- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Evde bir başıma

Babasıyla muhabbeti koyu olanlardanım.
Hem de epey koyu olanlardan.
Mesela bir yere gitmek istesem, babamla gitmeyi tercih ederim, alışverişe bile…
Kumaştan iyi anlar, vücuduma neyin yakışacağını iyi bilir, öyle elimiz kolumuzu sallaya sallaya, avel avel dolaşırız alışveriş merkezlerinde…
Yemek memek almak istediğimizde de hemen hemen aynıdır zevklerimiz, kakara kikiri eşliğinde domates seçer, muz alır (ki babam muz düşkünlüğümden hoşnutsuz, kiloya takık), iyi kiraz bulur, kayısı bakarız.
İkea’ya Norveç köftesi, Kadiköy’ün dar bir sokağına ıslama köfte, Express’e de İnegöl köftesi tırtıklamaya gideriz. Köfte ve piyazsız hayatın geçmeyeceğini biliriz…
Şimdi bunları niye yazıyorsun derseniz:
Çünkü koltuğa gömülü bir şekilde saatlerdir yalnız başıma oturuyorum ve pijamamı bile giymeden, iş kıyafetleriyle miskinlik yapıyorum.
Oh, keyfim de pek bir yerinde...
Kısacası bu gece sosyal içerikli halimden eser yok. Kendimi magazine, saçma sapan programlara, kanallara verdim, eğleniyorum sessiz sessiz.
Bu da benim kendimi reset’leme halim.
‘Tek kişilik dev kadro’ bir insan modeli olduğumdan tv karşısında bir yanımda kirazım, kucağımda bilgisayarım, ayağımda pembiş terliklerim ve sarı lacivert halimle pek bir asortiğim!..
Sarı lacivertim çünkü saçlarım altın sarısının en güzel tonlarında son bir aydır. Kuaförüm Bilal sağ olsun yine döktürdü, bayılıyorum saçlarıma!
Lacivert triko bluzum da üstümde… Zarif mi zarif...
Bir saçıma doluyorum elimi, sarısına bakıyorum hayran hayran, bir lacivert bluzumun üzerine tutup mutlu oluyorum. FB’li kanaryayım artık, harbisinden hem de!...
Tam karşımda bir dikkatimi çeken şey daha var: Pembe plaj havlum. Yeni aldım, rengi güzel diye tam karşıma koydum. Arasında nil yeşilleri de var, öyle güzel ki…
Ev loş, az ışık severim çünkü. Açık krem koltuğum, yeşil yastığım ve e2 diye bir kanal keşfettim, kanalımla birlikte mutlu, mesut oturmaktayım.
Mutluyummm, hem de çok!!!
Bir küçük sır vereyim mi?
Korku filmlerinden korkarım. Ama bu korkumu yenmek için korku filmi açtım, yenmeyi bekliyorum. Ekrana bakabilirsem tabii:)
Eğer yorgun gelmişsen eve, ayaklarını uzatıver, buzz gibi meyveni yanına al, tv’ni aç, az ışıkla otur, gömülüver koltuğuna, iyi geliyor…
İnsan çok şey istememeli mutlu olabilmek için…
Kendi kendinle baş etmeyi öğrendiğin anda mutluluğun kapısı daha kolay açılıyor zaten. Hatta çoğu zaman kapıyı çalmana bile gerek kalmıyor. Hep açık bir yer buluyor, geliyor, birden konuyor içine. Bu gece kanaryalığımı düşünecek olursanız da, ‘konmak bana yakışıyor!’ şarkısı ile (biraz değiştirdim, çaktırmayın!) bitirebilirim bu cümleyi.
Kızmak yok, baştan söylemiştim bugünkü ruh halimi:)