Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '11

 
Kategori
Eğitim
 

Ezberci eğitim..

Çocuklara verdiği ders kitabının çözümlüsünü “kılavuz kitap” adı altında öğretmenin eline tutuşturan ve sonra da onları internetin “indir öğretmenim” sayfalarına yönlendiren bakanlık, “başka hiçbir şeye ihtiyacınız kalmadı, bunlar sizin için yeterlidir” diyerek bütün bir eğitim ordusunu en temel metinlerden uzaklaştırmayı bir şekilde başarmıştır.. Zaten kitapla barışık olmayan eğitim camiası, planlamanın da ortadan kaldırılması ile, ne yazık ki literatürle olan tüm bağını koparmıştır.

Olan şudur: Önlerine konulan ders kitaplarının sayfalarını beraberce çeviren öğretmen ve öğrenciler, sonunda tek yayına indirgenmiş akademik etkinliklere, yani tam da kurtulmak istediğimiz o eski medrese ezberciliğine geri döndürülmüştür.

Değil tek kitaplık eğitim etkinlikleri, hangi kitapların okunacağını söyleyen sistemler bile, aslında hangi düşüncelerin benimsenmesi gerektiğini söylüyorlardır, ki dünya böyle bir ilkelliği çok zamandır aşmıştır.

Yüzlerce farklı kaynağın, gezinin, gözlemin, deneyin, kuşkunun, incelemenin, sorgulamanın ve özellikle de kitabın olmadığı bir yerde, yapılandırıcı yaklaşımdan bahsetmek elbette ki mümkün değildir.

Dönüp dolaşıp yine aynı yere geliyoruz. Elbette ki bu saçmalıktan, medrese geleneğine yakın duran eski Eğitim Bakanının rolü yadsınamaz. Öyle ki, bütün her şeyin içini boşalttıktan sonra öğretmenlerine dönüp; “Bilgisayar var, yazıcı var, ee o zaman kitaba ne ihtiyaç var? Hadi indirin bakalım!” demiştir, diyebilmiştir..

Bugün artık çocukların yönlendirebildiği tek adres internetin kes-yapıştır çöplüğüdür. Anne-babalara fazla mesai yaptırılarak hazırlatılan proje ve performans ödevlerinin çocuklarımızın birikimine hiç bir haktı sağlamayacağı gerçeği bir yana, verdiği zararın boyutlarını şimdilik hesaplamak mümkün görünmüyor.

Daha da kötüsü; okunmamış, içselleştirilmemiş bilginin, kimin, ne işine yarayacağı sorusunu soracak bir kamuoyunun olmamasıdır.. Bu ülkenin eğitim camiası, ne yazık ki henüz bunu konuşacak bir düzeyi yakalayamadı.. Dün de öyleydi. Okuma alışkanlığı edinememiş bir toplumun, evrensel bilgiyi davranışa dönüştürmesi elbette ki beklenemez. Kaldı ki, okumak kolay olanıdır, içselleştirmekse içeriden yapılan daha zor ve meşekatlı bir yolculuk..

Hani adamın birisi akşam eve giderken; "Şöyle güzel bir karpuz alayım da, çocuklar yesin." diye düşünmüş. Gördüğü ilk işportacıya yanaşıp; "İyi karpuzların var mı?" demiş. "İyi de söz mü." demiş işportacı. "Kuzu bunlar, kuzu." Bir an için ağzı sulanan adam; "Peki!" demiş. "En iyisinden ver bir tane bakalım."

Adam eve getirdiği karpuzu, yemekten sonra büyük bir keyifle ve bütün aile fertlerinin önünde gururla kesmiş. Evin içine, "Foos!" diye bir sesle birlikte çok kötü bir koku yayılmış. Karpuzun çürümüş içi her tarafı berbat etmiş.

Sabahı zor eden adam, yataktan kalkar kalmaz doğruca işportacının yanına gitmiş ve cebinden çıkardığı bir miktar parayı uzatıp;"Al şu parayı!" demiş. "Seni tebrik ederim!"

İşportacı şaşkın bir vaziyette; "Hayrola!" demiş. "Neyi tebrik ediyorsun?"

Adam; "Yahu söyler misin?" demiş. "Kesmeden, içini açmadan, delmeden şu karpuzun içine nasıl ettin? Bu durumda seni tebrik etmeyeyim de kimi edeyim."

Eğitim sistemini bu duruma getirenleri elbette ki tebrik etmeyeceğiz, ancak tüm sorumluların azıcık soluklanıp düşünmeleri gerekmez mi?

Son yüz yıl boyunca, bu ülkede eğitimle ilgili kim ne konuşmuşsa medrese ezberciliğini örnekleyerek söze başlamıştır oysa. Ne diyorlardı; “Olmaz efendim, hocanın ve öğrencilerin elindeki tek bir kitapla eğitim olmaz!” Bu aynı zamanda ezberci eğitimi tanımlayan en çarpıcı söylem değil miydi? Şimdi ezberlerimizi şöyle bir kenara koyarak, meseleye daha rasyonel bakmaya çalışalım.

Geziye, gözleme, kitaba ve bütün bir hayata çıkacak tüm yolları tıpkı bir otoban gibi genişletmek, rahatlatmak ve engelleri ortadan kaldırmak yerine, “benim verdiklerim size fazlasıyla yeter, artık hiçbir şeye ihtiyacınız kalmadı” demek de ne oluyor? Ezbercilik herhangi bir kaynağa körü körüne bağlanmak değil miydi? Ezbersizlik bütün bir evrensel birikime açılmak, özgürleşmek, bağlandığımız bütün zincirleri kırmak, düşüncenin önünü açmak, tüm kaynakları tıpkı bir abı hayat gibi kana-kana içmek değil miydi? Peki öyle de, bizi ezbersizliğe götürecek tüm araçları öteleyerek mi başaracağız bütün bunları?. Başta kitap olmak üzere tüm pozitif değerlerin önünü kapatıp, negatif olan ne varsa yerli yerinde bırakarak mı çözeceğiz eğitimle ilgili problemlerimizi?

Hadi vazgeçelim tüm öteki ürünlerden ve evrensel birikimden; eğitim bilimleri ile ilgili yayınları da bir kenara koyalım, velâkin öğretmenin eline, hani şu sadece çevirilerini yapmak için bile yıllarca uğraştığımız ders programlarını olsun koyamazken çağdaş bilgiyi nasıl içselleştirileceğiz, dünyanın ulaştığı değerleri davranışa nasıl dönüştürüleceğiz?

Çocuklarımız kes-yapıştır yöntemiyle mi her yeni bilgiyi var olana eklemleyecek; yapılandırıcı bir bütünlüğe bakanlığın verdiği tek bir kitapla mı ulaşacaklar? Bilgiyi araştırma, yorumlama ve analiz etme sürecini, anne-babaları uğraştırmaktan başka bir işe yaramayan ve çocukların mevcut birikimleriyle uzaktan yakına hiçbir ilgisi bulunmayan ödevlerle mi tamamlayacağız? Düşündürme sürecini, yaratıcılıktan uzak sınıf ortamlarında mı kotaracağız?..

İlginçtir ki, eğitim sisteminin içine edenlerle muhalifleri susturanlar aynı kişilerdir..

 
Toplam blog
: 19
: 679
Kayıt tarihi
: 01.03.11
 
 

1957 yılında Erzurum ilinin Şenkaya ilçesine bağlı Evbakan Köyünde dünyaya geldim. İlkokulu doğduğum..