Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '11

 
Kategori
Müzik
 

Ey türkülerim

Ey türkülerim
 

Kıvırcık Ali ile Arzu Şahin 2008 (Sanal ortamdan alıntıdır)


Bilindiği gibi bazı halk ozanları Kerem ile Aslı, Aşık Garip, Koç Köroğlu, Aşık Kerem, Genç Osman, Tahir ile Zühre, Beyc'oğlu, Elif ile Mahmut hikâyelerini anlatırken arada sazlarına ya da curalarına sarılarak olayların gelişimini özetleyen türküler söylerler. Bana göre halk hikâyeciliğimizin doruğunda yer alır türkülerimiz.  

 

Türkülerde tek başına bir sevgi değil o sevginin çevresinde gelişen olaylar ile iki sevgilinin ya da olay kahramanlarının düşünceleri de dile getirilir. Bu yüzden türkülerimizin söz sanatları içinde ayrı bir önemi vardır. Türkülerimiz bağrı yanık analar ile içli ozanların Türk sazı ile söylediği birer toplumsal öz geçmişimizdir.  

 

Kimi türkülerde dile getirilen sevgiler tek başına bir kavuşma arzusu değildir. Güçlü kavuşma isteği yanında güzellik, yiğitlik, doğa, giyim kuşam, yaşanılan olayların değerlendirilmesi, özgürlük, sıla ve yurt özlemi gibi konular da işlenir türkülerde. Ne başlı başına bir ağıt, ne kendinden geçercesine bir coşkunun dışa vurumu değildir türküler. İçlerinde sevgi, özlem, hayranlık, kavuşamamak ya da ölüm olsa bile her birinde ayrı bir tat, ayrı bir öz vardır. Bazan yankılanır dururlar kulaklarımızda. Bir anda dilimize dolanır; içimizden ya da durduk yerde yüksek sesle söylemeye başlarız bir türküyü.  

 

Acı tatlı yaşanan her bir olaydan bazı dersler çıkartmak gerekir, diyerek söze ve saza sarılır halk ozanları. Bilinir ki yaşanan her olay için bir türkü yakılabilir, bir ağıt yükselebilir kimi yangılı yüreklerden. Her bir ozanda değişik etkiler bırakan duyguların ve baskıların birer yansımasıdır türkülerimizde dile getirilenler. Uğranılan zulümler de bir saman alevi gibi uçup giden olaylar olarak görülmez. Bunlar öyle güçlü duygular, öyle derin düşünceler, öyle korkunç baskılardır ki ya şiirler ya da türküler ile gelip dikilirler karşımıza. Her birinde tek tek kendimizi bulamaz isek de içinde anlatılanlardan bu yurdun çocuklarının neler yaşadığını, neler ile uğraşarak dertlendiğini anlarız.  

 

Kimi sanatçılarımız yeni yeni türküler yakmaya başlamış yaşanan olaylar karşısında. Sevgi ve hasretlik içerikli olanlar kadar eleştiri ve başkaldırı içerikli olanları da var. Günümüzde çok güçlü türkü yorumcuları var. 1950’ler ile 1960’ların parmakla sayılan sanatçıları yerine bugün, çağımızın imkânları ile binlerce güçlü ses türkü okuyor, büyük de alkış topluyorlar. Saz çalma tutkusu da öyle yaygınlaştı ki artık omuzunda Türk sazı taşıyan gençlerin sayısı, sırtında gitar taşıyan gençlerin sayısını çoktan aşmış bulunuyor. İnsanımızın bu etkileniş biçimlerini Adana, Osmaniye, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Diyarbakır, Ağrı, Erzurum, Gaziantep, Burdur ve Mersin’deki belgesel çekimlerim sırasında gördüm. O günlerde derlediğim türkü kasetlerimin bir bölümüne bugün gözüm gibi bakarım. Ayrıca Türk sazı ile birlikte davul zurnanın ve birbirinden güzel halaylarımızın o güzelim uyumunu da unutmamak gerekir.  

 

Bu sabah rahmetli Kıvırcık Ali ile Arzu Şahin birlikte söyledikleri Yaşamdan Ölüme adlı türküyü bu duygular ve bu düşünceler ile dinledim bir kaç kez. Türkülerimiz bizi en iyi açıklayan söz varlıklarımızdır. Türkülerimiz kuşaktan kuşağa geçen kısa ve özlü geçmişimizdir. Binlerce yıldan beri Çin Seddi’nden bu yana akıp geliyor türkülerimiz. Balkanlar’da az da olsa başı fesli eli sazlı ozanları dinlerken ne kadar içlendiğimi anlatamam. Sevgilerimiz, özlemlerimiz, övgülerimiz, dertlerimiz, acılarımız ve başkaldırılarımız için başka yol var mıdır?  

 

Kıvırcık Ali ile Arzu Şahin birlikte söylemişler: 

 

Yaşamdan Ölüme 

 

Ali:  

Yaşamdan ölüme bir soluk yolda  

Bu isyanlar kime, bu feryat kime  

Kuşların bile yuvası dalda  

Bu endişe niye bu telaş niye?  

Arzu:  

Yaşamdan ölüme bir soluk yolda  

Bu isyanlar kime, bu feryat kime  

Kuşların bile yuvası dalda  

Bu endişe niye bu telaş niye?  

 

Ali: 

Eğer ki gelmeler topraktan ise  

Demek ki gitmeler aynı yeredir  

İhanet kahpelik puşta göreyse  

Sadakatla sevmek dosta göredir.  

Arzu:  

Eğer ki gelmeler topraktan ise  

Demek ki gitmeler aynı yeredir  

İhanet kahpelik puşta göreyse  

Sadakatla sevmek dosta göredir.  

 

Ali: 

Sokakta yatanın kürkü alınmaz  

Kundaklık bebenin sütü çalınmaz  

İnsanlığa her kim kural koysada  

Merhametin yolu sağ sol tanımaz.  

Arzu:  

Sokakta yatanın kürkü alınmaz  

Kundaklık bebenin sütü çalınmaz  

İnsanlığa her kim kural koysa da  

Merhametin yolu sağ sol tanımaz.  

 

 

Bize Yaşamdan Ölüme nice değerlerimizi ve başkaldırılarımızı anlatan bu türkü de binlerce türkülerimiz gibi yine bizi bize anlatıyor. Öyle anlatıyor ki bunları da bilin, yaşamak adlı bilmecede bu tür merhametsizlikler vardır bunları da unutmayın, diyor bize sazların eşliğinde. Bu türkü de hiç istemesek bile bu ülkede çırılçıplak doğan her bir yurttaşımızın zaman içinde ne gibi çarpık ve umulmadık ilişkiler içinde nasıl yaşadıklarını, nasıl harcandıklarını anlatır.  

 

Ey türkülerim:  

Her şeyi ne kadar güçlü anlatırsınız!  

Her şeyi tek tek ne güzel anlatırsınız!  

 

Ey içinde bin bir vurgu taşıyan her bir kelime ne güzel sıralanırsınız her türküde.  

Ey Türk Sazı senin üstüne başka saz var mı?  

Ey sazım bu ne benzerlik Allah aşkına ‘buzuki’ senin öz akraban değil mi?  

Ey sazım seninle ancak tar ile dutar yarışır.  

Ey tarım ey dutarım biliyorum ki ‘sitar’ ile ‘gitar’ de sizlerden doğmuştur çağlar içinde.  

 

Binlerce ozanımız ve saz ustalarımız gibi sen de nur içinde türkülerle uyu Kıvırcık Alim! Sana da senin gibi bu atalar sanatına gönül veren binlerce gencimize de en içten sevgi ve saygılarını sunarım Arzu Şahin. Bizi kuşatan nice olumsuzluklara karşı iyi ki varsınız.  

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..