- Kategori
- İnançlar
Eyyüb Peygamber 'Kurtcuk Tedavisi'
Şanlıurfa Hz. İbrahim Peygamber ve Balıklı Gölün ünüyle tanındığı kadar, diğer bir önemli ziyaret mekanı da Hz. Eyyüb Peygamber Makamı (sabır mağarası) külliyesi ile de önemli ziyaret merkezidir.
Birkaç yıl öncesine kadar kırmızı topraklı bir tarla ortasında çamurlar içinde iken, bugün müştemilatlı ve revaklarla çevrili bir külliyeye dönüşmüş olan Ziyaretgah yeri Eyüp Peygamber Makamı görülmeye değer. Bu mistik inanç durakları toplumun ve insanlığın realitesidir.
Dinimiz İslam'ın Kaynak vahiy kitabı Kur'an-da da Eyyûb Peygamber ayetleri bu konudaki kıssayı sabır ve tahammül nişanesi olarak önümüze sermektedir.
Enbiya s. ayet: 83, “Eyyûb da: ‘Başıma bir bela geldi, (sana sığındım), Sen Merhametlilerin merhametlisisin’ diye Rabbine nida etmişti.” Ayet: 84, “Biz de onun duasını kabul etmiş ve başına gelenleri kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha vermiştik.”
Eyyûb Peygamber kıssasında (hayat hikayesi) ilk kurtçuk tedavi realitesi de görülmüş olmaktadır. Son günler de medyada görülen yaralarda ki ölü hücrelerin temizlenmesinde modern tıp tarafından uygulanan kurtçuk tedavi şekli teknik bilinçsizlik olsa da fiilen ilahi bir tecelli olarak Eyyûb Peygamberin yaralarının daha kötü sonuçlar doğurmasını önlemiş olabilir.
Modern tarihte ki tıp vakalarında da kurtçuk tedavinin farkına varılarak, yöntemleri ve tekniği araştırılıp geliştirilmiştir.
"Sinek lârvalarının yara tedavisindeki faydaları, Napolyon’un ordusunda başhekim olarak çalışan Dr. Baron Larrey ile Amerikan iç savaşında görevli Dr. Joseph Jones tarafından keşfedilmiştir. Bu hekimler, savaş alanında yaralı askerlerle ilgilenirken, yaraların üzerinde bulunan sinek lârvalarının garip bir şekilde yalnızca ölü dokuları yediklerini müşahede etmiş; yaraları kurtlanmış askerlerin, yaralarında kurt olmayanlardan daha sağlıklı olduğunu ve diğerlerine nispetle bu askerlerin hayatta kalma ihtimallerinin arttığını gördüklerinde, büyük bir hayrete kapılmış ve sinek lârvalarının bunda rol alabileceğini düşünmüşlerdir."
Tıp kontrolünde faydası tesbit edilen kurtçuklar olmasına rağmen gıda tüketiminde dikkatli olmak ve tedavide tıp kontrolü dışında deneme yapmamak lazımdır. Bu konudaki tıp uygulamalarının modern serüveni: " Maggot terapiyi daha sonra sistematik olarak ilk uygulayan Johns Hopkins Üniversitesi’nden Ortopedist Dr. William Baer’dir. Bu doktorun elde ettiği bulgular ölümünden sonra 1932 yılında arkadaşları tarafından neşredilmiştir. Tıpta yeni antibiyotik ve cerrahî tekniklerin geliştirildiği 1940’lı yılların ortasına kadar bu tedavi binlerce doktor tarafından uygulanmasına rağmen, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra uygulamadan kaldırılmış; 1970 ve 1980’lerde ise, antibiyotiklere direnç geliştiği ve cerrahî tekniklerin yetersiz kaldığı durumlarda zaman zaman uygulamaya girmiştir. 1989’da California Üniversitesi’ndeki hekimler, antibiyotikle ve cerrahî metotlarla iyileştirilemeyen uzuvlarını kaybetmemiş hastaların, yaraları daha da büyümeden maggot terapiye alınmalarını tavsiye etmişlerdir. 1990’lardan beri maggot terapi özellikle İngiltere ve İsrail’de kullanılmaya başlanmıştır. Geçen süre içerisinde daha da ilgi duyulan hattâ adına dünyanın birçok yerinden bilim adamlarının katıldığı ilmî kongrelerin düzenlendiği maggot terapi ile yüzlerce hasta tedavi edilmiştir. "
Tıp'ın bu açılımına naif örnek olan Eyyûb Peygamber hikayesi İbret alınması gereken hayat destanıdır. Çile çektiği mağara, Şanlıurfa Akçakale-Harran yolu üzerinde yolun batısında mahalle içinde kalmış, Cezaevi bitişiğindedir. Külliye içinde otantik hatıra eşya satış dükkanları, sıhhi tesisler, şifalı su (sıcak su-Güneş enerjisiyle ısıtılmış) duş yerleri, revaklar dizisi ve biryanda dinlenmek için kafeterya diğer tarafta büyük bir Hz. Eyyûb Camisi ortada kuyu ve çile mağarası. Bu mekan dikdörtgen şeklinde her dem yeşil bitkilerle donatılmış. Çevresine gezi yeri ve dinlenme bankları konulmuş.
