Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '15

 
Kategori
Edebiyat
 

En sevdiğim yolculuk tren yolculuğudur

En sevdiğim yolculuk tren yolculuğudur
 

Tren, 1800’lü yılların başında İngiltere’de kullanılmaya başlandı. 1850 yılına kadar birçok ülkede yayıldı ve kullanıldı.
 
Tren, insan için bir devrimdir. Uzakları yakın eden ilk ulaşım araçlarından biri olmuştur. Atın eşeğin mâhkumiyetinden kurtarmıştır insanları. Tonlarca yükün taşınmasını ve yüzlerce insanın aynı anda yolculuk etmesini sağlamıştır.
 
Bizde ilk büyük demir yolu projeleri II. Abdülhamit döneminde hayata geçirilmiştir. Anadolu demir yolu hattı, Konya-Bağdat demir yolu hattı ve Hicaz demir yolu hattı. 1889-1908 yılları arası, Alman mühendislerce hayata geçirilmiştir bu büyük projeler.
 
*
 
Onuncu Yıl Marşı'nı faşistçe bulduğum için pek sevmem. Ama o marşın bir dizesi var ki, onu da sevmiyorum desem yalan olur. Şöyledir o dize:
 
“Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan”
 
Gerçekten de öyledir, Cumhuriyet’in ilk yıllarında demir yolu yapına önem verilmiş, Anadolu’nun dört bir tarafı tren ulaşımı imkânını elde etmiştir.
 
AKP’yi eleştirdiğimde AKP’liler bana karşı çıkar, çoğu ‘Adamlar o kadar yol yaptı’ der. ‘Tabii yapacak kardeşim, bu devletin asli görevlerinden biridir’ derim. ‘Peki niye diğerleri yapmadılar?’ derler. İşte mesele budur; dünle bugün kıyas edilemez. Gelişen bir teknoloji ve büyüyen bir ülke var. Ama bunlara göre ülkenin büyüme sebebi de takım tutar gibi destekledikleri partileri. Doğanın kanunudur, bir şey zaman geçtikçe ilerlemeye ve gelişmeye mahkûmdur. Yani ülkeyi yöneten AKP olmasa da bu  gelişme olacaktı, belki eksik belki fazla; ama olmak zorundadır. Benzeri bir şeyler söyleyip, şöyle diyerek bağlardım meseleyi: ‘O zaman yoksulluğun içerisindeki yeni kurulan bir devlet, 85 yıl öncesinin kıt teknolojisiyle yurdun dört bir tarafına demir yolu yaptıysa, seninkilerin yol yapması hiçbir şeydir.’
 
*
 
En sevdiğim yolculuk tren yolculuğudur.  Zaten bir edebiyatçı, bir şair, bir yazar böylesine müthiş bir yolculuktan haz etmiyorsa, ruhi yapısı baya bir şüphelidir onun.
 
Bence; tren yolculuğu, edebiyatçıların, şairlerin ve yazarların tercihidir, yani sevdiğidir. Uçak, iş adamlarının ve acelesi olanların tercihidir. Kara yolu yolculuğu normal ve alelade insanların tercihidir. Gemi ise macera tutkunlarının ve deniz aşırı yolculuklarda uçaktan çekinenlerin tercihidir. Gemi yolculuğu, biz ruh ve gönül adamları için hava ve kara yoluna göre daha çekicidir; biz de macera adamıyız ne de olsa.
 
Tren yolculuğu bizler için müthiş bir yolculuktur. Değişik değişik insanları tanımamıza, hayatlarını öğrenmemize sebep olur. Hiç görmediğimiz doğa manzaralarına, kültürlere, şehirlere, sokaklara dair görsel bir şov sunar zihnimize.
 
Trenle yolculuk ediyorsan yanında sevgilin olmalı, sevgilin yoksa dostun olmalı, bir düzine kitap, birkaç şişede şarap… Sanki cennete bir yolculuk! Sevgilin veya dostunla kitap okumak, şarap içmek, şarabın verdiği dinginlikten sonra sevgilinin veya dostunun omzuna başını koyup uyuması, uyurken onu seyretmen, içinin huzurla dolması… Tren garlarda durduğunda trenden inip büfeden bir şeyler alman; içecek, cips, kuruyemiş vesaire… Acıktığında trendeki restoran vagonuna geçip leziz yemeklerle karnını doyurmak, sevgilin veya dostunla kadeh tokuşturmak, kahkahalar atarak sohbet etmek… Hiç bitmesin isterim böyle bir yolculuk…
 
Böyle bir yolculuğu yaptın mı Rusya’da yapacaksın. Dünyanın en uzun yolunda, Moskova ve Baykal Gölü arasında. Tam 9 bin kilometre. Bir hafta süren müthiş bir yolculuk. Sağlık imkânlarım el verse, böyle bir yolculuğu ilk fırsatta gerçekleştiririm. Ama vermeyince işte, hayalle kendimizi tatmin ediyoruz. ‘Umut fakirin ekmeğidir’ demişler.
 
