yapılan tüm meslekler kutsaldır. Öğretmenlik mesleği ise diğerlerinden biraz ayrıcalık gösterir. Çünkü bizim hammaddemiz insandır, insanı işler ve şekil veririz. İnsan yetiştirildiği için hata yapmama adına çok dikkatli olmakta büyük yarar var. Bazen küçücük bir söz, bazen bilmeden yapılan bir davranış karşımızdakinin hayatına yön çizebiliyor. Çizdiğimiz bu yönler hep yapıcı ve yüceltici olmalıdır. Bu nedenle öğretmenlik mesleği ders anlatmak, bilgi vermek değil, bir vicdan ve gönül işidir. Çünkü bilgi artık parmaklarımızın ucundadır.

Bazı meslek grupları, yanlış üretim yaptıklarında piyasaya sundukları ürünlerini geri çekebilirler. Bizim böyle bir şansımız ne yazık ki yoktur. Öğretmenler hayata hazırladıkları, geleceklerine yön çizdikleri, kişiliklerine şekil verdikleri, her alanda yetiştirdikleri öğrencilerini bir yanlışlık oldu diyerek toplumdan ve hayatın içinden geri çekemezler. Gerçekte işin özü ve kutsallığı da bu ince ayrıntıda saklıdır. Öğretmen, öğrencilerini sevmeli, dertlerini dinlemeli, onlarla oynamalı, değer vermeli, güven duygusu kazandırmalı, çocuklar gülüyorsa gülmeli, üzülüyorsa üzülmeli, her yönü ile öğrencilerine örnek olmalıdır. Öğretmenlik mesleğini bu nedenle insanı ve çocuğu seven, bu işe gönül vermiş kişiler yapmalıdır. Yapılabilecek hataların geri dönüşümü olmayacaktır.

Her sınıfta koşan, yürüyen ve emekleyen öğrenciler mevcuttur. Benim öğretmenlik anlayışımda koşan çocuklara göz kulak olmak, onların düşmemesini sağlamak, yürüyen öğrencilerime koşacakları güzel ve güvenilir zeminler hazırlamak, emekleyen öğrencilerimi ise elinden tutup, yürütebilmektir. Enerjimin çoğunu emekleyen öğrencilerime ayırırım. Koşabilen öğrenciler zaten bu işi çözmüş, onlar ben olsam da olmasam da koşmaya devam edeceklerdir. Yürüyenler ise yürümeye devam edecek, bir şekilde hızlanacak, bazı koşulara katılmaya başlayacaklardır. Fakat emekleyenler… Asıl ben onların ellerinden tutmazsam, onlara özgüven veremezsem hayatları boyunca koşamayacaklar, belki de hiç yürüyemeyeceklerdir bile…

Sınıfımda yapılan çeşitli sınavlarda birinci çıkması beni onurlandırır, ancak benim asıl gurur kaynağım, ben kaç tane emekleyen öğrencimi yürütebildiğimdir. Yirmi bir yıllık mesleki tecrübemde öğrencilerin emekleme sebeplerinin kendilerine özel bir rahatsızlıkları olmadığı sürece altında yatan nedenin ya sevgi eksikliğinden, ya da özgüven yetersizliğinden kaynaklandığını gördüm. Bizler eğitimci olarak çocuklarımızın bu eksiklerini her ne kadar anne ve babanın yerini tutamasak da elimizden geldiğince gidermeye çalışmalıyız. Bu çocuklara biraz özel ilgi, biraz sevgi, biraz güven verdiniz mi, sonuçlarına sizler bile şaşırıp, kalıyorsunuz. Kimi zaman öyle güzel mucizeler gerçekleşiyor ki, emekleyen öğrenciler yürümeden koşmayı başarıyor. Özgüven eksikliği de ne yazık ki büyüklerin bilerek veya bilmeyerek yaptığı hatalardan kaynaklanıyor. Çocuk sürekli eleştirilmiş ise, yaptıkları beğenilmemiş ise, yüceltilmemiş ise, hiç takdir görmemiş ise, değerli bir varlık olduğu hissettirilmemiş ise, çocukta özgüven duyguları gelişmiyor, bu da hayatı olumsuz ve çekilmez kılıyor.

Yirmi bir yıllık tecrübemde gözlemlediğim bir diğer konu da kötü sözle yapılan uyarıların ve çocuklara verilen cezaların bir yapıcılığı olmadığıdır. Başarıyı elde eden öğrenci mükâfatını alacaktır. Diğeri mükâfatını almamakla zaten kendi payına düşen cezasını almış olur. Tekrar bu öğrencileri sınıf ortamında teşhir etmek, arkadaşlarının arasında onların onurunu kırmak, küçük düşürmek geriye ket vurmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Öğretmenine olan güvenini yitirir, zaten güvenin olmadığı yerde her şey bitmiş demektir. Sınıf ortamında ceza vermek, sorunlardan kaçışın en kolay yoludur. Problemleri günlük olarak çözersiniz, ya da çözdüğünüzü sanırsınız, uzun vadede hiçbir yaptırım gücü yoktur. Asıl çözüm için cezayı gerektirecek davranış ve durumların özüne, niçin ve nedenine bakmak gerekmektedir. Bunları biraz araştırınca ne yazık ki çocukların pek de fazla suçu olmadığını, bu çocukları yetişkinlerin şu veya bu şekilde, bilerek veya bilmeyerek bozduklarını görüyoruz. Çocuklar ilgi ve sevgi eksikliğini değişik yollarla anlatmaya çalışıyorlar, bizler de bu duruma yaramazlık sıfatını veriyoruz ve de çok yanılıyoruz. Ayrıca okul ceza çekme yeri değil, eğitim ve öğretimin yapıldığı bir kurumdur. Öğrenci sabahları kalktığında kâbus içinde, ayakları geri geri giderek, zorunlu olduğu için değil, koşarak neşe içinde, okulu özleyerek gelmelidir. Sevgi, güven, huzur, mutluluk oldu mu başarı zaten kendiliğinden gelecektir.

Çocuklarımız okullarda sanatlarını göstermektedirler. Hepsinden aynı sanatı göstermelerini beklemek çok yanıltıcıdır. Her bireyin ilgisi, beklentisi, yeteneği, kapasitesi farklılık gösterir. Ayrıca toplumumuzda her iş alanına ihtiyaç vardır. Yetiştirmeye çalıştığımız bu çocuklarımız yani çiçeklerimiz en küçük birimde çalışıyor bile olsalar, bunu hakkıyla yapmalı, dürüst ve güvenilir olmalıdır. Öğretmen, anne ve baba olarak bizim öncelikli görevimiz, sağlam karakterli, dürüst, namuslu, güvenilir, yaptığı işin hakkını veren bireyler yetiştirmektir. Bunları başarabildik mi zaten gerisi hallolacaktır.

Öğretmenler, anneler ve babalar gelin hep birlikte bu çocuklarımızın ellerinden tutalım…

 
Toplam blog
: 40
: 1920
Kayıt tarihi
: 22.01.09
 
 

1986 Bolu Eğitim Yüksek Okulu Mezunuyum. Sınıf öğretmenliği yapıyorum. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara