Evdeki hesapları kurultaya uymadı

CHP’nin 16. ve 17. Olağanüstü Kurultay’ı herkese hayırlı olsun!..

Gönül isterdi ki; artık sayın Deniz Baykal ve sayın Önder Sav; zamanında bu partide görevlerini yapmış, artık fizîken ve ruhen biraz yıpranmış, yaşlanmış, eski enerjilerini kaybetmiş olduklarının ayartına vararak; saygın birer ‘ağır ağabey’ gibi, 16. Olağanüstü CHP Kurultayı şeref tribününde oturup, hak ettikleri sevgi ve saygıyı bu şekilde görsünlerdi…

Yine gönül isterdi ki; bu Kurultay, ‘Siyaset’in konuşulduğu, iktidarla ve gericilikle mücadele için enerji harcanan, 1970’lerdeki gibi ‘SOL’ söylemlerin öne çıktığı bir Kurultay olmasıydı… Muhalifler buna da engel oldular ve bu Kurultay, ‘Hukuk Mücadelesi Kurultayı’ haline dönüştü.

İstenen olmadı! Muhalifler, 81 İl Başkanı’nın desteğini bile gözardı ettiler!..

Sanki parti tapulu mallarıymış gibi, sanki kendileri de birilerinden bu görevi devralmamışlar gibi; mevcut yönetimi aşağılayarak, delegeleri ayartarak, biraz daha ileri gidip; CHP Kurultay Delegeleri’nden tam 948 kişinin imza verdiğini Divan Başkanlığı’nın resmen açıklamasına rağmen Noter getirip de imzaları kontrol ettirmeye kadar varan ve hiç de o parti büyüklerine yakışmayan işlerle uğraşıp, bu ülkenin kurucu partisi CHP’yi, yine rakip partilerin dillerine düşürdüler! “Demokrasi” diye diye, “Statüko”yu öne çıkardılar…

Neymiş efendim; “Bizim tespitimize göre 583 delege imza verdi. Divan Başkanı yalan söylüyor, partilileri kandırıyor! Bu Kurultay için 625 delege imza vermeliydi, Kurultay yasallığını kaybetti…” filân dediler!..

Sayın Önder Sav ve etrafındakilere sesleniyorum: “İyi de, bu iddia öyle kuru kuruya yapılamaz! Madem yeter sayıda imza toplanmadığını beyan ediyorsunuz; 625 yeter sayıdaki delegeyi bir salonda siz toplar ve itiraz edersiniz, öyle değil mi? Var mı sizin arkanızda 625 delege!? Bizce yarısı bile yoktu!.. Zati olsaydı, siz kabınıza sığmaz, ortalığı yıkardınız değil mi?”

İster kabul edin, ister etmeyin; bizce sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi bu Kurultay’dan başarıyla çıkıp, yönetim olarak göreve devam edeceklerdir! Baykal ve Sav’ın da bu yenilgiyi kabul edip, köşelerine çekilmeleri, kendi açılarından hayırlı olacaktır, gerisi de teferruattır artık!..

Dur Yolcu şiirinin ilk kıtası şöyledir:

“Dur yolcu!../ Bilmeden gelip bastığın bu toprak/ Bir devrin battığı yerdir/ Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın/ Bir vatan kalbinin attığı yerdir!..”

Sayın Baykal ile sayın Önder Sav da, CHP’de “bir dönemin kapandığı” yani, “bir devrin battığı yerdedirler” artık… Çok seçim kaybettiniz, çok oyaladınız bizi, yeter ama yahu!..

Biz bu mütevazı adamı, bu iyi aile babasını, bu yeni Genel Başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini seviyor, onlara güven duyuyor ve önlerine kimse takoz olmadan, emin adımlarla iktidara yürümelerini istiyoruz!.. Yolunuz açık olsun!..                    

27 Şubat 2012/ Sakin KOŞAR…