- Kategori
- Dostluk
En ucuz cam cila nasıl yapılır?

Neden hep kadınlar?
25/07/2008
Elinin hamuru ile erkek işi
Eskiden bayanlar ağır bir iş yapmaya kalksalar , kocalar, babalar , büyükler hep böyle söylerlerdi.Bu genelde şehirli bayanlar içindi elbette. Oysa ki, tarlada, bağda, bostanda çalışan kadınlarımız ne kadar ağır işler görürler. Genelde erkekler kahvelerde oturur pişpirik oynarlar. 0h! Gel keyfim gel. Garibim kadınlar ise boyuna çalışırlar. Bu halen günümüzde de böyle maalesef. Biz şehirli kadınlar biraz nazlıyız her halde veya böyle yetiştiriliyoruz. Kadın hakları, insan hakları diye bazı bas bas bağırıyoruz ama köylerdeki kadınlarımıza ne kadar faydamız oluyor acaba! Şehirlerde toplantılar düzenleyip ahkâm keseriz, hiç bir köye gidip de kadın haklarını anlatabiliyor muyuz acaba veya bunu yeterince yapabiliyor muyuz? Senelerdir kadından sorumlu bakanlarımız oluyor da, köylerde çapa sallayan, tarla süren, sırtında kilolarca odun taşıyan kadınlarımızın hakları neden aranmaz acaba. Hele Güneydoğu ve Doğuda kadınlarımız birer çocuk doğurma makinesidirler sanki. Bir kadın 10 veya on beş çocuk doğurur. Devlet baba bunun için de, sanki teşvik parası verir. Kadınlarımız oralarda halen 2. sınıf vatandaş gibidirler. Oysa ki Mustafa Kemal Atatürk dünyada hiçbir liderin yapamadığını veya başaramadığını biz kadınlar için yapmıştır. Kadınların da erkekler gibi çalışması, yaşaması ve toplumsal yaşama etkin katkıda bulunması gerektiğini vurgulayarak Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce 1923’de şöyle demiştir:
"Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir."
(Ne kadar doğru bir tespit yapmış sevgili atamız.)
Büyük Önderimiz Türk Kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacak-ları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir:
"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım."
Atamızın bu düşüncelerinin bazıları gerçekleşmiştir. Kadınlarımızdan bir kısmı Avrupalı kadınları her konuda geçmişlerdir.(Teknoloji, bilim, ilim, hukuk Vb.) Ancak Türkiye nüfusuna baktığımızda bu oran o kadar azdır ki. Artık günümüzde elinin hamuru ile deyimi olmamalıdır. Çünkü kadın kendisini her konuda ispat etmiştir , sadece insan olarak erkekle eş haklara sahip olmalığı kalmıştır. Her ne kadar eşit haklara sahip görülsek de aslında halen değiliz. Bu meclisteki kadın sayımızdan da belli olmaktadır. Türkiye’miz de erkek egemenliği köylerde, partilerde belli olmaktadır. Partilerde kadınlar daha çok çalışırlar ama seçimlerde nedense hep erkekler seçilirler ve onların belirledikleri birkaç kadın listelere girerler.
Neyse ben yine dağıldım galiba. Esas konum bu değildi ama sanki kendiliğinden yazıverdi klavyemin tuşları. Aslında size kaç gündür yaptığım işlerden bahsedecektim biraz, konu başlıktan ötürü buralara kadar geldi herhalde….