Çile mağarası, küçük bir camekan kulubesi içinden sonradan yapılmış merdivenle inilen yüzeyden 3 m. aşağıda yeraltında bir sığınak gibi. Üst düzenlemeler olmasa, yüzey topoğrafyasından ve uzaktan yakından belirsiz bir durumdadır. Mağara içinde herhangi bir değişiklik yoktur. Sadece ziyaretçilerin dua için durdukları dar bir alan ile doğal mağara 5-6 m2 dir. Ziyaretçilerin dua yeri dışında ileride görülen alan ayakta durulmayacak kadar basık.
O zamanki haliyle, toplumdan kendini tecrit ederek, bu bozkırın yüzündeki yeraltı mağarasında tahammül ve hamd vahdete teslim olmaktır. Yoksa o sırada ki beşeri egemen güçlerin, antidemokratik yönetim veya liderlerin yada miskinliğin sonucu kötü yaşam ve despotik idarelerine değil. Varoluş kaynağına Allah'a inanç ve sabır duruşudur. Şifasıda ilahi rahmettir.
Sad suresi ayet 41: "Kulumuz Eyyub'ü de hatırla! O bir zamanlar Rabbine şöyle seslenmişti:'Şüphesiz şeytan bana zahmet ve acı ile dokundu'. " Ayet 42: "(Ona şöyle dedik:) Oynat ayağını ! İşte serin bir yıkanacak yer ve soğuk içecek!" Ayet 43 : "Tarafımızdan bir rahmet olarak ve temiz akıl sahipleri için bir ibret dersi olsun diye, ona bütün ailesini ve bunlarla birlikte bir o kadarını daha bahşettik."
Hz. Eyyûb hastalanınca hanımı uzun süre kendisine bakıp yardımcı oldu. Zenginlikten çaresizliğe düşmüş olan aile zor durumda kalmış, vefakar hanımı gizlice saçlarını kesip vermek karşılığında yiyecek getirmiş, bu duruma kızan Eyyûb "İyileşirsem sana yüz değnek vuracağım" dedi. Ancak son zamanda O da bıraktı.
Hastalık öyle ilerlemiş ki yaralarını kurtlar yiyordu, bazen onları seyrederken yere düşenleri alıp yaraya kor ve bu sizin rızkınızmış dermiş. Bu durumda dahi sabreden (Rabbine isyan etmeyen) Eyyûb Peygamber kalbiyle tefekkür, diliyle zikr ediyordu. Ama ansızın kalbi ve dili de hastalıktan etkilenmeye başlamış. Hanımının da zor durumda bakmaktan elem duyması ve tefekkür ve zikr den mahrum kalmanın verdiği ilahi aşka teslim olarak secdeye kapanıp." Ey rabbim ! Bana dert gelip çattı sen ise Erhamurrahimsin merhamet edenlerin en merhametlisisin" diyerek şifa etmesi için niyazda bulundu. O anda ilahi hitap, (Sad Suresinin 42 ve 43 yukarıdaki ayetlerde geçen) gerçekleşmiştir.
Çıkan su ile yıkanan ve ondan içen Hz. Eyyûb eski sağlığına kavuşup, hanımını da affederek yeniden mutluluğa kavuştuğunda yaptığı yemini için, tereddüt edince ilahi vahiy gelerek: Sad suresi ayet 44 :"Eline bir demet ( acıtmayacak ot benzeri) al, onunla vur, yemininde durmamazlık etme. Gerçekten Biz onu sabırlı bulduk. O, ne güzel kuldu! Şüphesiz, o, (tövbe edip Allah'a ) çok yönelen biriydi."
