Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

20 Eylül '11

 
Kategori
Resim
 

Escher, insanın bilincini perişan eder, deşer; bu işe hakikaten şaşırır beşer! Esher yazıları - 2

Escher, insanın bilincini perişan eder, deşer; bu işe hakikaten şaşırır beşer! Esher yazıları - 2
 

Birbirini çizen eller, taşbaskı, 1948.


M. C. Escher'in 'Resim Galerisi' isimli eserine dair olan ilk yazımın* kaldığı yerden perpektif, boyutlar, simetri, kendine göndermeli örüntü ve bunların yol açtığı yanılsama, çifte anlam, döngüler ve paradokslar hakkındaki tartışmama devam ediyorum. 

Bir 'şey'e baktığımızda, biz ve bakılan 'şey' ayrımı, hem bizim için, hem baktığımız o 'şey' için ve hem de bu bakma eylemini gözleyen bir 'üçüncü göz' için nettir, ayan beyan ortadadır ve açık uçludur.

'Açık uçlu', yukarıdaki hükmün açıklanmaya muhtaç olan örtük kısmıdır. Onu, kısaca tarife çalışacağım.

Bir örüntünün (pattern) açık uçlu olması halinde, onu oluşturan unsurlar; mekânda (yer karoları, ya da duvar fayanslarında olduğu gibi) simetrik bir desenler dizgesi oluşturmaz ve dolayısıyla da kendi kendilerine gönderme yapmazlar.

İnsan eli değmemiş doğal haliyle mekân / uzam ve bunun sayılamayacak denli zengin olan unsurları yukarıda tarif ettiğim gibi, açık uçludur.

Öte yandan, başta dekoratif sanatlar olmak üzere, insanın maddi kültür başlığı altında doğal çevresine, tabii eko-sisteme eklediği unsurların bazıları, kendi kendilerine gönderme yaparak kendi üzerlerine katlanan / kapanan simetrik desenler oluşturur.

Bir ortama / uzama birbirine bakan 2 ayna ve aralarına da bazı nesneler koyduğumuzda ortaya çıkan kurgusal örüntü, kurduğumuz düzeneğin simetrik görüntülerinin neden olduğu bir kendine gönderme sürecidir. Bu durum, ister istemez gözlemcisi tarafından döngü ve paradoks olarak algılanacaktır. Bahsettiğim kurgusal örüntü sayesinde, çok sınırlı bir bağlamda, simetrik tekrar ve döngüler yoluyla sonsuzluk hissi elde edilebilir.

İşte bu manzaraya neden olan konsepte, yukarıda doğal süreçleri tanımlarken kullandığım 'açık uçlu'nun zıttı olması bakımından, 'kapalı uçlu' örüntü denmesini teklif ediyorum. 

İşte bu 'kapalı uçlu' örüntüler, Esher'in yazılarıma konu ettiğim resimleri gibi, kendine göndermeli garip döngüleri ve paradoksları ortaya çıkarırlar.

Kuramsal çerçevesini kabaca çizdiğim bu sorunsala bir örnekle açıklık getireyim.

Kapının önüne oturmuş, sokakta oyun oynayan çocukları izlediğimi varsayılım. Annem de, sokakta oynayan çocukları ve onları izleyen beni izliyor olsun.

Bu kurmaca / varsayımsal durumda, çocuklar, onları izleyen ben ve beni izleyen annem aynı bağlamda, aynı düzlemde, aynı boyutta, aynı koordinatlar sisteminde ve aynı örüntü içerisindeyizdir.

Ben, çocuklar ve annem, kendi kendimize gönderme yapan, kendi üzerimize katlanan / kapanan; bu suretle de garip döngüler ve paradokslar oluşturan 'kapalı uçlu' bir örüntü oluşturmayız. Bir diğer deyişle, bizim oluşturduğumuz örüntü ile, paradokslara ve göz yanılmalarına neden olan Escher'in desenleri arasında niteliğe dair bir farklılık vardır.

Buraya değin dillendirdiklerimi Escher'in desenleri üzerinden pekiştirmeye çalışacağım.

Mercek altına alacağım ilk Escher deseni Çağlayan'dır. 

Çağlayan, taşbaskı, 1961.

Yukarıdaki tabloda resmedilmiş olan suni çağlayanın / şelâlenin, kendi kendisine gönderme yapan, kendisine / kendi üzerine kapanan bir döngü olduğu, biraz dikkatli bakıldığında görülmektedir. Bu kendine gönderme, bir diğer deyişle, kendisinden çıkıp yine kendisine varma süreci (tepeden dökülen suyun, tekrar tepeye / başlangıç noktasına, yani kendisine varması olayı), adım adım sayıldığında, bunun 6 adımda gerçekleştiği anlaşılacaktır. 

Sanatçının mercek altına alacağımız 2. resmi 'Çıkış ve iniş' isimli eseridir. 

Çıkış ve iniş, taş baskı, 1960.

