- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Empati Sempati
Empati, sempati gibi sözcükleri, oldum olası sevemedim.
Onun yerine hoşgörü var, hâlden anlamak var... yerine kendini koymak var.
Hâlden anlayanlara rast gelesiniz.
Fransızca kelimeler olan “Empati-sempati” dalgası dillerde yuvarlanıyor ama anlam yönünden işe yararlılığı bilinmiyor ve ne yazık ki çok fazla kullanılıyor.
(Bu kelimelerin Fransızcasını boş verelim! Türkçe anlamlarını dilimize, gönlümüze yerleştirelim.)
Aynı şekilde tebessümün ne olduğunu (az-çok) biliyoruz, uygulamaya koyamıyoruz.
Kolay olan neşeyi bırakıp, zor olan asabiyete bürünmeyi tercih ediyoruz.
Stresin zıttı sâkinliktir.
Neşedir, gülümsemedir. Gülümsemeyi becerebilen, başkasını anlamayı, hoş görmeyi, insanları sevmeyi ve kendine özgüven duymayı da becerebilir.
Özgüvenimiz varsa bize saygı gösterilir. Yoksa istismâra, kullanılmaya, hor görülmeye, aldatılmaya açık insanlar olmamız kaçınılmaz olur.
Herkes kendi menfaatine yarayacak kadarıyla size değer verir. Kendine uyduğunuz müddetçe sizinle arkadaşlık yapar.
Sonrası yoktur bu şekillerin, sonucu bir şekil mutsuzlukla biter.
Farklılıklar Zenginliktir
Biz de bu dünyada varız mâdem, herkesin sahip olduğu hayat hakkına da sahibiz demektir.
Karşımıza çıkan her insan kadar eşdeğerdeyim ama ben farklıyım diyebilmeliyiz.
İnsanlar farklı olmasa, birbirine benzese ne kadar sevimsiz olurdu dünya öyle değil mi?
Farklılıklar zenginliktir. Herkes her konuda benzer olsa, aynılık olur, sıkıcı bulunur.
Farklılıklar hayatımızdaki eksiklikleri tamamlar.
Böyle düşünen insan hayatında başarılı insandır.
Başarılı insan da dünyanın gelişmesine, insanların ilerlemesine katkı sağlar.
Bize her sunulanı hemen benimsememeliyiz. Karşımızda konuşan birine:
“Ben senin her dediğini dinlerim, ama kendi kararlarımı da kendim veririm.” diyebilmeliyiz.
Bir insanın değeri kendine duyduğu değer kadardır. İçimizdeki benliğimiz aslında bunu biliyor, bizimde bilmemizi istiyor.
İçimizdeki benliğimiz, Bir’liğimiz aslında anlaşılmak istiyor. Herkes karşısındakinden önce kendisinin anlaşılmasını bekliyor.
Oysa öncelikle biz kendimizi anlayabilmeliyiz. Nasılız, beklentimiz ne, neden öfkeliyiz?
Gülmekten uzak yaşantımızda kendimizi nasıl tanıyacağız, başkasına nasıl tanıtacağız?
Hayatı doğru olarak nasıl anlayıp öğreneceğiz?
İşte bu sorulara, beynimizi iknâ edici mantıklı cevaplar vermemiz gerekiyor.
Bunu başarabilince hem kendimizi anlayabiliyoruz, hem de başka insanlara duygularımızı doğru ifâde edebiliyoruz, dolayısıyla da anlaşılır oluyoruz.
Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com