Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

07 Ocak '13

 
Kategori
Güncel
 

Fareler ve İnsanlar- Şeker Portakalı; Ergenekon ve şike davalarına bağlanmalı!

Fareler ve İnsanlar- Şeker Portakalı; Ergenekon ve şike davalarına bağlanmalı!
 

iki güzel eser


Biliyorum gene, yine yeniden bu söylediklerim için eleştirilerle kuşatılacağım! Ama yasaklara karşı gelen beynim duramadı ve ben de yazdım. Nereden çıktı bu adamlar? Hemen buluna! Tez başları alına! Kim yazdı bu saçma, ahlaksız kitapları? Bize bravo! Nasılda ahlaksızlığı tespit ettik gene? Ciniz biz ciniz! Kim yutturabilir benim ejdadıma bu ahlaksızlık musakalarını? Hemen bulunsun bu adamlar! Silivri onları bekliyor!

Gene saçmaladık! Yazımı ertelememin sebebi ‘’Acaba geri adım atılır mı?’’ diyeydi. Ama nerde bizde o yürek! Yine bir takım düşünceler buldu, buluşturdu ve tarih yazdı. Haberi duyunca asparagas zannettim. Kim böyle bir şeyi aklına getirirdi? Kim? 1900 lü yıllarda yazılmış, hayatlarının acılarından güç alıp yaratılmış, bütün dünyanın liderliklerini kabul edilmiş iki yazarın en çok okunanlar listesinde baş tacı edilmiş iki eserini SANSÜRLERRRRRRRRR? Evet sansürlendi! Sansür, dava arka arkaya Türkiye’min gündeminde düştü, düşmesiyle birlikte de bize de bir tokat olarak indi.

Önce İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü kitabı yasakladı. 'Şeker Portakalı' ve 'Fareler ve İnsanlar' sansür.. İzmir'de John Steinbeck'in eseri Fareler ve İnsanlar sansürlenirken, Bahçelievler'de öğrencilerine tüm dünyada çocukların ilgiyle okuduğu Brezilyalı yazar Jose Mauro de Vasconcelos'un Şeker Portakalı kitabını okutan Türkçe öğretmenine soruşturma başlatıldı.İstanbul Bahçelievler’deki Behiye Doktor Nevhiz Işıl İlköğretim Okulu’nda görev yapan 7. sınıf Türkçe öğretmenine, tüm dünyada ilgiyle okunan ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın 100 Temel Eseri arasında yer alan “Şeker Portakalı” kitabını okuttuğu için soruşturma açıldı. İsmi açıklanmayan bir veli “Şeker Portakalı”nın Türk örf ve anenelerine aykırı olduğunu, birçok argo sözcük ve küfür içerdiğini belirterek öğretmen hakkında soruşturma açılmasını istedi. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de söz konusu başvuru üzerine öğretmen hakkında kitabı neden tavsiye ettiğiyle ilgili olarak soruşturma başlattı. “Müstehcen içerikli kitap okutmak” başlıkla soruşturma açılan dava ile ilgili öğretmenin ifadesi alındı.

İşte bu dünyanın sonu olmalı! Kıyamet bekliyorduk ya! İşte kıyamet geldi! Önce yurdum insanı Muhteşem Yüzyılı hukuka şikayet etti, haliyle sonrası da böyle geldi. Şaka yapıyoruz değil mi? Şaka bu şaka! Hangi yüzyılda yaşıyoruz? Hangi hakla kendimizde böyle yasaklar getirte bilecek güç buluyoruz? Düşünmenizi istiyorum, düşünün lütfen! Sansür ne sizce? Sanat eserlerindeki rengarenk motiflerin, şehvet duygusu sanıp sadece kendinin değil, başkalarının da başını baskıyla kuma gömdüren ‘’Devekuşu zihniyeti’’dir. Engin, sonsuz bir manzara karşısında bile bile gözleri kapatıp, beyinlere ışık girmesini engellemektir. Pencereleri kapıları kilitleyip kalın kepenkler indirerek korunmaya çalışmaktır. Manzaranızın bir köşesi masmavi denizler, başka bir köşesi rengarenk ağaçlar diğer köşesi ise çöp yığını olabilir, manzara kişinin gördüğüdür. Manzaranın hangisini göreceğimize de biz karar veririz. Hatta hiç utanmadan sıkılmadan kendi manzaranızı kendiniz yaratabilirsiniz. Ama bu olmadı! Bunun adına ÖZGÜRLÜK deniliyor. Birileri gelip pencereyi sizin adınıza kapatıyorsa, evinizin kapısına çiviler çakıyorsa, bunların hepsini de sizin iyiliğiniz için olduğuna söyleyip, inandırıyorsa, siz artık gözlerinizi kaybettiniz! Çünkü az sonra gözlerinizi yerinden çıkarttı, sizi karanlığa hapsetti, bir tutsaktan başka biri değilsinizdir, artık beyninize ışık girmez, muhtaç biri olmuşsunuzdur, düşünemez ileri gidemezsiniz ve en acı olanı da bututsaklıktan zevk alıyorolmanızdır. İşte bunun adı SANSÜR dür!