Yukarıdaki resimde, resmin ana temasının, yani merdivenlerden çıkan (ya da inen) insanların, harekete başladıkları noktaya tekrar geri dönmek için kat ettikleri adım / merhale sayısı tek tek basamaklar dikkate alındığında 40'ın üzerinde, basamak kümeleri esas alındığında ise dörttür.

Yukarıdaki 2 resim de resmedilen döngüler, Douglas R. Hofstadter'in ** ifadesiyle 'gevşek döngüler'dir. Zira, resimlerin ana temasının (desendeki aksiyonun failinin) başlangıç durumuna geri dönmesi, bir başka ifadeyle kendi üzerine kapanması için atması gereken adım sayısı oldukça fazladır.

Şimdi gelin, kendisine kapanan döngüye verilebilecek en sert, en sağlam örneklerden birisine, 'Birbirini çizen eller'e bir göz atalım. 

Birbirini çizen eller, taş baskı, 1948.

Escher'in aynı zamanda en popüler eserlerinden olan bu resimde sağ el sol eli, sol el de sağ eli çizmektedir.

Desende, yukarı konumda resmedilen elin sağ el olmasından hareketle, sağ eli ve onun faaliyetini başlangıç noktası, kerteriz olarak alırsak; sağ el ilk adımda sol eli çizmekte, ardından da, sağ elin çizerek var ettiği sol el dönüp ikinci adımda sağ eli çizmektedir.

Kolaylıkla görülebileceği gibi, bu resimde, kendisi üzerine kapanan, başlangıç noktasına dönen ellerin, bu işi yapabilmeleri için iki adım yetmektedir. Bu haliyle resim oldukça sıkı bir döngüye işaret etmektedir. 

Yansıtıcı küre, el ve oto-portre, taşbaskı, 1935.

Escher'in, bu yazıma konu ettiğim resimleri içinde en erken döneme ait olanını, 'Yansıtıcı küre, el ve oto-portre'yi otopsi masasına yatırmaya geldi sıra.

Yukarıdaki resimde küreyi, sanatçıyı ve sanatçının elini içeren oda, bahse konu kürenin içindedir. Buna, resmin içerdiği ilk faz uzayı ya da birincil koordinat sistemi diyebiliriz. Öte yandan, küre de, sanatçı ve onun eliyle birlikte içerdiği oda tarafından içerilmektedir. Bu vasata, ikinci faz uzayı, ya da ikincil koordinat sistemi diyoruz. Öyleyse, bir önceki resimde olduğu gibi, bu resimde de, bir adımda odadan küreye ve ikinci adımda ise küreden odaya geçilebilmektedir. Dolayısıyla, bu resim de, Escher'in yarattığı 2 adımlı / merhaleli sıkı döngülerden birisini içermektedir. 

Şimdi de, sadece Escher'in retrospektifinin değil, insanlık tarihinin gelmiş geçmiş bütün grafik sanat eserlerinin içindeki kendine göndermeli döngülerin en sıkısını mercek altına almaya geldi sıra.

Escher'e dair olan, aşağıda da linkini verdiğim, bir önceki yazımda, ayrıntılı olarak incelediğim 'Resim Galerisi'dir söz konusu eser.

Burada, resim galerisindeki bir tabloya bakan genç bir erkek, tablodaki bir evin balkonunda bulunan bir kadın tarafından gözlenmektedir. Yâni, resim ve ona bakan iç-içe geçmiş durumundadır. Bir diğer deyişle, 2 farklı faz uzayı, 2 değişik varoluş düzlemi, dış dışa olması gereken 2 koordinat sistemi, resmin merkezinde, odak noktasında oluşan bir kör noktada, bir düğümde birbirlerinin üzerine katlanmaktadır. Genç adamdan, izlediği tabloya ve tablodan genç adama geçiş için tek bir adım / merhale kat etmek yeterlidir.

Bir faz uzayından diğerine tek adımda geçilebilmesi, bu geçişin sanki 'dolaysızca', 'dolayımsızca' yapılabildiği yanılsamasını da oluşturabilmektedir gözlemcisinin algılamasında.

Aşağıdaki resmi, grafik sanatlar tarihininin kendine göndermeli eserler bahsinin en sıkı örneklerinden birisi, belki de birincisi haline getiren özellik işte budur.

İlk yazımda 'resme dikkatlice baktığınızda ne görüyorsunuz?' diye ısrarla sorduğumda, aslında kast ettiğim, resmin bu özelliğine dair algılamanızın ne olduğunu anlayabilmekti

İlerleyen zamanlarda, başka yazılarla Escher bahsine yeniden dönmeyi düşünüyorum. 

Resim Galerisi, taşbaskı, 1956.

 * http://ziyaversencan.blogspot.com/2011/09/escherin-resim-sergisi-tablosuna.html

** Bu yazım, Escher'le ilgili her çalışmamda başvuru kitabım olan Douglas R. Hofstadter'in abidevi eseri Gödel, Escher, Bach'tan yararlanılarak yazılmıştır. 

 
Toplam blog
: 297
: 1623
Kayıt tarihi
: 29.08.11
 
 

1958 Fatih / İstanbul doğumlu. Etiler Lisesi ve İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü me..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara