Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '09

 
Kategori
Siyaset
 

Enternasyonal

NTV’deyim bu akşam, konu malum. Konuklar Cüneyt Ülsever, Ali Sirmen, Avni Gürel ve Kürt yazar Orhan Miroğlu.

Miroğlu ağlıyor bir ara. “Çok çektik, çok çekiyoruz” diyor. Kendisini yelpazenin solunda gören Cüneyt Ülsever, gözyaşlarıyla dalga geçiyor Miroğlu’nun.

Kahroldum, kahroluyorum. Birisi sana bir şeyler söylemeye çalışıyor Cüneyt Bey. Orada beş Türk bir Kürt tartışıyorsunuz.

Vur kardeşim, vur! Ez. Güçlüsün nasılsa. İnkâr et. Yoksun sen, de. Helal sana be solcu. Zaten solculuk da bu.

Hepiniz Deniz Dokuzışık’ın dümen suyundasınız ya da Deniz Bahçeli’nin. Su taşıyorsunuz değirmenine.

* * *

Nihayet Livaneli de isyan etmiş muhalefetin, bilhassa CHP’nin politikasına. Telefonla bağlanıyor. Altına tamamen imza atacağım şeyler söylüyor. Hani benim yerime konuşuyor sandım. Sanki vekâlet vermişim, eline de bir metin.

Çözüm arıyorum bu akan kana. Yeter anaların çektiği. Türkiye’nin kanını kuruttu bu terör. Gel, konuşalım diyen bir iktidar var. CHP, gelmem, gemi nereye gidiyor bilmezsem gelmem, ihanet içindesin diyor. Savaşa devam diyor. Bunu bir sol parti (sözüm ona) söylüyor. Bunu kabul edemem diyor Livaneli. Sol, barıştan yanadır, savaştan değil. Sol, kandan yana olamaz, diyor. Sol, zayıfı, ezileni, horlananı, dışlananı, ikincil olanı, azınlığı korur diyor. Ben de aynıyla katılıyorum.

Bir üniter devlet yapısı uğruna, üniform bir toplum oluşturma adına, Kürt’ü, Kürtlüğü inkâr etmedik mi yıllarca? Binlerce faili meçhul yok mu güneydoğuda, boşaltılan köyler?

Asimilasyonun en alasını yapmadık mı?

Haa, ben isterdim ki asimilasyonlar sonuç versin, Kürt kendini Türk olarak hissetsin, aidiyet sorunu yaşamasın.

Ama olmadı işte, olamadı. Yüzyıllardır olmadı. Belki hâlâ incitmeden, horlamadan, kültürel haklar tanıyarak zaman içinde sistemle barışık bir güneydoğu toplumu oluşturabiliriz.

Öcalan’ın radikal birtakım talepleri kabul edilemez şüphesiz; ancak demokratik çerçevede bazı haklar vermek dağa çıkışın önünü kesebilir zamanla.

İmralı’daki durumumu da düzeltin, demiş. Bunu tartışıyor yazarlar. Acaba Öcalan’ı rahatlatırsak terör biter mi diyorlar, müstehzi. Miroğlu, ben Kürt’üm, benim taleplerim var, Öcalan’ı serbest bıraksanız da taleplerimden vazgeçmem, diyor.

Bu kadar meseleyi algılamaktan uzaklar, Ülsever, Sirmen ve Gürel. Kuma sokmayın kafanızı beyler. Bölge insanının yüzyıllardır bitmeyen talepleri var. Avni Gürel söz alıyor Livaneli’nin konuşmasından sonra. Şair duygusallığıyla konuştu, diyor. Taraflar bıktı, yoruldu diye bunun için çözüm aramak doğru mantık değil, diyor Avni Bey.


* * *

Bence tam da sorun bu işte. Ölen kırk bin canın acısını bir şair duygusallığıyla, hümanizmasıyla içselleştiremiyorsanız, akan kan umurunuzda değilse çözüm sizin neyinize!

Bu mesele ancak şair duygusallığıyla, empati ile çözüme kavuşabilir.

Haa, bu arada, kırk yıldır solcuyum ben, gerçek solcu. Piyon, payanda solcu değil. Öylesine solcuyum ki savunduğum değerlere öylesine bağlıyım ki bugün bu değerleri şiar edindiğini gördüğüm AKP’yi alkışlarım yürekten. Değil mi ki bugün barış arayan, uzlaşma arayan o. Benim için sol, odur, AKP.

Kana devam der mi sol?

* * *

Ben AKP’nin arkasındayım.

Ben Deniz Bahçeli’ye ve onun ırkçı politikalarına onay veremem.

Bugün ben, kırk yıllık dünya görüşümü, inandığım değerleri, vatanseverliğimi, insan severliğimi terk edemem.

Bugün ben, Baykal’ın ürettiği (ceylan derisi koltuğa daha sağlam oturma adına) politikalara piyon değilim ki körü körüne bağlanıp savunayım.

Sen siyaset üret Sayın Baykal, sen solcusun ben de solcu. Ne söylersen arkandayım, öyle mi? Biz o müritlik aşamasını çoktan geçtik.

Her söylediğin, her ürettiğin halkın nezdinde usavurma ile onay görüyor veya reddediliyor. Aldığın oy da işte böyle oluşuyor günbegün.

Son söz diyorum ki ben: 1789 Fransız Devrimi’nin ürettiği, doğurduğu milliyetçilik ve onun bir aşaması şovenizm insanlığı bitiriyor. Tarihin tozlu sayfaları arasına atılmanın zamanı gelmeli.

Keser gibi, hep bana hep bana değil, hızar gibi; bir sana bir bana!

İBRAHİM EROL

 
Toplam blog
: 135
: 694
Kayıt tarihi
: 31.08.09
 
 

Gazi Üniversitesi fizik lisans eğitiminin ardından, Marmara Üniversitesi'nde master, İTÜ'de dokto..