"Eyyüb oldum tenime
Cefa kıldım canıma
Çağırdım subhanıma
Kurtlar doyurup geldim." (Yunus Emre)
Birkaç yıl öncesine kadar kırmızı topraklı bir tarla ortasında çamurlar içinde iken, bugün müştemilatlı ve revaklarla çevrili bir külliyeye dönüşmüş olan Ziyaretgah yeri Eyüp Peygamber Makamı görülmeye değer. Bu mistik inanç durakları toplumun ve insanlığın realitesidir.
Dinimiz İslam'ın Kaynak vahiy kitabı Kur'an-da da Eyyûb Peygamber ayetleri bu konudaki kıssayı sabır ve tahammül nişanesi olarak önümüze sermektedir.
Enbiya s. ayet: 83, “Eyyûb da: ‘Başıma bir bela geldi, (sana sığındım), Sen Merhametlilerin merhametlisisin’ diye Rabbine nida etmişti.” Ayet: 84, “Biz de onun duasını kabul etmiş ve başına gelenleri kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha vermiştik.”
Eyyûb Peygamber kıssasında (hayat hikayesi) ilk kurtçuk tedavi realitesi de görülmüş olmaktadır. Son günler de medyada görülen yaralarda ki ölü hücrelerin temizlenmesinde modern tıp tarafından uygulanan kurtçuk tedavi şekli teknik bilinçsizlik olsa da fiilen ilahi bir tecelli olarak Eyyûb Peygamberin yaralarının daha kötü sonuçlar doğurmasını önlemiş olabilir.
Modern tarihte ki tıp vakalarında da kurtçuk tedavinin farkına varılarak, yöntemleri ve tekniği araştırılıp geliştirilmiştir.
"Sinek lârvalarının yara tedavisindeki faydaları, Napolyon’un ordusunda başhekim olarak çalışan Dr. Baron Larrey ile Amerikan iç savaşında görevli Dr. Joseph Jones tarafından keşfedilmiştir. Bu hekimler, savaş alanında yaralı askerlerle ilgilenirken, yaraların üzerinde bulunan sinek lârvalarının garip bir şekilde yalnızca ölü dokuları yediklerini müşahede etmiş; yaraları kurtlanmış askerlerin, yaralarında kurt olmayanlardan daha sağlıklı olduğunu ve diğerlerine nispetle bu askerlerin hayatta kalma ihtimallerinin arttığını gördüklerinde, büyük bir hayrete kapılmış ve sinek lârvalarının bunda rol alabileceğini düşünmüşlerdir."
Tıp kontrolünde faydası tesbit edilen kurtçuklar olmasına rağmen gıda tüketiminde dikkatli olmak ve tedavide tıp kontrolü dışında deneme yapmamak lazımdır. Bu konudaki tıp uygulamalarının modern serüveni: " Maggot terapiyi daha sonra sistematik olarak ilk uygulayan Johns Hopkins Üniversitesi’nden Ortopedist Dr. William Baer’dir. Bu doktorun elde ettiği bulgular ölümünden sonra 1932 yılında arkadaşları tarafından neşredilmiştir. Tıpta yeni antibiyotik ve cerrahî tekniklerin geliştirildiği 1940’lı yılların ortasına kadar bu tedavi binlerce doktor tarafından uygulanmasına rağmen, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra uygulamadan kaldırılmış; 1970 ve 1980’lerde ise, antibiyotiklere direnç geliştiği ve cerrahî tekniklerin yetersiz kaldığı durumlarda zaman zaman uygulamaya girmiştir. 1989’da California Üniversitesi’ndeki hekimler, antibiyotikle ve cerrahî metotlarla iyileştirilemeyen uzuvlarını kaybetmemiş hastaların, yaraları daha da büyümeden maggot terapiye alınmalarını tavsiye etmişlerdir. 1990’lardan beri maggot terapi özellikle İngiltere ve İsrail’de kullanılmaya başlanmıştır. Geçen süre içerisinde daha da ilgi duyulan hattâ adına dünyanın birçok yerinden bilim adamlarının katıldığı ilmî kongrelerin düzenlendiği maggot terapi ile yüzlerce hasta tedavi edilmiştir. "
Tıp'ın bu açılımına naif örnek olan Eyyûb Peygamber hikayesi İbret alınması gereken hayat destanıdır. Çile çektiği mağara, Şanlıurfa Akçakale-Harran yolu üzerinde yolun batısında mahalle içinde kalmış, Cezaevi bitişiğindedir. Külliye içinde otantik hatıra eşya satış dükkanları, sıhhi tesisler, şifalı su (sıcak su-Güneş enerjisiyle ısıtılmış) duş yerleri, revaklar dizisi ve biryanda dinlenmek için kafeterya diğer tarafta büyük bir Hz. Eyyûb Camisi ortada kuyu ve çile mağarası. Bu mekan dikdörtgen şeklinde her dem yeşil bitkilerle donatılmış. Çevresine gezi yeri ve dinlenme bankları konulmuş.
