Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Elmaya sorsak?

Elmaya sorsak?
 

Dönem dönemmiş insan hayatı, belki toplasan bir bütün etmiyormuş. Belki de edermiş ama hayatta farkına varılmıyormuş. Kesik kesik çizgileri ilkokul sınav sorusu gibi bütünlemeye çalışmakmış ama o kadar da kolay değilmiş. Hiç başaramazsak tüm kesik çizgileri silmek süretiyle yok etmek de varmış, parçadan bütüne gidilir lakin parçadan bir boşluğa da gidilebilirmiş. Bilemiyoruz. Biz her kim isek, bilemiyoruz. Şu hayat pek muammalıdır bizim şarhoş akşamımızda, akşamımızın gecesinde, gecesinin gündüzünde. Azıcık öğrenmişliğimiz vardır, gün bitmez; bugün, yarın da devam eder. Zamanın yığıla yığıla ilerleyişi vardır, yığınla bir bilmişliği vardır vardır da, ondan da emin değiliz, yani öğrenip öğrenmediğimizden değil öğrendiğimizin doğru gerçek hakikat her ne ise olup olmadığından emin değiliz ve hatta doğru gerçek hakikatin var olup olmadığından da emin değiliz. Zamanlar var mekanlar var dün var bugün var yarın da var. Kafalar karışık, karıştıkça alışık bir o kadar da barışık karışıklığa: 'O kadar da karışık değilmiş karışıklık dedikleri, hatta ne kadar basitmiş bak sadece karışık, ne var ki şimdi karışacak bununla?' Bir emniyetsizliktir hakim olan, neden şüphelendiğini bilmeyen şüphenin savcı kesildiği, hem faili hem maktulu olduğumuz davalarda. Kazanan da kaybeden de biziz: 'Sağ tarafa bakarken bir balonun sevincine kapıldım lakin geçivermişse sol yanımdan bir kedi, görememişsem güneşe karşı gerindiğini. hep eksik hep eksik...' Dert kalmadı dünyada ki derde bak, ya da denir mi ki bitmiyor bu dünyanın derdi: 'Param olsa, işim olsa, aşım olsa bu sefer de kedi!' Gidip bir kadehe gömülelim o zaman duman altında gizlenelim görenler olursa hayal etmişsinizdir net değildik o kadar deriz. Yalansa yalan deriz. Lakin yalandan da emin değiliz, utanmadan kendimizi hayalet sanıp korkabilebiliriz: ' Ya yalan değilsek, işte o zaman vay halimize'  

