Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

05 Mart '20

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Evlat

Günlerdir içim yanıyor iki sebeple. Televizyon kanallarında bayrağa sarılı tabut ordusu. Ağlayan aileler, askerin ceketini giyip şapkasını takıp selam veren aile bireyleri, kimi suskun, kimi acısının ağırlığıyla yere yapışmış bedeni-ruhu katran yanığı,...Bazıları bebek, bazıları çocuk, bazıları daha anne karnında babasız kaldı.  

 

Ellerimiz boş; dua etmekten başka bir şey yapamamanın çaresizliğinin o utanç verici kızıllığı sarmış her yanı. Sosyal medyada yazılanlar, fotoğraf paylaşımları, kıyaslamalar, siyasetçilerin atışmaları, bilgi kirliliğiyle gerçeği ayırmaya çalışmalar,...Siyasetten hiç hoşlanmadım ne çocukken ne büyüdükten sonra. Midem kasılıyor acıdan. Bırakın koltuk sevdasını sarılın vatanımız için birbirinize de artık bir şeyler yapın diye avaz avaz bağırmak istiyorum. Kimimize 3 metre kimimize 4 metre kefen kullanılacak tek farkımız bu demek istiyorum. Uzaktan atıp tutması kolay, öyle de olmak istemiyorum.

 

Tabutları görünce, başka bir zaman bir bilgilinin "Bir domates yetişirken elli litre su harcanıyor, emeği de cabası, bu kadar ucuz olmamalı, yetiştirenin hakkı üzerimizde kalır." demesi geliyor aklıma nedense. Domates, dom dom kurşunları,...

 

Ya bir evlat yetişirken kaç litre su gidiyor, dokuz ay karnında taşı, bağırsakların ağzından dışarı çıkacak gibi kusmaların, her şey ertelensin, ölüme yakın sancılarla doğurmak kolay mı? Evlat kucağa alınınca her şeyin unutulması, aylarca süren uykusuzluklar, her yaptığının mucize yerine konulması, lohusalıklar, ona bakarken yetemediklerin yüzünden hayatı kaçırmaların, kanamaların, terlemelerin, yapışkan süt kokusu,... Anne sütünün evladını koruma gücü nereye kadar? Kadın olmaya ara verilen aylarda kocası tarafından terk edilmelerin sana yüklediği ağır sorumluluklar da var. Evladını büyütmek için tek başına hayata karşı savaşlar...

 

Büyüdükten sonra annenin terlik fırlatmalarındaki ustalıklar, tabutun başında pişmanlık getirir mi beraberinde acaba? Sonradan gülünen, hiç bir kızı oğluna yakıştırmamalar, bir gülmesiyle kıyamamalar, acısıyla türküleri dinlerken kayıtsız kalınır mı? Yokluğunda yaşama dönmeye çalışsan bile arifeler de iş yapıp, bayramlar da gülebilir mi anne yüreği? Kızgınlıklar da sinirle söylenenlere rağmen, birisi "Git öteye" dese söylenene duyulan kin unutulur mu? Almalar, pişirmeler, yıkamalar, ütülemeler, temizlemeler, korunmalar, uykusuzluklar, eksiklikler karşısında duyulan çaresizlikler hiç göze gelmez sağlıkla yaşadığı zamanlarda da ya yokluğunda onca emek sana acı vermez mi? Bir din adamının televizyonda söylediği gibi "Kaybedilen bir şey yok, sadece boyut değiştirdi ölenler" demesine ben de inanıyorum ama bunu söylemenin sırası değildi. Git de onu, taze toprağa yapışmış ana yüreğine anlat bakalım.

 

Bir domates yetişirken üzerimize yüklediği HAK kı bile ödeyemezken, evlatlarını kaybedenlerin HAK kı nasıl ödenir? Çocuk yere düştüğünde bir yeri kanadığında ki can yanmasıyla baş edemezken... Tövbe tövbe.

 

Evet vatan sağ olsun, vatanıma her hücrem helal olsun ama evladını kaybeden annenin vatanı-yeri-yurdu neresi?

 

GÜZEL ALLAH'ım, sana yalvarıyorum, ben bilmem sen bilirsin. İçten ve dıştan, ülkeler, aileler, kişiler üzerine oynanan tüm oyunlar, oyun kuranların üzerine çullansın. Kurdukları kapanlarda kendileri boğulsun da kötülük tohumları ayaklarının dibinde kurusun tez vakitte. Yarattığın güzelliklerin hatırına, gökyüzünden, yer altından, dört cepheden iyilikler yağsın insanların üzerine. Bu gün ve her gün kötülerin, ellerini, dillerini, bellerini, ayaklarını bağla, bağla ki kimseye zarar veremesinler.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..