Okuyacağınız şiiri, kitabı, izlediğiniz diziyi, filmi, dinlediğiniz müziği, şarkı sözünü, gideceğiniz okulu, konuşacağınız süreyi, susacağınız zamanı, bir başkası seçiyorsa, artık size ait gerçek bir hayat yoktur. Başkasının kararlarıyla yaşamak, başkasının sizin için biçtiği hayatı yaşamaktır.Bir söz ile dizilerdeki kadınların başı örtülüyorsa, alim Yunus Emre'nin şiirleri kesilip, biçilip, sansürleniyorsa, Dünya Klasikleri arasında yer alan edebiyat eserlerini okumak, okutmak, okumaya teşebbüs etmek suç sayılmaya başlandıysa, birileri özgürlüğünüzü bağırttıra, bağırttıra ellerinizden alıyor, aklınıza size zevk verdiğini düşünerek tecavüzediyor demektir.

Ülkemizde her gün birkaç kişi tecavüze uğruyor ama tecavüzler eften, püften cezalar alıp, hatta çoğu zaman ceza bile almadan sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edebiliyor. Belki de yaptıklarını göğsünü gere, gere anlatarak dolaşıyordur. Belki de cezasını çekemediği için başkalarına da yol gösterici olacaktır. Tecavüze uğrayan kadınlar, çocuklar aşşağılanabiliyor, hatta rızasıyla tecavüze uğradığı iddia edilebiliyor. Anladığım o ki tecavüz ahlakımıza uyuyor da, okuyup, aydınlanmak, düşünmek ‘’Ahlaka Mugayir’’dir!

Ben bu iki güzel eseri okuduğumda ortaokul yıllarımdaydım. Hatta babacığımınJohn Steinbeckkitaplarının koleksiyonu vardı. Rahmetli babam meğer bizi ahlaksızlığa teşvik etmiş! Hayali kahramanlar, söylenemeyip de yazılmış şiirler, düşünülüp hala doğruluğunu tartışabilmek için yazılmış satırlar haydi siz de Anıt Kabir’e yürüyün! Ata’mıza şikayet edin! Yoksa yazıldığınız satırlardan söküp atıldığınız yetmeyecek! Yazarlarınız, çizerleriniz mezarlarından çıkartılıp, yargılanacak ve mübbete hapsedilecek! Çünkü ülkemde idam yasak! Yoksa hepicüğünüzü Taksim Meydanında sallandıracaklar!

Hayatta engel tanımadan yaşamanız dileği ile…

 MERAKLISINA:

