Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '11

 
Kategori
Güncel
 

Erkek ve kadını bitiren kurum ‘’ev hanımlığı’’ mesleğidir.

Erkek ve kadını bitiren kurum ‘’ev hanımlığı’’ mesleğidir.
 

Hiç düşündünüz mü bilmem; ülkedeki tüm sorunların altında yatan gerçek sorunun‘’erkek sorunu’’ olduğunu? Her sorunun altını deşin mutlaka asıl sorunun erkek sorunu olduğunu göreceksiniz bana göre… Ekonomik kıskaç ile kültürel şartlanma arasında kalan erkek neredeyse canlı bombalara dönüşmüştür günümüzde.

Ülkemizdeki çalışan erkeklerin yarısı ortalama bin TL civarı ücret alır. Buna rağmen hiçbirinin iş güvenceleri yoktur. Ciddiye alınmazlar işyerlerinde, ezilirler. Evlidirler, en az iki çocukları vardır. Çoğu kirada oturur. Eşleri de ev hanımıdır. İşte ülke erkeğinin bu pırıltılı tüketim çağındaki genel (en az yarısının) profili budur. Buna bir de hiç işi olmayanları eklersek daha iyi anlaşılır durum.

Gençlerimiz hayata donanımsız, yetersiz başlıyorlar… Ayrıca gerek erkek gerekse kadın olsun, gelenek ve inancın dayattığı yaşam biçimlerine de uymak zorundalar…  Bu durum aklın alamayacağı sorunlar yüklüyor hayata yeni başlayan genç insanların omuzlarına.

İyi bir eğitim almıyor kimse… Yaşamdan uzak, ezberci ve üretimle hiç ilgisi yok verilen eğitimin. Kitleler mesleksiz ve işsizliği her an ense köklerinde hissediyorlar. İş bulabilenler yıllarca çok düşük ücretlerle çalışıyorlar… Ayrıca her an işsiz kalma gerçeği ile karşı karşıyalar… Çevremizde yüzlerce örnek var…

Bu resimdeki kişiden sağlam bir ruhsal kişilik beklemek sanırım dangalaklık olur. Bir de buna bu kişilikleri ‘’adam’’ etmek için önüne konulanları ekleyin daha çok net manzaralar çıkar karşımıza. Önüne konulanlar kutsanmış erkeklik, namus, dindarlık, milliyetçilik ya da futboldur… Oyalan kardeşim bunlarla denir. Erkekte bunlarla ‘’oyalanır’’ işte… Bu oyalanmanın hep karşısında kadın olur hiç şüphesiz.

Bu resmin tamamından erkek sorumlu değildir. Elbet kendisi sorumludur ancak önüne konulan yaşam budur. Buna karşı çıkabilmek her kişinin başarabileceği bir şey değildir.

Ayrıca tüm bunlara rağmen ailenin ekonomik yükü erkeğin üstündedir… Erkek kendi kazanabildiği ile kadının ve çocuklarının sorumluluğunu taşır... Taşımak zorunda bırakılmıştır… Öyle öğretilmiştir… Evin geçim derdi erkeğin sorumluluğundadır. Kadınsa çocuklar ve ev işlerini yapmakla yükümlüdür… Burada kadının işi daha kolaydır erkeğe göre… Ev hanımlığını statü olarak çalışmaktan daha altta gördüğümden değil. Eve para geldiği sürece kadınlarımız bir şekilde şartlara uyum sağlarlar. İşi kolay dediğim bu.

 Oysa erkek piyasa denilen makro ve mikro canavarlarla tek başına karşı karşıyadır… Bu sorumluluklarını düzenli bir iş ve orta halli bir gelir olduğu sürece iyi kötü yürütür... Ancak bu dengelerin en ufak sallanışında bu evlilikler kabus haline gelir... Erkek ne olursa olsun bu sorumluluğu taşımak isterse (ki ister, çaresizdir), kısa sürede bir canavar haline dönüşebilir... Herkes hisseder bu canavarlığı... En çok kadın ve çocuklar... Kadın bu sorumluluğu hala erkek devam ettirsin diye diretirse, erkeğine kendi bedel öder aynı zamanda ödetir...

Oysa şimdiki durumundan farklı olarak ülkemizdeki kadın kırsalda her dönemde zaten üretimin içinde yer almıştır... Kırsaldaki toprağın işlenmesinde ve hayvancılıkta üretimin asıl güçlerinden birisi olmuştur... Ve bu yüzden de erkeğine karşı ekonomik bağımlılığı pek yoktu… En azından eşitti üretim içinde.  Onun kırsaldaki sorunları ekonomik olmaktan çok farklıdır…
 

Kadın ev içindeki çalışmaları için işçi sayılabilir mi?

-Aile bir üretim birimi değildir... O yüzden aile içi ücretlendirme olmaz... Üretim birimi olabilmesi için yapılan üretim ya da hizmetin aile dışı birimlere ücret ya da takas karşılığı satılıyor olması gerekir... Buna rağmen erkek hizmet alan durumuna gelebilmiştir bu kadının bağımlılığı yüzünden… Çünkü çarpık kapitalist sistemde ‘’ev hanımlığı’’ diye bir meslek türetilmiştir… İşte bu durum aile içinde kadını erkeğe bağımlı hale getirmiştir.
 

Başa dönelim; Hiçbir erkek bir başkasının sorumluluğunu tam anlamıyla üstlenemez... Üstlenmemelidir… Kadın da kendisinin tüm sorumluluğunu da başkasına veremez, emanet edemez... Çocukların sorumluluğu ise yasalarla eşit dağıtılmalıdır… Ama gerçek işleyen yasalarla… Kadın ya da erkek gereken duruma göre değişebilecek donanıma sahip olmalıdır… Yani ev hanımlığı diye bir meslek olamaz... Olmamalıdır. Ev hanımlığı gerekli zamanlarda, şartlar oluşursa, seçilmek zorunda kalınırsa, çocuklar için daha iyi olacaksa elbet tercih edilebilir... Ancak bunun karşılığı kadının tüm yaşamsal sorumluluğunu erkeğe devretmesi ya da erkeğin bu sorumluğu devralması olmamalıdır… Zaten yaşamda tüm sorumluluğu devretmek ve devralmak cinnettir, cinayettir… Kadın kendisini ev hanımlığı diye bir mesleğe teslim edip karşılığında her şeyin sorumlusu olarak erkeği göremez... Bunun adını ne koyarsanız koyun, ister kutsayın, ister lanetleyin, kimse kimsenin sorumluğunu taşımak ve taşıtmak zorunda değildir... Güzel değildir, tüm kötülüklerin kaynağıdır...

Gelelim felsefi temelde çalışan kadının özgürlüğü tezine;
Aslında yukarıda anlattım; kadının ekonomik özgürlüğü sisteme karşı bir özgürlük değildir elbet… Sisteme karşı erkeğin durumu NORMAL kabul edilirse; kadının üzerinde ayrıca, (erkekten farklı olarak) erkeğin, ailenin ve toplumun,( kendi yaşamını sürdürecek para kazanamamasından kaynaklı) baskısı vardır…  İşte çalışan kadının ekonomik özgürlüğü, erkeğine, ailesine karşı kazandığı bir şeydir… Çalışmazken hem sisteme karşı esareti, hem de erkeğe (aileye) karşı eşitsizliği oluyor çünkü. Çalışıyor olmakla, erkekle sistem karşısında eşitlemiş oluyor kendisini…

 

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..