Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

28 Ocak '08

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Evresini tamamlayamamış fotograflar üzerine...

Evresini tamamlayamamış fotograflar  üzerine...
 

Bir yazımda TIRTILIN KELEBEĞE DÖNÜŞÜMÜNDEKİ evrimsel serüveninden bahsetmiştim. Bugün de biz insanların gerçek İNSANSAL boyutlara geçişimizdeki evrimsel süreçlere bir spot yakmak istedim. Acaba tüm insan şeklinde yaradılan mahlukat, tam evrelerini hakkı ile gerçekleştirerek TIRTILDAN KELEBEĞE olan o ılımlı geçişten nasibini alabiliyorlar mıydı yoksa ölene kadar TIRTIL olarak mı kalmaktaydı bir çoğu.

Öncelikle nedir insan olmak bunun tanımını fotograflarla ele vermek gerekiyor zannediyorum.

Tarih; 21 ocak

Yer; BURSA terminalinde kızımın dönüşünü beklemekteyim.

Bir hayli erken geldiğim için tüm peronları ve zamanla yarışan koşuşturan kalabalığı tek tek gözlemlemekteyim.

18 numaralı İSTANBUL peronundan bir grup travesti indiler.

Tahmini yedi kişiydiler aralarında geliştirdikleri sakızlı bir diksiyon ile kelimeleri uzata uzata, harfleri şişire şişire, çevrelerinde onları izleyen meraklı alaycı ve de sorgulayan bakışları, ayaklarındaki diz kapaklarına kadar çektikleri deri çizmelerden çıkardıkları tok sesler ile yanıtlayarak, üzerlerindeki cart renkli montları ve de sırtlarında eğreti duran düşük bel pantolonları ile güle oynaya uzaklaşarak bir taksiye binerek oradan uzaklaştılar.

Biraz ileride iri kıyım bir erkek ve onu arkadan izleyen orta yaşlarda bir kadın ve yancağızında iki çocukla onu koşar adım takip etmeye çalışmaktaydı.

Adam elindeki valizi bagaja teslim ederek pat diye otobüsteki koltuğuna oturuverdi.

Yanındaki eşi ve iki oğul da kendi imkanları ile bir arkalarındaki koltuğa iliştiler.

İŞTE EVRİMİNİ TAMAMLAYAMAMIŞ BİR TIRTIL!
diye düşündüm.

Adam elindeki tam ekmek dönerden kopararak çocukları ile paylaşmaya gerek duymadan, eşini ve çocuklarını yerlerine yerleştirmeden koltuğuna kurularak durmadan geviş getirmekteydi çünkü...

İzmir peronunu bekleyen bir grup üniversiteli gözüme ilişti. Kızlı erkekli kalabalık bir gruptu. Muhtemelen Bursa'da bir ünüversiteden evlerine gidiyorlardı. Aralarındaki çoğu zaman dibe vuran sert köşeli asılmalar, küfüre yakın sataşmalardan geldiğim nokta henüz onların da evrimlerinin çok başlarında oldukları yönündeydi.

"Afyon otobüsü nereden kalkıyor acaba?" diye korkulu sesle soran kır saçlı altmışlı yaşlarda bir erkek, koluna sıkıştırdığı kahverengi paltosu bakımlı duruşu ile benden tam not aldı. Neden mi? Elbette bu not onun üzerindeki grand tuvalet kostümü ile sakin konuşmalarına değildi. Yanında hayatı paylaştığı eşi vardı.
Yanındaki kadın ısrarla rica ediyor:
-Ver canım elindeki çantaların bir kısmını sonra rahatsızlaşacaksın.
Hayır olmaz dercesine eşinin bu isteğini geri çeviriyordu. Üstelik eşinin ellerini sımsıkı kavramış ve onu o kalabalığın arasında, İŞTE BU KADINI BEN SEVİYORUM... mesajını veriyordu her hal tavır ve davranışı ile bu mesajı yansıtıyordu. Kendilerini gidecekleri yere ulaştıracak otobüse binerken bile erkek,
eşini nazikçe yerine yerleştirdi, aşağı indi, görevliden iki çay istedi ve önce eşine ikram ederek kendisi otobüsten inerek purosunu ateşledi. İşte dedim evrimini tamamlamış bir İNSAN profili...

DEĞER VERMEK, YANINDAKİ İNSANI SARIP SARMALAMAK. Yetmek, az gelmemek.
Kolay değil elbette tırtıldan kelebeğe geçişin başkalaşımını benliğimizde hissedebilmek hiç kolay değil. AMA EMEK İSTER KUŞKUSUZ DOSTLARIM TESADÜFEN AŞILAMIYOR YOLLAR MAALESEF...

NİLGÜN ÇAKICI/BURSA

28.01.2008/14.18

 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara