Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

03 Ekim '10

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

EYLÜL

EYLÜL
 

internetten alıntıdır


Nasıl da anlamadım gittiğini? Neden yetişemiyorum zamana, zamanın dilinden anlamadığımdan mı acaba? Oysa zaman kadar hızlıdır bütün telaşlarım. Eylül, bir zamanlar bir kadın tanıdım, adı sana benzemiyordu ama kendisi aynı sendi bana göre. Biraz uzak, biraz hüzünlü, biraz soğuk ama bir o kadar da sımsıcak. Temmuz doğumlu bir Eylül hüznü taşıyan kadın. Kadınlar hoşlanırlar hüzünden belki de bu yüzden en çok Eylül’ü severler içten içe.

Capcanlı renklerin içine karıştırılan o sıcak yumuşak renklerin hayata akarken ortaya çıkardığı mükemmel uyum. Kimse hoşlanmaz koyu kahverenginden ama tonlarına bayılır istisnasız herkes. Koyu yeşiller, önce solmaya başlarlar sonra sarılar girer devreye, turuncular karışır kırmızılara ve ismi konmamış bin bir ton oluşur gözlerimizin önünde yüreğimize akarlar hüzünle birlikte.

Bir yavaşlık, bir geç kalmışlık, isimsiz sakin bir telaş gidenin arkasından ne yapacağını bilmez bir ifadeyle. Kimim ben, yönüm neresi, ne yapmak istiyorum, neden gönderilmiş olabilirim hayata, … ? Sorular yağar sessizce göklerden, bulutlar tutarlar soruları birden bire dökülmesinler diye. Tarlalarda ne başak kalmıştır sapsarı ne de bir canlılık, herkes yaşadığı halde hem de.

Hırkalarla ısıtmaya çalışırız yavaşlayan kan akışımızı eylül ayında. Başlayan ilk soğuklarla titrer yüreklerimiz soğuktan mı kaynaklı hüzünden mi bilemeden. Kadınlar sever eylülü, yüreği sıcak akan erkekler de severler bu ayı aynı kadınlar gibi. Parmaklarını dolarlar sevdiklerinin parmakları üşümesin diye. Yüreği ihanete vurmamış herkes bilir eylülün içinde barındırdıklarını. Hüzün yakışır eylüle, hüznü sessizce bir kabul ediş vardır, teslimiyetsiz onurluca ama. Gözler biraz dalgındır sanki olacakları bilmenin medyumluğuyla. Her şey her an bitebiliri anlatır en çok eylül sessiz bir anlatışla.

Eylülü tanıyan bilir ki hayat kısadır, sevdiğinin varlığının yetmesi bile yetmez yaşadıklarına, kaybetme korkusu dolar yüreğine ya bir şey olursa diye, gözlerin dolarak bakarsın gözlerine, dile getiremezsin düşüncelerini ya gerçek olursa diye. Pişmanlıklar yaşarsın çok önceden ettiğin kocaman laflara.

Nisan’ın o uçuk-kaçık-uçarı hallerinin son demlerini yaşayan olgun halidir Eylül. Mevsimin bitiş noktasının son düzlüklerinde salınan o yumuşak sevecen renklerin uyumlu birleşimi. Sona hazırlık yavaş yavaş, gidişlerin de olabileceği varsayımının gerçekliği… Her şeyi kabul eden, bilen bakışlı, nazenin, kırılgan, hüzün demetinin tamamının kapsanması gibi.

Ne zaman bittin Eylül? Fark etmeden ellerimden kaçırmış hissi yaşıyorum yine. Kokun kaldı burnumda varla yok arası, aklım karmakarışık, hüzünlerini topluyorum ardından, yorgun ve özlemle … Bambaşka başlangıçlar, yeni hayatlara gebelikler her zaman var ama Eylül daha fazla gidişlerin hüzünlerini taşır sırtında.

Bilen bilir Eylül başka bambaşka bir karakterdir bütün zamanların arasında.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..