Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '09

 
Kategori
Futbol
 

Emek hırsızı kim? Hakem mi, yoksa biz miyiz?

Emek hırsızı kim? Hakem mi, yoksa biz miyiz?
 

Hakem, benim için tıpkı hakim gibi adaletin sembolüdür. Sahanın merkezidir, herkesin gözü onun üstündedir, başlatan ve bitirendir konuşa konuşa bitiremediğimiz futbol müsabakalarını.. Tüm dünyada çok konuşulan, eleştirilmeye doyulmayan hakemlik mesleği, Türkiye’de ateşten gömlek giymekten de öte, alev alev yanan bir kazanın içine girmek gibi bir şeydir.

Üniversite yıllarında içine düştüğüm hakemlik sevdasını, ailem engellemek için çok uğraşmıştı. Tabii haklılık payları var, erkek egemen bir futbol dünyasına hem de ‘karar verme hakimi’ olarak girmek istemek delilikti! Bir de maçlarda faturayı hakeme değil de, direk olarak hakemin hiç tanımadıkları annesine kesip ağza alınmayacak küfürleri edenlere, direk küfür etme şansını bahşederek işlerini kolaylaştıracaktım. Yine de kolay pes etmedim, kursa katıldım, sınavları geçtim, sertifikamı aldım, direndim, ta ki hakemliğin ne kadar çok emek isteyen bir iş olduğunu fark edene kadar..

İlk olarak, çoook uzun bir süre maddi beklentin olmamalı bu meslekten. Bu işin önce amatör kümesi, C-B klasmanları var, A klasmandaki parlak günlerden ve milyarlı gelirlerden önce. Kesinlikle 2. bir işe ihtiyacın var, ancak o iş de senin odağını değiştirmeyecek, antrenman ve maç programlarını aksatmayacak, kısacası seni fazlasıyla ‘idare edebilecek’ bir iş olmalı, ki bu sebeple profesyonel bir işin olması mümkün değil. Dolayısıyla hakemliği para için yapmana imkan yok. Bu ancak bir gönül işi olabilir.

Ancak bu işe gönlünü koymuş bir kişi, hayatını buna adayabilir, Ağustos’tan Mayıs’a kadar geçen 9 ayda hiçbir haftasonu için önceden plan yapmadan yaşayabilir, işini, evini , eşini, çocuklarını, kısacası hayatını ikinci plana koyarak Türkiye’nin dört bir yanını kar soğuk yağmur demeden arşınlayabilir. Hakemlik yapmak için bu işe gerçekten aşkla bağlanmak lazım.

Bu kadar verilen emeğin sonucu olarak, hakemler saygı görmeyi hak ediyor. Türkiye’de ise hakemi övmek, neredeyse bir suç olarak görülüyor. Tabii ki, kaybedilen bir maçtan sonra, elimizde bir kaleci, bir defans hatasından yenen gol, bir de kaçan mutlak gollük pozisyon varken, tercihimiz haksız olduğunu düşündüğümüz penaltı oluyor ve biz tüm maçın yükünü o verilmediğini düşündüğümüz penaltıya yüklemeyi tercih ediyor ve hakemi yerden yere vuruyoruz. Yerden yere vurmakla kalmayıp, hakemin emeğini, ailesinin ikinci plana atılmasına rağmen verdiği sonsuz desteğin karşılığını, ona ve ailesine insafsızca küfür ederek, uşak, eyyamcı, satılmış, emek hırsızı gibi sıfatlar yakıştırarak veriyoruz. Futbolcuların aldıkları milyonlarca dolar ücretleri, bir maçta aldıkları binlerce dolar primleri tartışmazken, yıllarca emek verdikten sonra performansına bağlı olarak A klasmanına çıkmayı başarmış bir hakemin aldığı 1500 YTL’lik maç başı ücretini bile tartışabiliyoruz. Bu şekilde biz de emek hırsızı olmuyor muyuz?

Hayatımızda verdiğimiz onlarca yanlış kararı, taraftarı olduğumuz kulüplerin yöneticilerinin kararıyla alınan onlarca yanlış transferi, teknik direktörün sahaya çıkardığı yanlış ilk onbiri yargılamazken, yedi farklı kamerayla takip edilen bir maçta, maçı tek bir açıdan gören ve o açıya göre karar verme yetkisini kullanan, futbolcular gibi koşmama ve kaytarma hakkı olmayan, binlerce kişinin önünde , sahanın merkezinde, sadece işini yapmaya çalışan bir hakemin kararını yargılamamalıyız. Onun da herkes gibi insan olduğunu, bir hayatı olduğunu, kişiliği ve en önemlisi gururu olduğunu, saygıyı ve övgüyü hak ettiğini unutmamalıyız.

 
Toplam blog
: 55
: 969
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

29 yaşındayım. İTÜ Tekstil Mühendisliği mezunuyum. Evliyim. Çocukluğumdan beri futbol gönüllüsüyüm. ..