Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Bir dudaktan, bir yanaktan öpeyim!

Bir dudaktan, bir yanaktan öpeyim!
 

Bülent Ersoy evlendiğinde sevinmiştim. O ve benzeri kadınlar, kadın değilmiş gibi sanıldığından, para pulları çok olsa da desteklenmeyip sürekli kösteklendiğinden daha başka sevinmiştim. Bu, o kadınların da mutlu olmasıydı, kadınlıklarının rüştünün ispatıydı bir anlamda. Hatta son düğününü tekneden yapmasını, trendleri çok iyi takip bir gelin olmasına vermiş, milyarlar vererek diktirdiği gelinliğini de nazlı bir gelin olsa gerek, diye yorumlamıştım.

Evliliklerin ilk gününde Ersoy kocasının altına son model bir Mercedes çekince içim burulmuştu. Niye aldı diye değil, gelinimizi üzecek günlerin yaklaşacağının sinyaliydi bu araba ve damadın suratındaki o bakış.

Ben bunları hak etmiyorum ki…
Bu bakışın ismi: ben bunları hak etmiyorum ki’ydi. Her şeyi elde ettim, zenginim işte, arabama baksana, diyordu sessiz dudaklı, genç adam. Yalnızca bir şeyi saklayamıyordu: sakin dursa da, mahalleden arkadaşlarını arabasına doldurup sokaklarda hava atmak istiyordu sadece.

Kısacık zaman diliminde her şey su yüzüne çıktı. Birden zenginliğe boğulan, boğulmak için her yolu mübah sanan damadımız ‘kendi aşkı’nın peşine düşmüştü 3 haftalık eşinin yanında olmak yerine…

Çocukluk arkadaşı dediği kız arkadaşı ile burun buruna ve öylesine kendinden geçmiş bir halde yakalanmıştı ki bir çay bahçesinde, kendi bile ne yaptığının farkında değildi. O sırada gözüm damadın alyansında takılı kaldı. Sevgilisinin saçları arasında dolaşan, mutlu mesut parmaklar…

Eller her şeyin aynasıdır. Bir insanın yanındaki insana ne hissettiğini eller ve parmaklar belirler. Sevgilinin ellerini özlemek, onun sana en yakın halini özlemektir…

Sen, sen ol, sevdiğin insanı sev, banka hesabını değil…
Bazı kızlar nasıl sevgililerini sevmeyip parasını pulunu seviyorlarsa, bu uğurda saçlarını sararttıkça sarartıp, bronzlaşırken kendi özlerinden hızla uzaklaşıyorsa…

‘Sevdiğim erkek’ yerine, ‘birlikte olduğum erkek’ demeyi tercih ediyorlarsa…

Karşısındaki aşk kahramanına, banker Castelli muamelesi yapıyorlarsa…

Sevdiğinin üstünü örtüp, saçlarını koklamak yerine, beklentilerle dolu sevme numaralarıyla yakınlaşıyorlarsa…

O insanların yanından yangın yerinden kaçar gibi kaçarım.

İhanet değildir derdim, sadece sevginin sahiciliğini fark etmeyen insanlara sevmeyi öğretemeyeceğimi bilirim. Derdini anlatamazsın çünkü onların dertleri ‘yükselme-aşksız ihtiras-kafalama’dır. Tuhaf, sahicilikten uzak insanlar aşkın, yani kendilerinin de gerçek katilleridirler. Amaçları için her şeyi yapabilecek insanlar, karşısındaki insanı da bir çırpıda silebilirler. Onları seyrederken mide bulantımızın nedeni budur.

3 haftada köşeyi dönen, şimdinin fakir damadı...
Damat beyi bilmem ama zenginlik de geçici olabilir her şey gibi. Hem 3 hafta lüks arabada dolaşmak ardından ağır bedelleri de getirebilir. Bir gün lüks model otomobili son sürat sürerken, ertesi gün aynı otomobil sahibi tarafından üzerinizi de sürülebilir.

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..