Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

03 Ocak '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Hayata dair

Hayata dair
 

uzak..


Bizdeki hayat değil mi, yıpranmışlığın verdiği hikayenin sonu diye adlandırdığımız boyun büküklüğü, kimi zaman çalkantılı olsa da bir şeylerden hep vazgeçtiğimiz, sonraları uyanıp hep birlikte var olduğumuzu belgelerle gösterdiğimiz. Kimi zaman kayıp güneşi oynarız, kimi zaman da hüznün verdiği hikaye ile başbaşa kalır gözyaşı dökeriz. Oysa hayat bu iklimlerin birer ödülü değil mi bizde, sonları mutluluk bilip yeni mevsimlere izin veren değil mi? O halde biz şimdi mutluyuz, şimdi ömrümüzün dörtte birini tamamlayıp diğerlerine devam edeniz.

Şimdilerde telaşlıyız biz seninle, bir koşuşturma ki sorma. Yüreğim tescilli bir sevda ve süresi diğerlerinden kısa bir hayat; çünkü zamanı tescil edilmemiş bir mutluluk. O beklemedeyse benim ömrüme ne demeli ki; bir gidişim kaldı bir de yırtık sevdam. Çocukluğumda yırtık bir uçurtmam vardı az çok görmüştüm uçtuğunu o da ayrı bir heyecan. Her uçuş sonrası tamir gerektiren bir yüreği vardı. Sanki insanlar gibi; ama onun ki çabuk tamir oluyordu ve olumsuz hava koşullarında kendini hayata karşı hazırlayabiliyordu. Şimdi hiçbir şey öyle değil; zaman beş altı kat artmış, hızlı olmuş ve ben yetişemez. Eski yaşamlarda kalmış yüreğim; bedenim yorgun, yüreğim aç... Şimdi ise sadece izlemekle yetiniyorum hızlı akan melankolik yaşamı. İzle ve gör kanunu on görülmüş bana sonrasında bırak ve git.Git de nereye yaklaştırayım gönlümün limanını. İlk önce izin gerek ve rüzgarın olmadığı bir sahil kenarı ama nereye baksam bir fırtına yüreğim kaldırmaz bundan ötesini ve yıkılır yırtılır gider uçurtmam . Eskilerde böyle miydik; başarı denilen filmdik. Şimdi sahne bile alamaz olduk, yerimiz çoktan dolmuş ve artık sana çok uzak cümleleri kurulmaya başlanmış. Bunlarla birlikte atasözü de doğrulanmış; kurt kocayınca köpeklere maskara olmuş. Kim kurt kim köpek dersen bilmem; kendimi o kadar yaşlı hissetmiyorum. Belki de hayatın gösterdiği yol doğrultusunda o yol üzerinde ellerim bağlı üzerimden araç geçmesini bekleyen bir olumlu faniyi canlandırmış olacağım ki bana bu gözle bakar olmuş hayat. Bana sorarsanız ben onu bile beceremem köprünün üstüne çıkıp da atlayamayanlardan biriyim, aşık olup da duygusal açılımını açıklamaya korkanlardan biriyim. Gözlerim izler, kalemim yazar ama ben hiç bir zaman konuşamam. Bir eksiklik... Belki de hayata küsmüş dudaklarım veya cümle kurmayı bile saçmalık olarak nitelendiriyor. Artık bu onun seçimi elimde değil.

Dudaklarım yine sus pus sokaktayım, her yanım oynayan çocuklar her yanım biraz daha melodili. İçinden çıkılmaz saçma sapan bir hal ama yüzümdeki aksine biraz gülünç. Belki de çocuklara gülüyorum. Hepsi mutlu, taslarla yaptıkları kalelere çaputtan yaptıkları topu sokma uğraşındalar. Hayat ise o golü çoktan atmış bana. Şimdilerde maç farka gidiyor ve hiç oyuncu değişikliği hakkım yok. Sanırım birazdan istifaya çağıracaklar bedenimi. Yaşam 3, safak 0. Bu durumda terk etmeli diyenler çoğunlukta galiba.Ben terk edemeyenlerdenim, gitmek istesem de gidemeyenlerden. Peki hadi gidelim. Nereye? Aşka mı, sevgiye mi, huzura mı?Toplasan bir dakikamı almaz gitmek ya; işte soru nereye. Hayatın vicdanına mı sığınacağız yoksa bir güzel uyuyup bir daha geri dönmeyecek miyiz? Galiba bir müzik açıp en iyisi o müzikle yaşlanacağız. Sallanan sandalye hizada, elimizde bir şekerli çay; izlenen çocuklarla bir ömrü tozlu sayfalara kitap olarak sunacağız belki de. En çok istediğim onunla yaşlanmak. Sallanınca başım döner kesin benim. Sevmem öyle boş sallanmayı, birileri muhabbet etmeli ben dinlemeliyim veya ben konuşmalıyım o beni dinlemeli. Hayatın son deminde güzel sayılabilecek bir bardak çay içip onunla pencere yerine hayata dair bir şiir yazıp sonradan bir hikaye oluşturup hikayeye de en güzel hikayem diyip bu diyardan göçmek. Evet yapmalıyım ben bunu gerçekleştirmeliyim. Maç dönmez ama belki de bir golde ben atmalıyım hayata. Belki o zaman istifa yerine önümüzdeki maçlara bakıyoruz sloganı atmaya baslarım ve belki de bu seferlik yırtarım o beni yırtmadan. Bu sefer uçurtmam düşmez ve aşk diye tabir ettiğim mutluluk bu kez beni bulur ......

 
Toplam blog
: 29
: 526
Kayıt tarihi
: 31.12.07
 
 

Şafak Soysal Ünıverste öğrencısıyım, yazı yazmayı ve okumayı cok sevıyorum sanırım bu kadarı yeter..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara