Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '07

 
Kategori
Anılar
 

Eşgel' den anılar...

Eşgel' den anılar...
 

Eşgel, bir dönem tatilimizi geçirmek için seçtiğimiz sessiz ve kendi halinde bir sahil kasabası olarak kalmıştır zihnimde.

Ufacık pansiyonları, bakımsız plajları, fazlaca özen gösterilmeden hizmet veren kafeleri...

Tek tercihli yürüme sahil şeridi ve köhne görünümü ile, tüm bu olumsuzluklarını tek kalemde silip geçen DOĞAL HARİKASI gündoğumları, martı sesleri...

Ve balıkçıların sabah güneş doğmadan başladıkları EKMEK KAVGALARI...

Yine buna benzer bir Eşgel sabahında, günün ilk ışıklarında 05 gibi, çıktığım bir yürüyüş esnasında, yazılıverdi bu dizeler.

Yazdığım en güzel yazı olduğunu söyleyebilirim.


EŞGELLİ BALIKÇI RÜSTEM


Bir adam vardı, deniz bakışlarında,

çakmak çakmak isyan parlardı,

ince ve keskin bir yoldu adımladığı,

EŞGELDEKİ KALDIRIM TAŞLARI.

Dev seslerde yankılandıkça, balıkçı teknelerinin motör sesleri,

BENZİN KOKARDI YOSUNLA KARIŞIK SİYAHLAŞMIŞ ELLERİ.

istavritleri ayıklayarak koyarken leğene,

KEYİFLE DOLARDI BİRAZ DA HOVARDA GÜLÜŞLERİ.

Bir elinde tütün bir elinde çakı,

temizlerdi midyeleri...

SAHİLDE YAKTIĞI ATEŞİN KIZIL ÖTESİ ALEVİ,

SARARDI SOLGUN BEDENİNİ...

Çakırkeyif bir akşamın karanşlığında,

sabırsızdı kadehinde gülüşleri.

EŞGELDE DALGALARLA SAVAŞTIĞI SAHİLİ SEYREDEREK,

ak düşen, biraz da seyrelmiş saçlarını düzeltti.

Teybinde Karadeniz türküleri,

bağırarak söylerdi Asiye'yi.

çınlatırdı sesiyle doğduğu o muhteşem sahilleri,

DERİN BİR İÇ GEÇİRDİ,

BELKİ DE 30 YIL ÖNCESİNE GÜLÜMSEDİ VE AKLINA DÜŞEN GENÇLİĞİNE KAHRETTİ.

Nasılda kumsaldaki kumlara resmederdi,

içindeki sevgiyi,

aşka dairdi özlemleri.

O YILLAR, NASIL DA PIR, PIR EDERDİ YÜREĞİ,

aynı şu ileride oynaşan martılar gibi,

ısrarlı ve istekli...

O yıllarına ve dalgaların izlerini acımasızca sildiği duygularına iç çekerek,

uzaklara daldı gözleri.

O masmavi ufuklara ve yetmişli yaşına iç çekerek,

masmavi ufuklara ve geçmiş yıllarına iç çekerek,

gömüldü yalnızlığına.

Ayağında diz boyu ve babadan kalma sarı çizmeleri,

yolunu beklerdi mahallenin eşkiya bakışlı tekir kedileri...

Bir de eline bakardı,

iki sokak ilerde oturan,

AYŞE NİNESİ.

Çok önceleri,

çorbasını yapan, bir Nazife'si vardı,

asırlar oldu yüzünü görmeyeli.

Artık perdeler açılmaz oldu,

herşey sabah bıraktığı gibi,

kasvetli mi kasvetli.

Bu eşyalar ve de bu sessizlikte,

geçmişin mutlu esrarı gizli,

Anası her sabah erkenden uyanır,

kılardı sabah namazını,

burcu burcu demli çay kokan evin üst odasında,

çizmelerini parlatırdı rahmetli babasının,

o pazen perdelerde bile,

ne anılar saklıydı.

YA DUVARDAKİ İPEK HALI,

İSPARTALI NURİ AĞA getirmişti Urfa dönüşü babasına,

O GECE ;

sabaha kadar nargile tüttürüp,

rakı içmişlerdi sandal sefasında.

H.E.Y GİDİ GÜNLER HEEEY!

diye iç geçirdi efkar ve acılarla.

Hâla daha mutfaktaki prinç semaverde,

sanki anasının parmak izleri gizli,

usulca sarılır,

öperdi annesinden yadigar yerdeki seccadeyi.

Bu,

bu,

Eşgelli balıkçı Rüstem'in hikayesi,

İSTAVRİT KOKARDI NASIRLI ELLERİ

ve artık denizde, yakamoz gibi parlardı,

ışıl ışıl ve de toz pembe düşleri.

Asfalta düşen yaşlı gözleri,

sanki artık ona ait değilmiş gibi,

sessiz ve gizemli,


GELECEĞE GÜLÜMSEDİ.

*********2-eylül-2005-*******

 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..