- Kategori
- İlişkiler
Evde misin, yok musun?

Ay ile gelen bir gece de bir gülümseme ile ruha karıştın. Zihinde asılı kaldı bir çift gece göz. Sanki her geçen gün, gözümün gözüne değdiği anın üzerinden asırlar geçiyor.
Biraz fırtına ve derin dalgalı günlerin ardından, deniz sakinlik mavisine kavuştu. Huzur ile bir kaç kelimelik konuşma ve bir şarkı duydu ruhum. Dudak kenarlarım yanaklara doğru esnerken o şahane pırıldayışa sebep olduğunu anladım. Her sabah senden bir gülümseyişle güne başladım. Gece ve günü anlamlandıran yegane sebebim. Beklenen de özlenen de sensin.
Baktım mütemadiyen kaçıyorsun aşktan, tek tek şarkılarından seni duydum. Dinlediğin şarkıların içerisinde saklananları gördüm. Dokundum pişmanlıklarına, keşkelerinin ucundan tuttum biraz. İnkar ettiğin neyin varsa hepsine hakimim aslında. Bilmiyorsun. Beni bilmiyorsun. Tanımak ve bilmek için de hiç bir çaban yok. Asıl korkunun nedeni, buzlarının erimesi. Eriyen buzların ardındaki sıcaklığını ulu orta sergilemek istemiyorsun. Buz dağı olmak ne güzel değil mi? İhtişamlı, ürkütücü, soğuk ve pırıl pırıl. Erişilmez. Dokunulduğunda donduruculuğu ile yakan birisin. Bu senin tercihin. Sana dokunabildiklerinde yakmak, yanınca da ellerini senin üzerinden çekmelerini istiyorsun. Israrla yanmak isteyenlerinse, ellerini kesiyor, canını acıtıyor, kanatıyorsun. Her şekilde uzaklaştırabiliyorsun kendinden.
Ya senin yakınlaşmak istediğin hisler. Hani şu köşe bucak kaçar taklidi yaptıkların. Kendine bile itiraf etmek istemediğin, benliğine sağır olduğun hallerin. Ne kadar daha taşıyacaksın bu yükü? Hayatı zorlaştırırken kendin için kolaylaştırdın sanıyorsun ya, sen kocaman bir ahmaksın. Kendini tutmaktan hayatın özgür ruhunu elinden kaçırmışsın haberin yok.
Cesaretsizliğinin eseri her bir davranışın. Canın yanacak diye ödün kopuyor senin. Hanımevladı olmak kolay değil tabi. Belli başlı kuralları var. prensiplisin de üstelik. Sevdiğinde yok, sevgilin de. Olmayacakta. Takıldığın arada sırada asılı kalıp, zamanı tamamlandığında tutunduğun dalı kırmak suretiyle vakit geçirdiğin masumların pohpohlayıcı acılarıyla besleniyorsun. Üzmek keyfi masken ile mutlu görünmeye çalışıyorsun. kandır bakalım kendini.
Elini tutmak istediğinden uzaklaşman lazım. Adını anmak istediğinden ise kesinlikle kaçman gerekiyor öyle değil mi? Toplum tarafından onaylanmış, ruhunun onaylamadığı, eh işte idare eder de ne kadar ederse etsin bir çiftlik yaşayacaksın belli. Çiftken tek yaşamak niyetin. Yaşa da, yaşa bari. Yaşıyormuş gibi değil, adam akıllı yaşa.
Kin ile kör olan ruhuna eziyetten başka bir şey yapmıyorsun aslında. Ben bir gün seni tanıyacağıma emindim. Bir kesişme noktasında yolların birleşeceğine emindim. kendimce yemin etmiştim. “Seni iliklerime kadar yaşamadan ölmeyeceğim ey aşk!” dedim senin ruhun duymadan.
Ruhu ile ruhu gören bir insan olmanın tadını çıkarıyorum şimdilerde. Cesaretinin içinde saklandık ikimiz ve sobelenmeyi bekliyoruz. Kaç sene oldu bilmem kayıp ettiğimiz. Ben bugünden sonra hayatın huzur ve mutluluk tarafında özgürce seni bekliyorum. Elimi tutar bana karışırsan aynı tarafta olmanın tadına bakıp kalan hayatı anlamlandırabiliriz. Ne kadar sürer ne yaşatır, bana ne yaparsın, can yakar mısın, canın yanar mı, ölçüp biçme.
Ben ölçüp biçmeden kapına geldim şimdi. Evde misin, yok musun?
