- Kategori
- Aşk - Evlilik
Evlenilecek kız mı, eğlenilecek kız mı?

Eskiden hiç önemsemezdim, "Evlenilecek kız var, eğlenilecek kız var, " diye kadınları kategorize edenleri. Kadınları önemsemediğimden değil, bu görüşün sahiplerine bir değer biçmememden kaynaklanırdı sessizliğim.
Zaman geçti, okumalarım birikti, algım tepelere fırladı ve şimdi, kadınları kategorize etmeye bayılan insanlar, içime, dışıma, her yerime batıyor.
Dün Kelebek'te okuduğum bir haberde, bu hissiyatıma tuz biber ekti ve bugün bu konuya şöyle bir değinelim istiyorum. 'Şöyle' dediğime bakmayın ama...
Aysun Kayacı ile Fatih Aksoy'un aşkını (Fatih beye göre, Aysun hanıma aşkı bittiği için yaşadıkları 'aşk' olarak anılmıyor artık elbette) bilmeyeniniz yoktur. Çift, birbirleri uğruna, yıllardır birlikte olduğu sevgililerinden ayrıldı, romantik aşk tatillerine çıktı ve bir süre sonra da her şey bitti. Ani bir kararla mı oldu, aralarında ne oldu, hiçbir şey bilmiyoruz. Daha doğrusu biz öyle zannediyorduk, Fatih bey bir açıklama yapmış bir süre önce (sağolsun), aralarında ne olup bittiğini anladık sonunda.
Fatih bey şöyle demiş, "Evlenilecek kız var, eğlenilecek kız var. Erkekler hafif meşrep kızlarla gönül eğlendirirler, yatalım gitsin derler, evlenilecekleri kadınlar hakkında da çocuklarıma iyi anne olabilecek mi diye düşünürler."
Bu sözlere kızan Sezen Aksu da bir şarkı yapmış. Şarkıda şöyle diyor Aksu: "Evlenilecek kızlar var, eğlenilecek kızlar var, kim bu bize sormadan, adımızı koyup sınıf sınıf ayıranlar, anneni de böyle üzdüler oğlum, canlarından bezdiler oğlum..."
Yukarıdaki son iki paragraf, aslında açık bir soru-cevap. Fatih Aksoy'un, kadınları değerlendirirken, değersiz konuma düşüren cümlelerine bir cevap Aksu'nun şarkısı.
Cevabın okumasını şöyle de yapabiliriz belki: Ne diye böyle ayrımlar yapıyorsun be adam, bize sordun mu? Ya da bir gün anlamaya çalıştın mı; kadınlar nedir, ne değildir diye. Hem unutma, sadece erkekler seçmez, kadınlar da seçer ve ne yazık ki seni hiçbir kategoriye sokamadım ve dediklerinden de hiçbir tat alamadım!...
Ortada, bir seçim-seçme hakkı var. Bu da aşkın iki kişilik olması hiç düşünülmeden erkeklere verilmiş bir hak. Bu zihniyete göre erkek seçer, kadını kefelere koyar, tartar, gönlünü nasıl hoş ettiğine bakar ve sonra da kullanıp atar ya da evde saklamak üzere sınıflandırırak raflara kaldırır. Her iki durumda da aşk, meşk, tutku bulamadım, göremedim ben, ya siz?
Sizi bilmem ama ben bu zihniyete de, bu şekilde kadına sadece 'evimin kadını-çocuklarımın annesi' sıfatını verenlere de hem karşıyım hem de sinir oluyorum. Karşıyım, çünkü bir kadın, anne olmadan da aslında annedir ve annelik güdüsü taşır. Erkeğini korumak, kollamak, üstünü örtmek, aşkla karışık annelik güdüsünün bir sonucudur. Unutmayalım.
Ayrıca, bir erkeğin eski sevgilisi ('aşk' sıfatını, siz isteniz de vermem Fatih bey) hakkında toplum önünde konuşmasına da bir anlam veremiyorum. Hele karalamaya giriyorsa bu konuşma... Çünkü insan yaşadığını ne kadar inkar ederse, kötülerse, o ilişkinin esiri olmuştur aslında...
Ve en önemlisi de evlenilecek ya da eğlenilecek diye 'sıradan' kategorilerden oluşan, erkekliği, evin reisini ön plana çıkaranlara bir son dakika gelişmesi vermek istiyorum: Evlenilecek ya da eğlenicek'i boşverin, 'eğlendirecek' insana geçin!
Devir, 'eğlendirecek' insanın aranıp bulunması devri!
Hepimiz, yaşadığımız sıkıntıları unutturabilecek, 'tebessüm ettirme yeteneği olan insanların' kollarına bırakmak istiyoruz kendimizi. Ne evlen benimle Ahmet, ne tek taş al bana, ne olurr, ne de gönlümü eğlendirdim, haydi çöpe attım seni kategorileri...
Tek istediğimiz mutlu olmak, sabahları mutlu uyanmak...
Bunu yaşatmaksa, zekasıyla, her daim mutlu olabilme lüksünü harmanlamayı becerebilen insanlar düşüyor...
Geçmişler olsun, diğer iki kategori çoktaan çöp kutusuna gitti bile!
Bilmem, anlatabildim mi!..