YGS’deki Şifre Skandalı ve Eğitim Sistemi

YGS ile ilgili ortaya atılan şifre ideaları ve sonrasında ard arda yapılan açıklamalar sınav üzerindeki kuşkuları gidermeye yetmedi. YGS’de mağdur olduklarını ileri süren öğrenciler, ülkenin birçok yerinde protesto eylemleri gerçekleştirerek sınavın iptal edilmesini istediler. ÖSYM her ne kadar konu ile ilgili yaptığı ilk açıklamasında şifre idealarını yalansa da kamuoyunda sınavla ilgili tartışmalar bitmedi. YGS sınavı sonrası ortaya atılan çeşitli idealar, yapılan açıklamalar kamuoyunda birçok kavramı da tartışmaya açtı.  

Sınavda şifre ideaları ilk ortaya atıldığında ideaların ÖSYM tarafından hemen kesin bir dille reddedilmesi ve yine olayı açıklığa kavuşturacak henüz ciddi bir araştırma yapılmadan bazı kurum ve kesimlerin ÖSYM’nin yaptığı açıklamaları yeterli bularak tatmin olması, öğrencilerde ve kamuoyunda inandırıcı bir etki bırakmadı. Kamuoyu baskısı sonrasında yapılan “birtakım acemilikler yaşandı” itirafları kamuoyunda kuşkuları artırırken bu kurumların saygınlığında ve duyulan güvende ciddi azalmalar meydana getirdi.  

Sınavla ilgili ortaya atılan “alogaritma” ve “mod-medyan” kavramları tartışmaların şifreleme amacından ziyade şifreleme yöntemi üzerinde yoğunlaşmasına neden olmuştur. Hâlbuki üzerinde esas durulması gereken konu; eğer sınavda bir şifreleme var ise bunun kimler tarafından ne amaçla yapıldığının ortaya çıkarılmasıdır. Bu şifrelerden kimlerin yararlandığının ortaya çıkarılması ise çözümü kolaylaştıracaktır. Bunu çözmenin yolu ise açıklanacak sonuçlar göz önünde bulundurularak soru kitapçıklarının kontrol edilmesidir. Kitapçık üzerinde yapılan karalamalar cevaplamada bir şifrenin uygulanıp uygulanmadığını gösterecektir.  

Sınavda şifre yapıldı veya yapılmadı ikisi de idea niteliğindedir, uzman bilirkişiler tarafından gerçekleştirilecek ciddi incelemeler bu konunun açıklığa kavuşmasında önemli katkılar sağlayacaktır. Ancak, şifre ideaları sonrasında yaşananlar ülkemiz eğitim sistemindeki çarpıklığı tekrar gün yüzüne çıkarmıştır. Yaşanan bu sınav skandalı sonrası eğitim sistemimizin kamuoyunda tekrar tartışılmaya başlaması belki de olumlu sayılabilecek tek gelişmedir. Bunda duyarlı öğrenciler, aileleri ve ülke kamuoyu yanında eğitim kurumlarının yerini almış durumda bulunan dershanelerin büyük katkısı olmuştur.  

Gelişmiş ülkelerde eğitim, belli hedefler doğrultusunda bir yönetim sistemi ile idare edilir. Hükümetler, her düzeyde eğitim için gerekli koşulların oluşturulmasında tam sorumluluk sahibidirler. Yine bu ülkelerde eğitimde devamlılık ve ilgili yönetim kurumlarının oluşturulmasında liyakat esas alınır. Bu da hem eğitimde başarıyı getirmekte hem de eğitim kurumlarının saygınlığını artırmaktadır.  

Ülkemizdeki eğitim sistemi ise devamlılık arz edecek politikalar yerine yap-boz düzenlemeleri ile şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Farklı hükümetler veya Bakanlar eğitim sisteminde kendi ideolojik anlayışları doğrultusunda bir yapılandırmaya gidebilmekte bu da devamlılık arz eden bir eğitim sisteminin oluşmasını zorlaştırmaktadır. Eğitim kurumlarının yönetim kadrolarının oluşturulmasında liyakat yerine usta-çırak ilişkisinin esas alınması mevcut sistemin sağlıklı işlemesini zorlaştırmaktadır.  

Sonuç olarak, son yıllarda yapılan sınavlarda yaşananlar ve ortaya atılan idealar ülkemizde sınavlara dayalı bir eğitim sisteminin başarılı işlemediğini açıkça göstermektedir. Okul başarı notlarının esas alınacağı bir eğitim sisteminin uygulamaya geçirilmesi toplumda eğitim kurumlarına karşı kaybedilen güveni tekrar geri getirecektir.