Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

En kıymetli hazinemiz

Paramızın pulumuzun, malımızın mülkümüzün hesabını yaparız; ama ne hikmetse söz varlığımızın hesabını yapmayız. Hesap yapmak şöyle dursun, çoğumuz söz varlığının ne olduğunu da bilmeyiz; daha kötüsü bilmek de istemeyiz. İşte, bu isteksizlik, bu kayıtsızlık üzücü. Bu üzücü durumu aşabilsek başka deyişle söz varlığı konusunda, en azından bir merak uyandırabilsek iyi olacak. 

 

Bu anda yaptığımız da ilgi uyandırma çabasıdır. Yoksa ders falan vermeye kalkıyor değilim. Okuyucular, her nedense ders sözünü duydular mı kaçıyorlar. Bunun nedenlerini araştırmak da ayrı bir konu. Şimdi yine söz varlığı üzerinde duralım. 

 

Söz varlığı denilince akla kelimeler (yabancı kökenli kelimeler dahil bütün kelimeler), terimler ( Bilim, kültür, sanat, edebiyat…vb. alanlarda ve tüm meslek gruplarında özel anlamı olan kelimeler), deyimler, söylenceler, ata sözleri…vb. gelir. Söz varlığı yerine, eskiden kelime hazinesi derdik. 

 

En kıymetli hazinemiz kelime hazinemizdir. Bu yargıya neden ve nasıl vardığımızı söyleyecek değilim. Bazı araştırmalarda “hayırlanmaz varsayımlar” var ya, işte bu da öyle. Kelime haznemizin önemi konusunda hem fikiriz. Çapımız kelime haznemiz kadardır

 

Haznemizde ne var, şimdi ona bakalım. Arapça, Farsça kelimelerden tam kurtuluyorduk ki İngilizce’nin istilasına uğradık. Önceki dönemlerden kalan Fransızca kelimeler de yok değil. Biliyor musunuz ki bu kelimeler Amerikalıların, İngilizlerin, Fransızların kısaca emperyalistlerin bugün her yere yağdırdıkları füzelerden daha tehlikeli. Evet, evet yabancı kelimelerin tehlikesi büyük; çünkü düşünmekten alıkoyuyorlar bizi. “İnsan kelimelerle düşünür.” diyoruz, “İnsan düşünen varlıktır.” diyoruz; ama düşünce kanallarımızdaki arızayı göremiyoruz. Hay Allah, yine ders verir gibi anlattık. Oysa ders vermeden, şundan bundan söz ederken bazı sorularla düşündürmeye çalışacaktım. 

Sabahleyin yavrumuzu okula gönderirken harçlığını, beslenme çantasını vermeyi unutmuyoruz. Ama onun kelime hazinesine bir şeyler eklemeyi unutuyoruz. Şimdi bazıları diyecek ki kelime hazinesi ile okul ilgilensin, öğretmenler ilgilensin. Onlar kuşkusuz ki ilgileniyor; ama bu yeterli olur mu? Olmaz tabii, neden olmaz. Çünkü okulda öğrencilerin hafızalarına doldurulan kelimeler hazinenin pasif kısmıdır. Bu kelimeler öğrenci tarafından kullanılmazsa fazla işe yaramazlar. Test çözümlerinde hatırlamaya vesile olurlar o kadar. 

 

Eskiden okullarda, yine böyle kalabalık sınıflar olmasına rağmen öğrenciler her bakımdan aktif olabiliyordu. Şimdilerde varsa yoksa test. (Bu işte bir iş, bir parmak var mı acaba ? Kusura bakılmasın her taşın altında yabancı parmağının arandığı bir zamanda böyle düşünmem yadırganmasın) Yadırgamaları da, suçlu aramalarını da bir yana bırakarak bu işe el konulmasını bekliyorum. 

 

Uzatmaya gerek yok. Aslında öğrencilerden örnekler vermeye de gerek yok. İtiraf edelim ki kelime hazinelerimiz tam takır.  

 

Bir yoklayalım kendimizi: Bir kelimenin çeşitli anlamlarını biliyor muyuz? Biliyor muyuz derken kullanabiliyor muyuz demek istiyorum. Çoğumuz kullanamıyoruz. Yani kelimeleri derinliğine bilemiyoruz. 

Çeşitli konulardaki kelime dağarcığımız ne durumda? … Demek ki kelimeleri genişliğine de bilemiyoruz. 

Peki bir konuda bildiğimiz kelime sayısı yeterli midir? … Demek ki kelime ağırlığı da … 

 

Kelimelerin derinlik, genişlik, ağırlık boyutları da varmış. Bu kadar mı eş anlam, karşıt anlam, mecaz anlam…vb. anlamlar; deyimler… Ooo, kelimelerin anlam özellikleri bitmez. 

Bu konuya da nerden girdim dersiniz. İçtenlikle anlatayım, itiraf edeyim: 

 

Dün öğlen yağmurundan sonra aile doktoruna gitmek üzere dışarı çıktım. Oh, hava temiz. Çayır çimen kokusu da içe işliyor. Manzara da güzel. Bahçemizde ağaçlar, fidanlar bana bakıyor. Çam ağacını, cevizi, salkım söğüdü, kara yemişi tanıyorum, Ama daha birkaç ağaç var ki tanımıyorum. Gül fidanlarını da tanıyorum, papatyaları da, menekşeye benzeyen çiçekleri de; ama tanımadığım bir çok çiçek daha var. 

 

Ağaçlar uykularından uyanmamışlar, öyle mahmur mahmur bana bakıyorlar. İlerideki çiçek açan ağacı gördükleri yok. Gül fidanları da çalı gibi henüz. Ama çimenler arasındaki çiçekler? Otlar da çeşit çeşit. Ot deyip geçmemek gerek. Çayır çimen yeşilliğini anlatamam. Yeşilin kaç tonunu biliyoruz? Açık, koyu, falan filan. (Bir zamanlar duydum ki Almanlar Bursa’da 160 yeşil tespit etmişler.) Gerçekten bahçemizde de çok yeşil var; ama nasıl izah edeyim. Kelime hazinemiz yetersiz. Kendi kendime üzüldüm. Tanıdığım ağaçlar, çiçekler çocukken tanıdıklarım. Komşularımızın özenle yetiştirdiklerini maalesef tanıyamadım.Utandım tabii. Ben ki daha geçen sene torunlarımdan bahçelerindeki tüm ağaçların, çiçeklerin isimlerini öğrenmelerini istemiştim. Ben ki 15- 20 sene kadar önceleri öğrencilere gözlem yaptırırdım… 

 

Eve döndükten sonra kelime hazinemi de yokladım. Baktım ki çok kelimeler pasif bölüme çekilmiş. Çok çeşitli alanlarda öğrenim görmüşlüğümüz pasiften anlaşılır: ama aktiflerde bir şey yok. Bunu basit olarak nasıl izah etsem. Şöyle desem olur mu, “Yastık altında param çok; ama cüzdanım boş.” 

 

Bu cüzdan benzetmesi uygun düştü galiba. Öyle ya hazineden bahsetmişken… 

 

Şimdi herkes cüzdan doldurma peşinde mi desek, herkes ekmek parası derdinde mi desek. 

 

Her derdin çaresi bulunur. Düşünürsek bulunur demek istedim. 

 

Düşüncenin anahtarı kelimelerdir. Kelime hazinemizin muhasebesini iyi yapalım. Gerekirse muhasebeci tutalım. Ne yapıp yapıp bu konu üzerinde düşünelim. 

 

Sabahattin Gencal, Başiskele – Kocaeli, 05. 04. 2011 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..