Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '08

 
Kategori
Haber
 

Ergenekon olayı ve saklanan gerçekler

Ergenekon olayı ve saklanan gerçekler
 

Konuya uygunluğu


Bilmem kaçıncı dalga oldu bu gözaltına almalar. Sonuncu operasyonda 21 kişi yakalandı, aranan birkaç kişi ile tamamlanacak gibi. Tabii ki arkası gelmezse. Bir çok yazar bu konuda çok şey yazdı söyledi, onlarca TV programı yapıldı. Elbette herkes kendi bulunduğu cepheden baktı olaya. Herkes gerçeğin bir kısmını dile getirdi bir kısmını ise kendine sakladı işine gelmediği için. Kısaca özetlersek.

1) AKP yanlısı medya ve liboş tayfası bu hareketin kendilerine karşı bir örgüt olduğunu darbe yapmak istediklerini ve demokrasi için bu örgütün yok edilmesi ve yargı önüne çıkmasını savundular ve operasyona destek verdiler.

2) Kendilerine Ulusalcı diyen ve Atatürkçü nitelendiren kesim ise operasyonların karşı devrim hareketi olduğunu laik sisteme ve Cumhuriyete karşı yapılmış bir yok etme çabası olarak belirttiler. Hatta Doğu Perinçek bunun ABD’nin bir oyunu olduğunu böyle bir örgüt bulunmadığını belirtti. Ayrıca bu operasyonların AKP’nin kapatılma davasına karşı bir misilleme olduğu bir öç alma tutuklamaları olduğu belirtiliyor.

İki tarafın savları böyle. Peki gerçek hangisi ya da bunların dışında bir gerçek olabilir mi? Her iki tarafında çıkarlarına göre gerçeklerin bir kısmını sakladığı ve dile getirmediği doğrular neler. Perde arkasında ne var. İşte gerçekler.

Önce biraz geriye gitmemiz gerek. 1970’li yıllarda Sayın Bülent Ecevit’in belirttiği kontr-gerilla veya çokça belirtilen derin devlet söylemi neydi. İktidara bu illegal örgütlenmeye karşı duracağını ve savaşacağını belirterek geldi Ecevit. Ancak Kenan Evren ile o dönemde yaptığı konuşmadan sonra bir daha da ağzına almadı. Özellikle Maraş katliamı, Çorum olayları MHP'de kullanılarak kitlesel katliam boyutlarına vardı. Halka sağ-sol kavgaları diye yutturulmaya çalışılan olay aslında(Derin Devlet denilenlerin tezgahladığı) faşizm’in saldırılarıydı. Ülkenin içinde bulunduğu derin kriz 24 ocak kararlarını getirdi ve arkasından 12 eylül Darbesini. ABD emperyalizminin devletin her noktasını ele geçirme süreci 12 Eylül darbesi ile mümkün oldu. O dönem Atatürk adına hareket ettiklerini söyleyip devrimcileri yok etmek için her türlü işkence ve katliamı gerçekleştiren derin devletçiler (Devrimcilere karşı gerici yobaz tayfasına güç verip halkın mücadele gücünü yok etmek isteyenler bugün yarattıkları canavarlar tarafından boğulmaya çalışılıyor. Eeeee etme bulma dünyası) ABD’nin izniyle uzun süre iktidarda kaldılar. Sonra ABD’nin işi bitti (Tıpkı MHP'yi kullanıp bir çöp gibi köşeye attıkları gibi) onlarla. Bugün artık BOP kapsamında yeni bir müttefiki var. AKP onların isteği doğrultusunda ılımlı İslam gömleğini topluma giydirmeye çalıştırıyor. Global sermayenin isteği doğrultusunda da milli sermaye yok edilerek ülke ve 70 milyon insan köleleştirilmeye çalışılıyor. İşte bu noktada artık cılız bir güç haline gelen milli sermaye temsilcileri ve Atatürk adına toplumu ABD’nin kucağına atanlar tepede bir iktidar savaşı veriyorlar. Herkes elindeki silahı birbirine karşı kullanıyor. Olanda aşağıdaki halka oluyor elbette. Yukarıdaki atlar tepişirken aşağıdakilerin canı çıkıyor. Her iki tarafta halkı hiç alakadar etmeyen gündemlerle kitleleri kendi yanlarına çekmeye çalışıyor. Bir taraf laiklik diyor cumhuriyet diyor öbür taraf türban diyor din diyor demokrasi diyor. Halkda ben açım karnımı doyurun diyor ama dinleyen kim. İşin garip tarafı 12 Eylülde devrimcilerin canlarına okuyanlar şimdi onlardan medet umuyor. (Son zamanlarda Deniz Gezmiş ve arkadaşları için onlarca program yapılmasının nedeni başka ne olabilir ki). S. Demirel bile hani nerede ODTÜ diyor sanki ortada ODTÜ kalmış gibi. ABD ise durumdan hoşnut her geçen gün çıkarları doğrultusunda ülkeyi istediği biçime sokuyor. Artık bağımsızlık yanlısı Atatürk düşünceleri (düşünce bazında bile olsa) ve direnmeye çalışan milli sermaye temsilcileri ile bir zamanlar kendisi için çalışanların tasfiye edilmesine karar verdi şimdi onu uyguluyor. (Ulusalcıların anlayamadığı nokta) Karşı tarafta ben senin gerçek müttefikinim diye kendini yeniden kanıtlamaya çalışıyor. Bir kısmı işin farkında (T.Özkan ve arkadaşları) ama nasıl mücadele edeceklerinin farkında değiller. Bu kan davası nasıl sonuçlanacak hep beraber göreceğiz ancak bundan halkımızın zararlı çıkacağı kesin.

