Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Evrim üzerine…

Evrim üzerine…
 


Evrim Üzerine…
Evrim deyince hemen ilk akla gelen birkaç kalıplaşmış düşünce vardır. Acaba Darwin haklımı? Maymundan mı geldik? Hemen hiç vakit kaybetmeden konuya dinsel pencereden bakanlar cevap verir. Hayır, çamurdan yaratıldık.

Peki neden dünya denen planetteyiz diye düşündüğümüzde, elle tutulur somut bir yanıt bulunmadığından yine dini söylemler çıkar karşımıza. “Adem cennette hata yaptı, o yüzden sürüldük” İyi de Adem bir hata yapmışsa bu kadar insanın suçu ne? Yoksa herkes tekbaşına birer adem mi? İnsan düşündükçe cevabı olmayan bu tür sorular uzar gider. Asıl cevap bulunup üzerinde düşünülmesi gereken “evrim” konusu da mistik hikayeler içinde kaybolur gider.

Evrim dendiğinde hemen akla gelen biyolojik evrimdir ki, Evrim, bir canlı popülasyonun genetik kompozisyonunun zamanla değişmesi anlamına gelir. Genlerdeki mutasyonlar, göçler veya çeşitli türler arasında yatay gen aktarımları sonucu türün bireylerinde yeni veya değişmiş özelliklerin ortaya çıkması, evrim sürecini yürüten temel etmendir. Evrim, bu yollarla oluşan değişimlerin popülasyon genelinde daha sık veya daha nadir hale gelmesiyle işler, şeklinde özetlenebilir. Tabiiki bu konuyu incelemek isteyenler istediği kadar inceleyebilir, ancak bu sadece bir kısım insanın ilgisini çeken bir konudur.

Bu gün dünyada yaşayan herkesi ilgilendirdiğini düşündüğüm soru “ben neden buradayım” sorusudur. Herbirimiz buraya sürgüne gönderilmediğimize göre o zaman burada olmamızın bir amacı olmalı. Bunu söylerken, bir kısım günlük yaşamı unutup olaylara ahiret penceresinden bakanlar gibi sadece allaha şükretmek amacı ile burada olduğumuzu düşünmüyorum. Eğer amaç sadece o olsaydı daha evvel bulunduğumuz yerde de bunu yapabilirdik.

Yaşadığımız olayları, kişisel ego, megolmanlık, sahiplenmek gibi duygulardan arındırıp incelediğimizde, iyi veya kötü diye nitelendirdiğimiz bütün olaylar bize bir şeyler anlatıyor. Bence evrim, bir olayı yaşayıp, ders alıp, aldığım dersi genlerime kaydedip yeni olaya yelken açmak. Yaşamda tesadüf diye bir şey yok. Her şey hazırlanmış, zamanı geldiğinde karşımıza konulan birer evrim konusu. Gerçek dersi alıp genlerimize işlemişsek mesele yok . O olayı bir daha yaşamıyoruz, değilse habire benzer olaylar yineleniyor. Bu da ta ki bize vadedilen yerlere layık olana kadar sürüyor.

Akla gelen soru, ya bu işler için bir şekilde ömür yetmezse? Bu konuda somutlaştırılmş, denetlenebilir bir cevap olmadığı için din kitaplarına müracaat ediyoruz. Sırf bizim inancımızın rehberi olan kuran-ı kerimde seksene yakın bölümde reenkarnasyona işaret edilmesi sanırım boşuna değildir. Bu fikre karşı olnların itirazı kendi düşüncelerine göre haklı olabilir. “Eğer öyle olsa yüce Allah olana kadar gidip geleceksiniz” şeklinde açık bir ifade kullanırdı diyebilirler. Haklı da olabilirler. Ancak bunu kesin bilen insanoğlu, o zaman görevleri habire erteleyecek bir tembellik içine girebilirdi. Bu da benim inancım.

Evrimleşme yolunda, kin, hırs, nefret, kıskançlık, bebncillik gibi duygulardan ne kadar arınmış ilerliyebilirsek, yaşadığımız hayat o kadar çok yüzümüze gülecek bizi mutlu edecektir. Tabii dir ki bu da bizim kendi kazandığımız cennetimiz olacaktır. Aksi ise cehennemimiz. Seçim bizim.

Cumartesi, Haziran 13, 2009

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..