Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ezber bozalım; hepsini ama…

Ezber bozalım; hepsini ama…
 

Kaynak:ressim.net


Son aylarda istiklal marşımıza, andımıza, resmi bayram ritüellerimize dair ortalıkta peş peşe yorumlar, fikirler uçuşuyor; uçları açık uygulama kararları alınıyor.

En son Yalova Valisi Dursun Ali Şahin, İçişleri Bakanlığı’nda yapılan toplantıda 19 Mayıs törenlerinde öğrencilerin karton kullanarak yaptıkları gösteriler ile kentlerin yerel kurtuluş günü törenlerinin kaldırılmasını teklif etti.

Gerekçe ise çocukların robot gibi kullanılmasıymış!

Kartonla yapılan gösteriler, biliyorsunuzdur, ya Atatürk resmi çıkar ortaya, ya Türk bayrağı; epey de bir çalışma gerektirir!

Çocukların 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim gibi etkinliklerden haz almadıkları da dile getirildi son aylarda…

Hatta, çocukların hava şartlarından dolayı olumsuz etkilenmeleri…

Derslerinden bu nedenle geri kaldıkları da…

Kim demişti anımsayamıyorum, “kendi çocukluğunuzdan hatırlayın, ne kadar sıkılırdık”!

******

Kabul görür mü bilinmez, lakin, bizler de yaşadık o çalışmaları; şahsen sıkıntı ne kelime, keyif alarak, onur ve gurur duyarak hatırlarım o günleri!

Her birimiz ne değerli olduğumuzu hissederdik, bireysel değerimizin yanı sıra ekip çalışması içinde bir kişinin yokluğunun dahi ne kadar önemli olduğunu da bu sayede öğrendik!

******

Söyleyen kimdi, hatırlamıyorum, önemli bir şahsiyetti ki haber konusu olmuştu, şahsen önemsiz bir şahsiyet olarak çocukların, gençlerin böyle çalışmalardan dolayı şikayetçi olduğuna hiç rastlamadım!

Önemsenmesinden, bir etkinlikte rol almasından rahatsızlık duyan çocuk ve genç için ilk akla gelen yetersizlik korkusudur!

Aile başrol oyuncusudur!

Etkinlikler sağaltıcıdır, bir, iki, üç…

Hala devam eden korku varsa, sosyolojik değil psikolojiktir…

Tedavi edilmesi gerekmektedir…

******

Gördüğümüz gibi, en azından, bu tarz etkinlikler çocuklarımızın ruhsal sağlığının yerinde olup olmadığı konusunda bize fikir vermekteler!

Az biraz tedirgin olmaları doğaldır, başarıp-başaramayacaklarından kaynaklanan endişelerdir, lakin kimin söylediğini anımsayamadığım kişinin anlattığı gibi büyük bir sıkıntı duyuyorlarsa, hiç tereddüt etmeden bir psikoloğa götürün derim!

******

“Ezber bozmak” gibi bir yaklaşım var sanki, son aylarda…

Ezberler bozulsun, gerekli ise, bayrağı en önde taşıyanlardan olurum!

Ama, bozulsun istenen her ezber aynı kapıya çıkarsa, salak değilim ya, altında başka şeyler ararım!

******

Mesela, madem çocuklarımız bu kadar önemseniyor, yani ne iyi, ne güzel, o zaman uykularını da bölmemek lazım!

Eskiden ne saat vardı, ne de çaları; ezan namaza çağrıydı, halen de öyle…

Namaz zamanının geldiğini duyururdu… Halen de öyle…

Ezber bozacaksak, çocuklarımızı düşüneceksek eğer, herkesin saatinin, çalar saatinin, cep telefonunun, cep telefonunun alarmının olduğundan yola çıkarak namaza çağrının da gereksiz bir ezber olduğundan, çocuklarımızı uykularından uyandırdığından söz edebiliriz o zaman!

******

Maksat çocuklarımızı koruyup, kollamak ise, elleri ile besledikleri kuzuların gözleri önünde vakti geldiğinde kurban edilmeleri ve o günü “Kurban Bayramı” olarak sevinçle karşılamalarını empoze etmek ne kadar işlevseldir?