Esasında esası yoktur, belki de bu cümleyle tamamlamalı hayat denilen muammayı: 'Son sözünde bile bir anlaşılmazlık, bir anlamazlık hakimdi, anlamsızca göçtü gitti bu diyarlardan.' 'Neden gitti arkadaş' 'Aşırı dozda düşünceden' 'Vah yavrum, yasaklasınlar düşünmeyi, olmayacak böyle gencecik canlar düşüne düşüne göçüyor şu fani dünyadan' Arkadamızdan sokaklara dökülen insanlar, ellerinde pankartlar, herkes bizim derdimizi dert edinmiş: 'Böyle düşünce yasak olsun' 'Düşünceye bir kurban daha' 'Düşünceye yasak, gençlere yaşam özgürlüğü' 'Durdurun bu gidişatı, daha ne kadar can alacak düşünce' Arkamızdan düşünce oruçları tutanlar: 'Düşünceye 105. kurbanımızı verdik bu gün, devlet ne zaman sesimizi duyacak, durdurun artık düşünce oruçlarını!' Yanlış mı anlaşıldık ne? Bir dakika arkadaşlar, bir sakin olalım deyip geri döndürürler adamı yattığı mezardan. 'Korkmayın korkmayın geri gidicem, baktım siz beni anlamıyorsunuz son bir kez bir şey açıklamasam gözüm açık kalacak bir rahat ölemeyeceğim. Gayet keyifliydi, düşüncenin dallanıp budaklanması, bir çocuğun ağaca tırmanışı gibi tutunmak bir dala diğer dala ordan öteki dala, ha kırıldı da dallar, yeri geldi düştük, yeri geldi tutamadık elimiz bir boşluğa sallandı, ama yeri geldi bir tanesinde bir sigara yaktık güneşin doğuşunu seyre daldık, kimi zaman meyve verdi yedik şapur şupur yani o kadar da acılı değildi serüvenimiz. Hatta çiçeklendiği bile oldu dalların, kuşlar kondu, cennete geldik zannettik. Bizim anlamamazlıkla bir derdimiz yoktu arkadaşlar, bizim derdimiz anlamamazlıklarımızla derdimiz olmadığını anlamazlar diyeydi. Üzülmesin kimse, insan hiç başkasını üzmek ister mi?' Biz kimsek, başkası kimse. Düşünelim. Nasılsa düşüncenin içinde hepimiz biriz. 'Şimdi dün gece seni düşündüm, şöyle yatağa uzandım, kapadım gözlerimi. ne güzeldi seni düşünmek de nasıl da ferahlık verdi. Lakin... şüphelendim sonrasında, ya dedim olmasın bu benim düşüncem, ya düşündüğüm o değilse, ya bu benim düşüncemse, eee bu benim düşüncem o zaman o değil mi yani, değil gibi duruyor benimse benimdir' İşte battığımız nokta o oluyor, tırmandığımız mı desek? 'Ya benim düşüncemdeki sen ta kendinsen, eee ya benim düşüncemdeki sen ta kendimse' Battıkça batıyoruz, tırmandıkça tırmanıyoruz. ' Ben sen miyim yani, peki sen ben misin, sen kimsin, ben kimim, biz kimiz, toplasak bir adam eder miyiz?' Baktık ki dipsiz bir kuyu sonsuz bir ağaçmış o, bir yerde bırakıyoruz kendimizi boşluğa, ya da sallıyoruz elimizi olmayan dalın yerindeki boşlukta. 'Boşmuş' diyoruz 'boşmuş' ama 'hoşmuş, aslında hakkatten de hoşmuş, televizyon izlemekten iyidir'  

Yani bir sadede gelip bu yazıyı bitirmek midir şimdi lazım gelen. Halbuki ne anlattık biz bir yazı boyu, şimdi sadede gelsek, hem gelişlerimiz hem geldiğimiz yer gene yalan olacak. Duralım burada. Şöyle sakin sakin, bir sigara yakalım, Bakalım en son bulunduğumuz boşluğa, suratımızda bir gülümse olmazsa o boşluk o kadar da boş değildir. 'Dün sabah bir takım gençler, meydanda basına ve halka kendilerince bir açıklama yaptılar, açıklamalarında ' Biliyoruz ki size çok boş görünüyoruz, lakin o kadar da boş değiliz, gözle görülmese de mühim bir uğraş içerisindeyiz. Sürekli bir boşluğa varıyoruz ve inanıyoruz ki en sonunda boşluktan bir şey çıkacak. Henüz emin değiliz, boşluktan sadece bir boşluk da çıkabilir ama yine de biz bu boşluğun bütününden boşluksuz bir şey çıkacağını düşünmekteyiz, çabamız ve uğraşımız bu yöndedir.' diye belirttiler. Gazetecilerin ve halkın şaşkın bakışları altında meydandan salına salına ayrılan gençlerin arkasından gülsek mi ağlasak mı kararına varamayan dinleyiciler, saçmalıktır bu diyerek olay yerinden ayrıldı. Bir kaç kişinin düşünür gibi durduğu en sonunda hayırdır inşallah bakışı atarak olay yerinden uzaklaştığı gözlendi. Polis durumu ciddiye almadığından müdahale etmedi. Haliyle bu haberimizi haber niteliği taşımadığından dolayı size vermekten vazgeçiyor ve haberimizi geri alıyoruz. Unutun.'  

Sonra hepbirlikte unutuyoruz. Gökten üç tane elma düşüyor, ağacın dalındaki oturan gencin kafasına iniyor. 'ben gene bir şey anlamadım, ağaçta bir elma yok, ama gökte elma var. Evet, evet buldum galiba.' ' Anneeeee, bak bu gün bir elma buldum' 'yıkamadan yeme oğlum' 'olur anne'  

 
Toplam blog
: 16
: 2070
Kayıt tarihi
: 31.08.06
 
 

Yazmazsam ölmem ama yazarsam hiç ölmem gibi... Yazmazsam kendime ihanet ederim gibi... Yazmayarak ke..