F.Bahçe Ülker bu lige fazla

Dün Abdi İpekçi salonunda Fenerbahçe Ülker basketbol takımı, şölen havasında geçen bir maçtan sonra, Galatasaray’ı 27 sayı farkla yenerken, lig serisini 1-1 e getirmekle kalmadı, oynadığı müthiş oyunla show yaptı, taraftarıyla bütünleşti.

Ligin ilk yarısında rakibinin sahasında, zaman zaman ara verilen, zor şartlardaki maçta rakibine 16 sayıyla kaybeden o Fenerbahçe ile, 27 sayı fark yapan bu Fenerbahçe çok farklı.

Eğer bu skor gerektiren bir maç olsaydı, Fenerbahçe Ülker kaç sayı fark gerekiyorsa o kadar farka ulaşabilirdi. Tanjeviç elindeki kadronun tamamını kullanabilmek için, sahanın yıldızı Ömer Onan’ı bile kenara alabiliyor.

Galatasaray Cafe Crown takımı elinden geldiği kadar mücadele etti. Hatta doğrusunu söylemek gerekirse, çok da iyi mücadele etti ama saha ve seyirci dezavantajları bir yana, karşılarındaki rakibin öyle bir kadrosu var ki, kimi tutup, ne önlem alabileceksin?. Koray Mincinözlü’nün teknik anlamda yapacağı hiçbir şey yoktu. Uzak şutlara gitti. Onda da oyuncuları başarılı olamadı. Fenerbahçe Ülker’de savunma müthiş, hucumda süratli ve skorer. Düşünün bu takımda Semih ve Ömer Aşık bile fazla oynama şansı bulamazken, bir de Oğuz takımın en skoreri olabiliyor. Arada oyuna Mrsic giriyor, 3 dakika oyunda kalıyor, 3 tane 3 lük yollayıveriyor. Böyle olunca da maçın skoru daha 1. periyod sonunda belli oluyordu. Daha Hırvat, NBA oyuncusu Gıriçek de tam kapasiteyle oynamıyor üstelik. Hadi sakat Mirsad’ı bile boşverelim. Değişmiyor.

Bu kalite takımda şimdi bir de Willie Solomon eklendi ki, o başlı başına bir takım. Dün şöyle bir ısınma maçı yaptı, 10 sayı bıraktı. Bundan sonra Fenerbahçe Ülker, onunla daha da güçlü ve şampiyonluğun yine en büyük adayı. Dünkü maçta Fenerbahçe seyircisinin salonu tıka basa doldurmasının sebebi derbi maç olması mı, yoksa Solomon sevgisi mi olduğu, attığı basketlerden sonra Solomon’a yapılan sevgi gösterilerinden daha iyi anlaşılıyordu.

Bundan 1-2 ay önce, futbol yorumlarında bulunmasına rağmen, gerçekte basketbol yazarı olan Bilgin Gökberk’in ilginç bir teşhis’in içeren yazısını okumuştum. Şöyle yazmıştı.

‘’ Fenerbahçe’de, Galatasaray’da, Beşiktaş’da Ülker sponsorlu takımlardır diyordu. Ama diyordu, hiç düşündünüz mü?. Neden Ülker’in yan ürünlerini diğerlerine verip, Ülker markasını Fenerbahçe’ye verdi?. Aslan payını Fenerbahçe aldı?. Çünkü potansiyel olarak en güçlü Fenerbahçe’yi görüyordu...Fenerbahçe, bu takımları zaten yeniyordu ama Efes’i yenemiyordu. Şimdi Ülker’le birleştiler yeniyorlar, bu nedenle ağabey dururken, yani esas marka dururken, yan ürün şampiyon olamaz. Bu yüzden ligin şampiyonu şimdiden bellidir. Diğerleri ne yaparsa yapsın, şampiyon güçlü kadrosuyla Fenerbahçe Ülker’dir.’’

Gökberk’in söyledikleri, Mustafa Denizli’nin 26 hafta balonuna benzemiyor. Görüntü bunu gösteriyor ve o şampiyon adayını kesinkes belirliyor. Tanjeviç, yıldızı bu kadar fazla olan bir takımın güç idaresini mükemmel yönetiyor. Fenerbahçe Ülker’in ligi kör topal götürüp, play-off’a doğru toparlanıp, finallerden şampiyon çıkmasının bir sebebi olmalı. Usta coach bunu hep yapıyor, uçurtma mevsimi başlar başlamaz, takım da uçmaya başlıyor.

Galatasaray Cafe Crown’ın A.B.D li oyuncularından birisi, maçtan önce, Fenerbahçe Ülker’i ilk maçta yenerek, bu maça ortak olabileceğimizi gösterdik demişti. İlk maça aldanmıştı. Şimdi aynı fikir de mi sormak lazım?. Bu Fenerbahçe’nin Türkiye’de tek rakibi vardır o da Efes Pilsen’dir. O da play-offlarda ya Fenerbahçe karşısına finale gelemiyor, ya da geliyor, maç dahi alamadan kaybediyor.

Fenerbahçe Ülker, salonlara neşe getiriyor, basketbolu sevdiriyor, futbolda üzgün ve kırgın olan taraftarını güldürüyor, sevindiriyor ama bu müthiş kadrosu, görüldüğü gibi Türkiye’ye fazla, esas hedef olan Avrupa’ya ise az mı sorusunu da bence beraberinde getiriyor. Avrupa'da neden başarılı olamadığı düşündürüyor.