******

23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim gibi etkinliklerde görev alıp da, çok bunalan çocuklar varmış ya, o çocukların geçmişine keşke tek bir yetkili psikolog baksa; muhtemelen elleriyle besledikleri kuzularının kurban edildiklerine tanıklık etmelerinden, “günah” adlı otuz beş kollu canavara dek neler çıkacaktır karşımıza!...

******

Ezber bozalım, mesela son zamanlarda hükümete karşı protestolardan başlayalım!

Hükümet eleştirilemez ezberi son yıllarda omzumuza, başımıza yüklendi; bozalım ezberleri!

En sonlardan başlayarak; Osmanlı dönemine gitmenin alemi mi var?

******

Şimdiden başlayalım, az biraz geriye dönelim, mesela çok değil, sekiz yıl öncesine…

******

En ağrıma gidenlerden biridir: Hiç bu kadar salak yerine konulmamıştım!

Bir diğer kişi şöyle diyor: Hiç bu kadar satılmamıştık!

Devletin mülkleri de Araplara satılacak diye bir söylenti var, başbakanlık konutu falan da dahil, inanmadım elbet; yok artık, Araplara kira falan verecekmişiz!

Komik tabii ki; bu kadarı da olmaz! Yani, olamaz, de mi?

Çoluk çocuğun uydurmasıdır, ciddiye almamak gerek!

******

Yalnız, Atatürk’ün armağanı 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim’ler bu kadar eleştiriyorken; 30 Ağustos Zafer Bayramı çok şükür ki henüz yara almadı…

Yalnız var ya, milli bayramlara dil, el uzatmaya çalışırken çocukları, gençleri kullanmaya çalışanlara söylenecek tek bir şey var: Bu kadar ölüm, bu kadar tecavüz, bu kadar intihar hangi dönemde var!

******

Ezberleri bozalım elbet beyler, bayanlar; bozalım da, yerine doğruları koyalım!

“Salak” yerine koymadan düz vatandaşı; “Düz vatandaş” tabirini de yeni türettim!

“Düz vatandaş” gerçekten “düz” olan vatandaş; bilmem kaç tilkinin beyninde gezip de kuyruğunu birbirine değdirmemeyi becerenlerden değil; birilerinden menfaati olanlar hiç değil!

Korkup sinenler de değil; onlar vatandaş değil yandaş!

Kendi doğruları doğrultusunda edepli, sakin; canı çektiğinde sevdiğiyle sevişen, öpüşen… Dans eden… Canı istediğinde bir şairden şiirler okuyan; hatta birkaç satır bir şeyler karalayan…

Sevdiğinin kulağına fısıldayan…

******

“Düz vatandaş” kaç kişi kaldık?

Bana sorarsanız çok kişi!

Zira, kişi kendinden bilir işi!

“Pek azsınız, yüzde bilmem kaça karşı duramazsınız!” diyenlere rastlıyorum haber yorumlarında; sahi, bu kadar azaldık mı aslında?

“Seviştiğimiz, öpüştüğümüz kadar, göğsümüzü gere gere, canımız çektiğinde tıksırıncaya kadar içtiğimiz kadar… Aynı şevk, aynı güç ile arkasındayız Türkiye Cumhuriyeti’nin!

“Atatürk’ün emanetine hıyanet “Boynunu darağacının ilmiğine geçirmektir!” diyenler “düz vatandaşlardır”; sahi, düz vatandaşlar milli bayramlarda rol alırken üzülüp, dini bayramlarda sevinmişler midir?

Ne bileyim, konduğum pozisyon olarak “salak” bir kadınım; zira cidden bazı şeyleri anlayamıyorum!

Hoş, ben mi salağım, beni mi salak yerine koyarlar; “salak” yerine konduğumu fark ettiğime göre değilimdir de… “Salak” olmamı bekleyenlere ne demek gerek?

İşte onu bilemedim!

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..