Çile mağarası, küçük bir camekan kulubesi içinden sonradan yapılmış merdivenle inilen yüzeyden 3 m. aşağıda yeraltında bir sığınak gibi. Üst düzenlemeler olmasa, yüzey topoğrafyasından ve uzaktan yakından belirsiz bir durumdadır. Mağara içinde herhangi bir değişiklik yoktur. Sadece ziyaretçilerin dua için durdukları dar bir alan ile doğal mağara 5-6 m2 dir. Ziyaretçilerin dua yeri dışında ileride görülen alan ayakta durulmayacak kadar basık.
O zamanki haliyle, toplumdan kendini tecrit ederek, bu bozkırın yüzündeki yeraltı mağarasında tahammül ve hamd vahdete teslim olmaktır. Yoksa o sırada ki beşeri egemen güçlerin, antidemokratik yönetim veya liderlerin yada miskinliğin sonucu kötü yaşam ve despotik idarelerine değil. Varoluş kaynağına Allah'a inanç ve sabır duruşudur. Şifasıda ilahi rahmettir.
Sad suresi ayet 41: "Kulumuz Eyyub'ü de hatırla! O bir zamanlar Rabbine şöyle seslenmişti:'Şüphesiz şeytan bana zahmet ve acı ile dokundu'. " Ayet 42: "(Ona şöyle dedik:) Oynat ayağını ! İşte serin bir yıkanacak yer ve soğuk içecek!" Ayet 43 : "Tarafımızdan bir rahmet olarak ve temiz akıl sahipleri için bir ibret dersi olsun diye, ona bütün ailesini ve bunlarla birlikte bir o kadarını daha bahşettik."
Hz. Eyyûb hastalanınca hanımı uzun süre kendisine bakıp yardımcı oldu. Zenginlikten çaresizliğe düşmüş olan aile zor durumda kalmış, vefakar hanımı gizlice saçlarını kesip vermek karşılığında yiyecek getirmiş, bu duruma kızan Eyyûb "İyileşirsem sana yüz değnek vuracağım" dedi. Ancak son zamanda O da bıraktı.
Hastalık öyle ilerlemiş ki yaralarını kurtlar yiyordu, bazen onları seyrederken yere düşenleri alıp yaraya kor ve bu sizin rızkınızmış dermiş. Bu durumda dahi sabreden (Rabbine isyan etmeyen) Eyyûb Peygamber kalbiyle tefekkür, diliyle zikr ediyordu. Ama ansızın kalbi ve dili de hastalıktan etkilenmeye başlamış. Hanımının da zor durumda bakmaktan elem duyması ve tefekkür ve zikr den mahrum kalmanın verdiği ilahi aşka teslim olarak secdeye kapanıp." Ey rabbim ! Bana dert gelip çattı sen ise Erhamurrahimsin merhamet edenlerin en merhametlisisin" diyerek şifa etmesi için niyazda bulundu. O anda ilahi hitap, (Sad Suresinin 42 ve 43 yukarıdaki ayetlerde geçen) gerçekleşmiştir.
Çıkan su ile yıkanan ve ondan içen Hz. Eyyûb eski sağlığına kavuşup, hanımını da affederek yeniden mutluluğa kavuştuğunda yaptığı yemini için, tereddüt edince ilahi vahiy gelerek: Sad suresi ayet 44 :"Eline bir demet ( acıtmayacak ot benzeri) al, onunla vur, yemininde durmamazlık etme. Gerçekten Biz onu sabırlı bulduk. O, ne güzel kuldu! Şüphesiz, o, (tövbe edip Allah'a ) çok yönelen biriydi."
"Eyyüb oldum tenime
Cefa kıldım canıma
Çağırdım subhanıma
Kurtlar doyurup geldim." (Yunus Emre)