Kaç gündür koşuşturmaktan yazı yazmaya bile vakit bulamamıştım. Neler mi yaptım.Önce salonumu cam cila yaptım. Dikkat edin lütfen, yaptırmadım kendim yaptım. Antalya’da oturan kız kardeşim de şaşırdı ve nasıl yaptığımı sordu anlattım, şimdi o da yapacak. Birkaç parkeci ile konuştum uçuk fiyatlar söylediler. Sonra üç gün eşyaları başka odaya taşımamız gerekiyormuş. Yahu, ev tıklım tıklım neredeyse diğer odalara salon takımları imkânı yok sığmaz, bir de üç gün ha! Aklımı kaçırırım o karışıklıkta. Ne yapayım düşündüm taşındım. Koltukların yüzleri epey yıpranmıştı mahalledeki koltuk döşemecisi ile anlaştım . Bu sefer rengin açık olmasını istedim ona göre bir kumaş beğendim. Sehpalarında camlarının renklerini değiştirmek üzere camcıya gidip anlaştım. Sehpalar camcıya, koltuklar döşemeciye gidince salon nispeten açıldı. Nalbura gidip bir kutu 12 Ytl ye cam cila 3 ytl ye fırça ve de tahta zımparası aldım. Parkelerin biraz bozulmuş yerlerini zımpara ile ovup temizledim. Kalıntıları süpürdükten sonra da hafif ıslak bezle sildim. Tahtalar kuruduktan sonra da başladım ressam edasıyla cam cilayı zemine sürmeye. Bir gün yarısını , ertesi gün de diğer yarısını cilaladım. Neden yarısı! Çünkü salon tamamıyla boşalmamıştı tabi. Yemek masası büfe , vs . İnanın üç gün bekleyeceksiniz dediler ya 3 saatte cila kurudu. Bir güzel oldu ki sormayın yani. Salon pırıl pırıl parlıyor. Tabi çok hoşuma gitti. Ya ben bu işi yaparım be dedim, kendi kendimi hiç taktir etmem ama, bu seferlik taktir ettim. Hızımı alamadım tekrar nalbura gittim bu sefer evdeki küçük bir dolabı ve kitaplığı portmantoyu boyamak için yağlı boya aldım. Mat siyah onları da boyayıverdim oldu bitti. Bu arada bir yazı yazmaya çalıştım sabahladım. Öğleye doğru koltuklar, sehpalar geldi yerleştirdim. Bunları yaparken çarşı , pazar, yemek işlerini de ve en mühimi annemim ilaçlarını da saatinde içirdim. Haaa !!! bu arada onu banyo yaptırdım. Portmanto, kitaplık, küçük dolap hepside pırıl pırıl oldu ve bana kaça geldi tüm bu boyama işleri biliyor musunuz ? Cam cila 16 Ytl ye 10 Ytl de yağlıboya 2 Ytl fırçası tam 28 Ytl. Bunu sevgili bayan arkadaşlarıma ve de bütçeyi fazla sarsmak istemeyen beylere tavsiye ediyorum. Cilacı kaç para istemişti benden biliyor musunuz? 600 Ytl.
Ne yapacaksınız, devir idare devri.
GELELİM BU GÜNE
Bu gün benim doğum günümdü. Lozan Antlaşması da 24 Temmuzda yapılmıştı. Her sene bu günüm nedense yalnızlıklar içerisinde (ben öyle istediğim için), normal günlerimden birisiymiş gibi gelip geçerdi.(Hiç heveslenmem böyle şeylere.) Bu sene tesadüf ablam, ağabeyim, yengem ve annem ile birlikte olduk .Sanırım bir iki kez şantözlük zamanımda orkestra arkadaşlarım bana sürpriz yapıp doğum günü partisi hazırlamışlardı. Hayatımda ilk kez kendime pasta aldım bugün biliyormusunuz? Eh, bunu bu kadar yorgunluğun üzerine hak etmiştim sanırım. Üstüne de iki mum diktik. Evde bir şamatadır gitti. Ağabeyim ve yengem sırayla bilgisayarın başına oturdular biraz kendilerine göre oyunlar oynadılar. Onlara istediklerini buldum . Bu arada bankalardan, Türkselden doğum günümü kutlama mesajları aldım. En mühimi de akşam yazıp yarım bıraktığım, sabah erken kalkıp annem uyanmadan bitirip yolladığım yazım, bekletilmeden Blogta çıkmış, bir de yorum yazılmıştı.. Bu da bana doğum günü armağanı olmuştu. Allaha şükür sağlıklıyım da başka ne isteyebilirdim ki! Güzel bir doğum günü geçirmiş evi , bir çeşit yenilemiştim.Darısı doğum gününü kutlayacak sizlere diyorum. Her şeyin başı sağlık. İnsan sıhhatli olunca taşı bile yerinden sökermiş.
Yine saat sabahın üçü oldu. Bana biriniz yeter diyiniz artık. Şaka şaka… Sağlıklı ve hep sevgiyle kalın değerli dostlarım…