- Kategori
- Haftasonu
Erguvanlar geldi hanıııııım…

Nasıl lezzetli bir Cumartesi sabahı. Taze ekmek gibi al çıtır çıtır ye. Planlar belli çünkü. Bu güzel havada deniz kenarında kahvaltı yapılacak.
Yola çıkıyoruz; arkadaşım diyor ki deniz kenarına gitmiyoruz. Meşhur –aaaa larımdan birini çıkarıyorum. Merak etme, değişik bir yere gideceğiz diyor. Analitik ve olumlu kardeşler giriyor devreye ve dolanıyor beynimin kıvrımlarında.
-Kötü olamaz zaten, deniz olmasa da, yeşili olan bir yerdir. Ve ben severim kesin. Şirindir de ayrıca. Evet evet ben kesin severim. Ortam beni çok çekmese de sunulanlar iyidir. En kötü ihtimalle kahve için deniz kenarında oluruz.
Diye düşünüyorum kendi içimde.
Daha önce girmediğim yollarda buluyorum kendimi. Bakıyorum GÖKSU yazıyor tabelada. Meşhur –aaaa giriyor devreye. Bir şarkı vardı diyorum arkadaşıma ama neydi hatırlayamıyorum. Hala da hatırlamadım. Bir köprüden geçiyoruz. Aaaa üstüne aaaa. Nasıl hoşuma gidiyor. Anlıyorum nereye gittiğimizi. Göksu’da köprü üzerinde görünen ilk cafe-restorana. Adını hatırlamıyorum şu anda. Giriyorum kapıdan büyük bir merakla. Taşlı dar bir yoldan ilerliyorum. Çiçekler bezenmiş her tarafa. Güleryüzle karşılıyor sarışın bir kadın. Seveceğim bir masa seçiyor ve bırakıyorum kendimi sandalyeye. Gazeteleri de yanımdaki sandalyeye.
Bakıyorum şöyle bir Göksu’ya. Üzerindeki büyük küçük teknelere. Kıyısındaki otlara, evlere. Sağ tarafa çeviriyorum başımı. Yine bir aaaaa. Çünkü erguvanlar açmış da haberim olmamış. Nasıl seviniyorum. Bunlardan çok var hisarda biliyorum. Görmek, dokunmak, koklamak lazım onu da biliyorum. Ama bi dur diyorum içime. Sakin ol, sindir şu güzelliğin lezzetini.
Kahvaltımız klasik. Evlerimizde olandan. Bu yüzden çok keyif alıyorum. Bir de yanınızda keyif aldığınız biri varsa, daha da lezzetli oluyor. Kahve ve gazete keyfini de Göksu’nun güzelliğinde yaşıyorum.
Çıkasım yok aslında ama erguvanlarla samimi olmam lazım. Aklım onlarda. Çıkıyoruz en nihayetinde. Arabayla değil diyorum, yürüyelim alabildiğine. Yürüyoruz saatlerce. Sanki tüm Beykoz’u kucaklıyor gibiyim. Erguvanlar festivalde sanki. Her yerdeler öbek öbek. Ahşap evlere bakıyorum. Çoğu mutsuz görünüyor. Evde huzur varsa, dışına yansır derim ben. Huzurlu olanlar da var ama. Hepsinin manzarası müthiş. Kıskanıyorum valla. Ben evimin mutfağından denizi azıcık görürken, onlar boğazı kucaklıyor. Ama hissediyorlar mı acaba kucakladıklarını?
Velhasıl ben istiyorum ki, önce Göksu’da güzel bir kahvaltı yapın ve sonra erguvanlarla kucaklaşın.
Unutmayın köprüden geçerken dere kenarında gördüğünüz ilk cafe-restoran. Yanında pembemsi bir ev var.
Keyifli zamanlar
bubinick