- Kategori
- Psikoloji
Fazıl Bey'e hitaben...
Sayın Fazıl bey; ben sade bir vatandaşım. Üç çocuk annesiyim. GÖZÜM gibi yıllarca bakıp büyüttüğüm kızım geçen sene üniversite sınavına girdi. Ben Karaelmas Üniversitesi kapısına kadar bir heyecan ve gururla gittim. Kapıda bir bayan güvenlik memuru beni durdurdu içeri alınamayacağımı söyledi! O güne kadar hep televizyonlarda izlediğim, bana o ana kadar tabiri caizse 'sanal' gelen gerçeği yüzüme patlattılar. Ben başörtüsü takıyordum. Bakakaldım! Güvenlik memuru o kadar mahçuptu ki! -Benim yapabileceğim birşey yok LÜTFEN dedi. Ben kızım içinde üzüldüm, biliyor musunuz? Annesi dışlanmıştı! Sizin -'Yüzde yetmiş oy aldılar, ülkeyi terkedeceğim!' dediğiniz dönemde oldu bunlar. Mutlaka daha öncede benzeri olaylar olmuştur. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Ülkemi seviyorum, çevremdeki insanlar Avrupa ya gidip yerleşebilmek için çırpınırken benim imkanım varken istemiyorum. Vatanı sevmek sadece toprağı sevmek midir, yoksa içinde yaşayan insanıyla doğusuyla, batısıyla her bir noktasını aynı derecede üstünde yaşayanıyla değer vererek sevmek midir? Ben lahana çorbasını yiyeni de tarhana çorbası içeni de, keşan bağlayanı da, başörtüsü bağlayanı da, meç yaptıranı da yemeği altın tozundan olanı da seviyorum. Yeter ki vatanını milletini seven (aşağılamadan) dürüst, alnının terini, emeğini yiyen insanlar olsun. Dini mezhebi, siyasi görüşü, rengi, geliri, dışgörünüşü..... ne olursa olsun. Evet o gün başımı açıp içeri girebilirdim. Ama kapıda oturan bayanlar .... Hak adalet sadece tek tarafa tanınırsa denge bozulur. Ortada ne hak ne adalet kalır. Demokratik olmak sadece bilindik partilere oy vermek değildir. Arkadaşlar, pedagoglar ve tarih göstermiştir ki asıl değerler ailede verilir. Toplum ise rütuşlar, incelik verir, kişinin hayat tecrübesi ile birleşince karakter ortaya çıkar.