Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Erdek Yazıları : Blue Moon ve Pezos, Zeytin, Köpük ve diğerleri

Erdek Yazıları : Blue Moon ve Pezos, Zeytin, Köpük ve diğerleri
 

bandırmamanset.com


 İşte yaz geldi geçiyor. Biz her yıl olduğu gibi bu yıl da o koca yazı, kilometrelerce uzun yazı, sıcak yazı Erdek’de geçirdik. Erdek güney ülkelerine göre daha bir ılıman iklime sahip.. Onun için havası insanı yakıp yıkmıyor.

Üstelik bu yıl salonumuza bir klima almıştım, çok sıkıldığımızda klimayı açtım… Ben klimayı açar açmaz da benim güzel kayınvalidem hemen başka odalara kaçtı. Niye? Klima insana yaramazmış. Eee.. insan 90’lara gelip ipi göğüslemeye az kaldığı zaman da bile hala felekten bir gün daha çalmaya bakıyor demek ki… Aslında hepimiz öyle değil miyiz?  Değiliz galiba… O gençlik çağlarında küfür küfür sigara içmeler, 35’lik rakıları diplemeler… Kim dinler ki Azrail’in türkülerini … O zamanlar kendi türkülerimiz vardı ve türküleri dinleyecek güzel kızlar. Bazıları hiç dinlemedi ya… Aklımız onlara takılı kaldı. Ne yalan söyleyeyim..!

Başlıkta bir sürü gavurca isimler saydım… Bazıları bunları görür görmez blogu kapatmıştır. Yine mi gavurca mı, diye. Haklılar! Ama bir de kafalarını kaldırıp  çevrelerine baksınlar.. Her taraf gavurca be! Levhalar, ilanlar, dükkan isimleri… Marketler. Bir sürü uydurmasyon, kaydırmasyon isimlerle yüklü… Onlara kızmıyorsunuz da bana mı kızıyorsunuz..?

Ne yaptım Erdek’te, İşte Ramazan günleri var… Balkon günleri.. Onları geçmişte tatlı tatlı anlatmıştım. Siz de tatlı tatlı dinlemiştiniz. Epey de yorumlaştık o konularda. Onları geçtik. Bu yıl “Erdek” konusuna değinmeye hiç zaman kalmadı; öyle pis konulara daldık ki, hayati şeyleri unuttuk. Ne gibi ? gibi mi… Başlığa bir bakın… Şimdi açıklamaya geçiyorum…

Blue Moon, Erdek’liler bilirler… Flamingo yolunun sonunda, kalenin altında, deniz kıyısında..  şirin mi şirin bir gazino. Özellikle bütün yaz geceleri yer bulunmadı. Çevre illerin sosyeteleri, İstanbul’un seçkinleri gelip burada bira içip geçmiş günlerini yad ettiler. Sevgililer gelip birbirlerini berbad ettiler… Bu genç sevgililerin durmadan birbirleriyle çekişmeleri nedendir? Ben hep bunları mı görüyorum yoksa? Öyleyse, ben de bir hata var. Galiba yaşlanıyoruz.  Sevgililer hiç kavga ederler mi??

Ben genellikle “BLue Moon”a sabahları gittim. En geç , 9.20’de oradaydım ve oturur oturmaz, Avşa gemisi hareket ederdi ve ben onu “Zeytinli” adanın berisinde kaybedene kadar seyrederdim. Sonra, “Evladım, Murat, benim suyumu getir..!” demeye kalmaz; suyum zaten hazır  olurdu. Hanım, evde bazen bana kızınca, oradan bağırıyor : “Hey, Beyim, suyun ısındı…!”  ha diye… Ben de deli oluyorum. “Suyum ısınmışmış…” Dur bakalım, ben daha hazır değilim… Sen kendine bak… Müthiş kızıyorum böyle sözlere… Ne yapayım. Daha dünyada yapacak çok işlerim var.

Evet, Blue Moon’un sabahları çok tatlı oluyor. Çevredeki malikanelerden birer ikişer babanneler, annaneler torunlarını alıp buraya getiriyorlar ve onlara kahvaltı ettiriyorlar. Hep beraber güle eğlene, lavaşlarını yiyip, mutlu oluyorlar, çayların içiyorlar. Blue Moon’un çayı da nefis. Ben, bir bardak güzel çay için ne  vermem ki… burada onu buluyorum!

Tabii, Blue Moon aynı zamanda bir “Beach” havasında olan bir yer… Buradan mis gibi bir denize merdivenlerden inebilir ve oradan Marmara’ya doğru açılabilirsiniz. Ben masamdan ne kadar çok “Sibel”lerin denize indiğini ve yüzüp yüzüp ufuklarda kaybolduğunu gördüm…!!! Nasıl Evliya Çelebi gibi değil mi? Eh, hepimiz biraz onun torunlarıyız.

Ben sabahları sanki niye buraya geliyorum?
Aslında evden çıkınca , önce biraz yürüyüp, mahalle bakkalım  Saim’e uğrayıp gazetelerimi alıyorum. O da bana her keresinde takılır:
“Abi niye bu şapkayı takıyorsun?”
“Hangi şapkayı?”
“İşte bu, Kaptan Şapkasını? Sen kaptan mısın?”
“Oğlum ben kaptan filan değilim. Bu şapkayı da 5 kağıt verdim aldım… Onu niye takıyorum, anlamıyor musun..? Onunla daha çabuk kız tavlanıyor… Anladın mı Saim?”
O da içinden ne geçiriyorsa.. Dudaklarının arasından..
“Tuzlayayım da kokma…” der ama, belli etmez. Siz boş verin. Ondan emin olun, şapka görevini yapıyor… Bu şapkamı ötekilere değişmem. Çok şapkam var, onu da bilin…

Daha neler anlatacaktık size: Pezos, filan… Onlar da gelecek yaz’a..!  Uzun mu olur, dediniz. Öyleyse gelecek yazıya kadar bekleyin.

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..