- Kategori
- Siyaset
Emanete hangi gençlik sahip çıkacak?

bu renge,bu emeğe ,bu sınırlara yazık olmasın
Merhaba,
Şu içinde yaşamak zorunda bırakıldığımız günlerde, konuşmak, yazmak, bir fiziki ve de görsel eylemde bulunmak oldukça ürkütücü gibi görünüyorsa da , bu durumu kabullenmenin, kanıksamanın sonuçları hızla, karşımıza tıpkı bir duvar gibi düşünme yasaklarını da koyacakmış gibi.
Dostlar, bir insan ne ister ?
Genel ve evrensel örneklemeyi kendim üzerinden ortaya koyuyorum.
Öncelikle yaşama ve sağlıklı olma hakkıma saygı istiyorum. Özel alanlarıma (evim , iş yerim, odam, kütüphanem, günlüklerim vb. ) izinsiz girmemeni, benimle konuşurken ağzından çıkanı duymanı, yaptıklarının sonuçlarını görmeni ve aslında kendini bilmeni istiyorum.
Ben seni sayarken , senin de bana saygı duymanı istiyorum. Sana susuyorsam korkumdan değil, temsil ettiğin mevkiye, ruh aldığın Yaradana duyduğum saygıdan olduğunu bilmeni istiyorum.
Beyaz peynirin zorlukla alınabildiği bir durumda sabah kahvaltılarına binlerce lira verme istiyorum. Büyük şehirlerdeki okullarda okuyan çocuklarım eğitimin kaymağını yerken küçük yerlerdeki yeğenlerimin kırıntılarla yetinmemesini isityorum. Karşındakinin de senin gibi etten ve kemikten olduğunu, aynı yerden gelip aynı yere gideceğimizi unutulmamasını istiyorum. Havaalanlarında bavulunuz ne kadar dolu olursa o kadar fazlalık ödersiniz. Havaalanı dünya ise bavul da ihtiraslarımız, isteklerimiz olmalı. İhtiyacınız kadarı daima size yeterli olacaktır. Bunun anlaşılmasını istiyorum.
Ben bu istediklerimi yapıyor muyum, ne kadar yapabiliyorum?
Bunun ölçüsü ilişkilerinizde gizli. Onlara bakılınca anlaşılır. Size duyulan saygı, sevgi, güven sizin diploma notlarınızdır. Kimse beni sevmesin, öncelikle saygı duygun, duysun ki beni her yönümle tanısın. Kimse benden korkmasın, beni anlasın. Anlasın ki amacımı kavrasın. Neye hizmet ettiğimi kavrasın ve sonra paşa gönlü isterse de sevsin. Çünkü ben bu yolu takip ediyorum. Sevmek zorunda değiller, ama seviyorlarsa bu benim başarım, sevmek zorunda değilim, ama seviyorsam bu da karşımdakinin başarısıdır.
Bütün bunlar neden çıktı şimdi!
Etrafımızı ' saygısız, duyarsız, ben dedim oldu, ben yapatım doğru, ben sizi, sizden daha iyi düşünürüm' anlayışı içinde olan insanlar sarıp sarmalamış. Öyle ki, BEN ve BANA o kadar yerleşmiş ki, siz kendinizi bile bu kalabalıkta zor buluyorsunuz.
Bir avuç insan düşünmeye çabalıyor, yaşamlarından, fikirlerinden ödün vermemek için uğraşıyorken kurunun yanında kaynayıp gidiyorlar.
Genel anlamda insanlar, yani anneler, babalar, devlet memurları, başbakanlar, cumhurbaşkanları, imamlar, öğretmenler, kısacası yaratılmış her canlı hatalar yapabilir. Yapmalıdır da aslında. Kabahatler de işleyebilir. İşlemedir de can yakıcı olmayan.Tabii ki ben de. Benim , hatalarımı görüp kabullenmem ve düzeltmeye çalışmam ne kadar incelikse, onların da bunu kabul etmeleri ve üstünü örtmek yerine düzeltmek yoluna gitmeleri o kadar inceliktir. Bu kişiler tabu değildir, dokunulmaz değildir. Aslında hiç birimiz değildir. Ama güçü kullanarak, mevkii ortaya koyarak başkalarına dokunmak. İşte acıtı taraf da bu ya. Benimle aynı havayı soluyan, bana ve kendisine de dürüst olmalıdır. O, tek başımıza kaldığımız ertelenemez yolculuk anı geldiğinde, yanımızda sadece samimiyet ve dürüstlüğümüz olacaktır. İşte bu anlayış ihtiraslarımızı, tutkularımızı, hırslarımızı frenletmelidir.
Oysa şöyle bir çevremize bakalım. Gazeteler. haberler, Tv yayınları, hatta eğitim programları bile toplumu uyandırmak, eğitmek, bilinçlendirmek yerine uyutmak, cahil bırakmak, hatta hatta düşünme yetisini daha da köreltmek adına hazırlanıyor. Uyuyun, düşünmeyin, görmeyin, duymayın, konuşmayın. İşte size bir parça para vaadi neyinize yetmiyor. Siz hiçbirzaman tam doymayacak karnınızı, hiçbir zaman alamayacak ama hep almayı istediğiniz tüketim yarışını, bir tanesini bile insan gibi eğitip yetiştiremediğiniz çocuk sayısını 3'e çıkarmayı düşünün. gidermeye çalışın. Bir uyanık zümre hiç uyumadan sizi daha fazla nasıl uyutacaklarını zaten düşünüp duruyor. Siz uyuyun ki daha fazla güçlensinler.
Eğitim programlarına bir bakın. İlköğretim 5. sınıftaki yeğenim daha çarpım tablosunu bilmiyor.7x4 diyorsunuz, çocuk 7'şer 7'şer sayarak ( 7.14.21.28) 28 diyor. Sokaktaki vatandaşın ne ülke gidişatından ne de yaşayacağı zorlu gelecekten haberi var. Bir arkadaşımız' 'aç kalan insan önce namusunu yer'' der. Ne kadar doğru. Ey namus neredesin? Para, menfaat dersem çık, ahlak, dürüstlük dersem çıkma.
Atatürk'ün Cumhuriyeti, özgürlükleri, bilim ve ilerlemeleri emanet ettiği gençlik ne zaman gelecek acaba. Nerede kaldı. Yoksa onlar da mı uyanamadı? Bizim gençliğimiz artık orta yaşı geçti. Hala direniyoruz. Yine bayrağı teslim edecek birileri çıkıncaya kadar taşımaya devam ediyoruz. Yürüyecek gücümüz, konuşacak kelimelerimiz kalmasa bile o emanet bizlere yapıştı bir kere. Söküp almak imkansız. Anca elini istekle uzatana verilecek.
Amma, yine küfrân-ı nimet(nimete isyan ve nankörlük) etmeyelim.
Daha halâ yazıp düşünebiliyoruz. Yok artık demeyin. Bir şey olmaz rahatlığı bizleri bu günlere getirmedi mi?
Ziya Paşa demiş ki,
''İştir kişinin âinesi (aynası), lâfa bakılmaz, görünür rütbe-i aklı(akıl derecesi) eserinde''
sevgiyle kalın