- Kategori
- Güncel
En Ağır Ceza, Onlara Verilmelidir!

Yalnızca, bir anne olarak değil. Her şeyden önce bir insan olarak yine içim acıdı.
Geçmiş zamanda sene iki bin, benim için uçarı yaşlardı. Karlı ayazlı bir günde, yolda yürürken bir dilenci görüyorum. Çocuğu yalın ayak üç yaşlarında topaç gibi bir erkek çocuğu... O yavruyu öyle görünce gönül kirişim zangırdıyor. Hanım abla anası mı bilinmez. Kendi ayağında çorap ayakkabı, ‘Allah rızası’ diye dileniyor. Gidip yavruya ayakkabı çorap alıp ellerimle giydirirken, anasıyım diyen kadına, " Bana bak! Burada eğer birisi yalın ayak gezecekse bu sen olmalısın. Senin vebalini bu yavruya çektirmezsin. Ahdim olsun ki eğer bu yavruyu bir daha ayakkabısız görürsem, ne yapar ne eder elinden alırım!" Dedikten sonra, hırsımı alamadığım için yollarda ağlamıştım. Bu olay, o yaşlarıma kadar gördüğüm ilk çocuk zulmüydü.
Geçenlerde yine, sokak ortasında oğlunu sürükleyerek döven tekmeleyen bir anneye denk geldim. İçim öylesine titredi ki? Kim bir şey diyebilirdi ki? Evlatlarımız bizim malımız mı ki? Dilediğimiz gibi tasarruf edebiliyoruz. Son günlerde, geçen on yedi seneden sonra, hemen her yürüdüğüm yol üzerinde, sokak ortasında alışveriş merkezinde her yerde çocuklara şiddet uygulandığını görüyorum. Hırsız, hırsız gibi. Doktor, doktor gibi, velhasıl herkes kendi gibi evlat yetiştiriyor. Terbiye ederken seçtiğimiz yöntemler, evlatlarımız büyürken onlarla beraber çığ gibi büyüyen bir sorun veya güzellik olarak topluma yansımalı şekilde, karşımıza çıkıyor.
Dün ise yine haberlerde verilen bilgilere göre, bir baba oğlunu öldürüyor. Artık bu haberlere ve balkonlardan düşerek ölen öldürülen çocuklara çok sık rastlar olduk. Maalesef, bu sorunlara yapıcı çözüm üretebilen düzenlemelere rastlayamıyoruz. Baba oğlunu bıçaklıyor. Bu nasıl denetlenebilir ki?
Ev ! Küçükken, oynamak için sokağa çıktığımda bazen biraz uzaklara giderdim. Geri döndüğümde ev benim için güvenli bölgeydi. Arkadaşlarla kavga edince, canım sıkıldığında, evime koşar sığınırdım. Beni döven bir çocuğu babama şikâyet etmiştim.
Biri de diyor ki, "efendim kim bilir neler etmiştir?" Bu nasıl bir zihniyettir? Bir evlat, ne için olursa olsun böyle mi durdurulmalıdır? Terbiye edilemediğinin bedelini canı ile ödüyor. Her şey bir tarafa artık, ailelerde çocuklarının sorumluluğunu almayan, almaktan kaçınan ebeveynleri tespit edebilmeli, gerektiğinde duruma el koyulmalıdır.
Şiddet çekirdek ailede öğrenildiğinde, toplumda silinmeyen kapanmaz izler bırakmaya devam edecektir. Bir şekilde, toplumumuzda yayılması önlenememektedir.
Son aylarda yüzlerce çocuk ölümüne tanık olduk. Hepsi de birbirine benzeyen sebeplerle ölüyor veya öldürülüyorlar. Geleceğimiz, yetiştirdiğimiz yeni nesillere göre şekil alacaktır. Dün belki başkanımızı öldürdük. Ondan önce çığır açacak profesörleri, daha önce bilge ve aydın fikirleriyle dünyayı sallayacak daha önce belki aya Türkiye' den ayak basacak astronotumuzu yeni icatlar projeler üretmekten haz alan bilim insanlarımızı... Hepsini öldürdük. Ölüyorlar. Denetimsizlik ve ihmalkârlık yüzünden... Ölüm körfezlerine dönüşen evlerinde ölen, öldürülen yavrular...
Evet, belki de hepsine sahip çıkmak çıkabilmek denetlemek hayalî bir beklentidir. Fakat az gelirlerine bozuk psikolojilerine rağmen üçer beşer çocuk ile sağlıklı bir aile ortamı beklentisi de, en az denetlenme beklentisi kadar hayalî bir beklentidir.
Şu bir gerçek ki, yeni nesillerimize aktardığımız veriler, denetlenemez kör noktalarda bir hayli zarara uğratılıyor. Bir an önce caydırıcı yöntemlerle, bir çözüm bulunmalıdır. En mühim ceza çocuklara zarar veren çirkin zihniyetlere uygulanmalıdır. Bu acımasızlık bu merhametsizlik ruhlarda kök salıp yerleşmeden evvel…
MERYEM KADIOĞLU