Bu konuda sayfalar dolusu yazmak mümkün. Belki ilerde tekrar değinmek gerekir. Sözlerimi Hitler Almanya’sından bir bilim adamının sözleri ile bitirmek istiyorum.

“Geldiler önce komünistleri aldılar kimse ses çıkarmadı. Sonra sosyalistleri sonra sosyal demokratları aldılar. Hala kimsede ses yoktu, sonunda da liberalleri de aldılar. En sonunda da bir gün gelip beni aldılar, yine kimse sesini çıkarmadı çünkü sesini çıkaracak kimse kalmamıştı ”

Ey kendilerine Atatürkçü deyip Atatürk’ün bağımsızlık benim karakterimdir sözlerini hasır altı ederek 12 Eylül döneminde ABD’nin uşaklığını yapanlar bugün sizler sorguya alınırken birkaç yandaşınızdan başka ses çıkaran yok. Çünkü sayenizde kimse kalmadı. AKP ve yandaşları şunu iyi bilin ki bugün güvenip sırtlarınızı dayadıklarınız bir gün gelir sizi de satarlar. O gün geldiğinde sizin içinde seslerini çıkaracaklar olmayacaktır. Hiç kimseyi bu bir demokrasi ve darbeye karşı eylem gibi yalanlarla kandırmaya çalışmayın. Siz bir kuklasınız (Bayan Rice AKP’nin kapatılması ABD çıkarlarına aykırıdır sözlerini hatırlatmak isterim) ve siz size emredileni yapıyorsunuz. Tıpkı bugün sizin tutuklayıp sorguya götürdüğünüz emekli generallerin bir zamanlar yaptığı gibi.

İlave not: AKP yanlısı bir gazetede yazan Yasemin Çongar isimli yazarımız son tutuklamalarla ilgili şöyle yazıyor. "Ellerinde gencecik çocukların kanı olan (Demiz Gezmiş ve arkadaşları ) darbecilerini yargılamak yerine kırpıp kırpıp Cumhurbaşkanı, yönetim kurulu üyesi yapmaya alışmış bir ülkenin darbelerden bir türlü kurtulamayan makus talihini değiştirecek bir kocaman adımdır bu."

Benim sözüm: Hayret 30, 40 yıl sonra ne değerlendik yahu. Aklı sıra her iki taraf bizim üstümüze oynamaya çalışıyor ve kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar. Bırakın yakamızı yahu. ABD'nin uzaktan kumandalı iktidarınamı kaldı devrimcilerin kanının hesabını sormak. Biz kendi hesabımızı kendimiz görürüz. Siz gidin uşaklık yarışına girdiğiniz ve ben daha iyi uşak olurum diyerek iktidar kavgası verdiklerinizle hesaplaşmaya devam edin. Ancak
pisliklerinize bizi alet etmeyin.

Son not: Dün akşam Madımak otelinde yakılan 33 yurtsever için yapılan anma gecesinde idim. Yıllar sonra ilk defa
slogan atan gençlerin coşkusunu yaşadım. Gurup Yorumun özgürlük türkülerini dinledim . Sahnede Atatürk'ün
kocaman bir portresi vardı. Gecenin ilerleyen saatlerinde BAĞIMSIZ TÜRKİYE sloganları arasında ATATÜRK'ün
gözleri bana sanki parlamış gibi geldi. Mavi gözleri yıllar sonra ilk defa gülüyordu sanki.


Saygılarımla.

Ali İhsan UĞUZ

02.07.2008

 
Toplam blog
: 72
: 2174
Kayıt tarihi
: 11.04.08
 
 

3 Ocak 1958 doğumluyum. S.Muhasebeci Mali Müşavir olarak çalışmaktayım. Edebiyat ve sinema ilgim ..