***
 
Madem trenler hakkında bir yazı yazdık, bende yer edinmiş üç romana ve bir filme değinmezsem olmaz.
 
İlk roman, tam 9 yıl önce okuduğum ve içindeki birçok sahneyi hâlâ hatırladığım bir roman. O roman, ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un ‘Gün Olur Asra Bedel’ adlı romanıdır.  Bu roman bence Kırgızların Manas Destanından sonra edebiyata kazandırdıkları en önemli yapıtlardan birisidir. Roman bir kültür deryasıdır.
 
Özetle konu şöyle: Kırgızistan’ın  Sarı Özek adlı küçük bir istasyon köyü vardır. Bu istasyonun çalışanlarından Kazangab vefat eder. Kazangab’ın mesai arkadaşı Yedigey, cenaze organizayonunu düzenler. Kazangap ertesi gün Ana-Beyit mezarlığına defnedilecektir. Bu bir günlük sürede zaman âdetâ asır gibi yavaş geçer. Yedigey’in aklına neler gelir, neler: Kazanbeg'le yaşadıkları, kendi hayatından kesitler, Sovyet idaresi, Stalin dönemi ve ölümü, Ana-Beyit mezarlığı efsanesi, Nayman Ana, Mankurt, Juan Juanlar, uzay istasyonu, uzayda olanlar… Ve trenler…
 
Romanda sürekli tekrarlanan birkaç cümle vardır, şöyle:
 
“Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir., gider gelirdi..
Bu yerlerde demir yolunun her iki yanında ıssız, engin, sarı kumlu bozkırların özeği Sarı-Özek uzar giderdi.
Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa, bu yerlerde de mesafeler demir yoluna göre hesaplanırdı.
Trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider gelirdi.”
 
*
 
İkinci roman, 7 yıl önce okuduğum bir romandır. Ayşe Kûlin’in ‘Nefes Nefese’ adlı kitabıdır o roman.
 
Ayşe Kûlin, yaşanmış veya yaşanma istimali yüksek olan çoğu olayı üretken kalemiyle ve güzel üslubuyla romanlaştırır. Nefes Nefese her ne kadar roman olsa da, sandığım kadarıyla gerçekten yaşanmış bir olayı anlatır.
 
İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa’da bulunan Türk konsolosunun başına gelenler… Fransa’da bile SS subaylarının yaptığı Yahudi avcılığı… İsmet Paşa’nın  izlediği denge siyasetiyle ülkeyi savaşa sokmayışı… Bu konsolosun bir vagon dolusu Yahudi’yi Fransa’dan Türkiye’ye kaçırıp kurtarması…
Trende geçen heyecan dolu ve gerilimli yolculuk…
 
,*
 
Üçüncü roman, dört yıl önce okuduğum bir romandır. Paulo Coelho’nun ‘Elif’ adlı romanıdır.
 
Paulo Coelho’un bu romanını bazıları vasat bulur, ama ben konu yönünden bayıldım.
 
Roman otobiyografik roman özelliği barındırır.
 
Paulo Coelho’nun kitaplarını basan yayınevleri, Coelho’yu ülkelerine davet ederler. Coelho Avrupa’da ülke ülke gezmektedir. Geziyi Rusya’yla noktalamak ister. Moskova’da Coelho hayranı Türk olan bir kadınla tanışır. Kadın Coelho’nun ilgisini çeker. Rusya’ya gelmiş olan Coelho, dünyanın en uzun tren yolunda seyahat etmeden gitmenin olmayacağın düşünür ve fırsatı kaçırmadan gerçekleştirmeye karar verir. Trene biner, 9 bin kilometrelik yolculuk başlar.Trende Türk kadınla karşılaşırlar, meğer o da Coelho’yu takip etmektedir. Türk kadınla Coelho, bir hafta boyunca yolculuk ederler. Baykal gölünde müthiş anıları olur… (Özette eksiğim ve yanlışım olabilir affola).
 
*
 
Film ise, Chennai Express adlı filmdir. 2013 yılı yapımlı bir Bollywood filmidir. Türü, Romantik komedidir. Ünlü aktörler Shah Rukh Khan ve Deepika Padukone baş roldedir. 
 
İstemediği biriyle evliliğe zorlanan kız evden kaçar, yakınları peşindedir. Trende karşılaştığı bir erkten yardım ister. Ailesini kandıracaktır biz birbirimizi seviyoruz diyerek…
 
-Mustafa Yıldırım – 16.10.2015
 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..