John Steinbeck, (27 Şubat 1902 - 20 Aralık 1968) ABD’li yazar. California eyaletinin Salinas kentinde köylü bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesi belki de göçmen olmasının suçunu ırgatlıkla geçinmek olarak çekti. Fakirlik başa bela O da diğer akranları gibi tarla işçiliği yaparak büyüdü. 1920-1926 yılları arasında aralıklarla Stanford Üniversitesi’ne devam etti. Öğrenimini sürdürebilmek için duvarcılık, boyacılık, kapıcılık, eczacılık gibi işlerde çalıştı. Okulu bitiremedi. Öğrencilik yıllarında başladığı yazmayı sürdürdü. Irgatlık ve işçilik yaparken edindiği deneyimler, eserlerinde işçilerin yaşamlarını gerçekçi bir dile anlatmasına büyük katkı sağladı. İlk romanlarından başlayarak gerçekçi roman-öykü yazarı olarak anıldı. İşçileri, yaşam koşullarını, ilişkilerini anlattı. İlk kitabı " Altın Kupa " (1929). 1936 da yayınlanan "Bitmeyen Kavga"da tarım işçilerinin grevi ve bu greve önderlik eden iki Marksist’i anlattı. Amerikan çalışma sistemine keskin eleştiriler yöneltti. Üçüncü kitabı "Fareler ve İnsanlar" 1937'de yayınlandı. Bu kez iki göçmen işçi arasındaki garip ve karmaşık ilişkinin öyküsünü anlatıyordu. Kendisine "Pulitzer Ödülü" getiren ünlü romanı "Gazap Üzümleri" 1940'ta sinemaya aktarıldı. II. Dünya Savaşı yıllarında daha çok ideolojik eserler verdi. İzleyen yıllarda politikadan uzak, eğlendirici yanı ağır basan duygusal öğelerin de yer aldığı eserler ve senaryolar yazdı. 1962'de edebiyata katkılarından dolayı Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü. 20 Aralık 1968de New York'ta yaşamını yitirdi.

Jose Mauro de Vasconcelos  26 Şubat 1920 - ö. 24 Temmuz 1984 Brezilyalı yazar. Brezilya'da Rio de Janeiro yakınlarındaki Bangu kasabasında doğdu. Yarı Kızılderili yarı Portekizli, yoksul bir ailede doğan Vasconcelos iki ayrı kültürün de izlerini taşıdı. Oldukça yoksul olan ailesi, O'nu öğrenimini devam ettirmesi amacıyla Natal kasabasındaki amcasının yanına gönderdi. Orada 19 yaşındayken Potengi Irmağı’nda yüzmeyi öğrendi ve ilerde bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayallerini kurdu. Liseyi Natal’da bitirdikten sonra 2 yıl tıp öğrenimi gördüyse de öğrenimini yarıda bırakıp yeni hayaller peşinde Rio de Janeiro’ya gitti. Orada ilk işi boks antrenörlüğü oldu. Tarım işçiliğinin yanı sıra balıkçılıkta yapan yazar, yaşamı boyunca çeşitli işlerde çalıştı. Bu durum, O'na yazdığı roman ve hikâyeler için önemli kaynak sağlamıştır. Değişik ortamlarda, değişik koşullarda farklı insanlar tanıdı. İyi bir gözlemci ve usta olan bu yazarın elinde bütün bu yaşamlardan pek çok roman çıktı ortaya. Bunlar yazarın çok yönlü kişiliğinin ve içinde bulunduğu arayışın bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Genellikle romanlarında, roman karakterlerinin yaşamlarında ki zorlu yaşam koşullarını, yoksulluğu ve şiddeti tüm çıplaklığıyla anlatır; ama özellikle Şeker Portakalı ile onun devamı olan Güneş Uyandıralım ve Delifişek gibi bazı romanları tüm bunlarla birlikte duygusallık ve iyimserlikte içermektedir. Brezilya'nın ormanlarında ya da step bölgesi sertaolarda yaşayan insanların, elmas avcısı garimpeiroların, yerlilerin, denizcilerin, değişik insanların yaşamlarından kesitleri ve ruh hallerini anlatır.José Mauro de Vasconcelos’un yazdığı ilk eseri Yaban Muzu (1942)'dur. Beyaz Toprak (1945) isimli eseri en çok beğenilen eserleri arasındadır. Kayığım Rosinha (1961) ile ününün doruğuna çıkan yazarı dünya çapında tanıtan eseri Zéze'nin maceralarını anlatan üçleme romanın ilk kitabı olan Şeker Portakalı olmuştur. Bu romanı 12 günde yazdığını belirten yazar, eserine duyduğu sevgiyi “Ama onu 20 yıldan fazla taşıdım yüreğimde” sözüyle özetlemiştir. Eserin özgün adı O Meu Pé de Laranja Lima’dır (1968). 24 Temmuz 1984'te hayatını kaybetmiştir.

Ruhları şad olsun!

 
Toplam blog
: 781
: 3899
Kayıt tarihi
: 23.09.12
 
 

16- 06- İstanbul'da doğdum. Tatbiki Güzel Sanatlar Tekstil Ana sanat dalı Moda tasarımı bölümünde..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara