- Kategori
- Tıp
Feminizm Genetik Mi?

Genetik gerçekler dünyasına yaptığım yolculuk sırasında öğrendiğim inanılması güç gizemlerden birini daha sizlerle paylaşmak istiyorum: Feminist davranışların yaygınlaşmasında genlerin rolü var.
Bilindiği gibi her hücremizin çekirdeğinde 23 çift kromozom yer alıyor. 23’üncü çifte cinsiyet kromozomu deniyor. Anneden gelen X-kromozomu ile babadan gelen Y-kromozomundan oluşuyor. Büyüklükleri aynı değil. “X” sekizinci en büyük kromozom, “Y” ise 46 kromozomdan en küçüğü. Bu fark nasıl ve niçin oluşmuş, bu önemli...
Bu iki komşu kromozom sürekli bir “savaş” hâlinde olmuşlar tarih boyunca ve hâlâ didişiyorlar. Didişme, "Hasım Genler" arasında. Bunlar, sürekli olarak birbirinden yararlı bazı genleri “kaçırmak” istiyorlar. X-kromozomunun “Y”den çok daha büyük olmasının nedeni de, işte bu mücadelenin bir sonucu: “X”, belli ki “Y”den çok sayıda gen çalmış, o yüzden “Y” epeyce cılız kalmış.
Örneğin, bazı hayvanlarda Y-kromozomu üzerinde görülen ve besinlerle gelen kalsiyumu boynuz yapmada kullanan genin aynısı insanlarda da vardır. Fakat “Y”deki bu kalsiyum genini, kalsiyumu anne sütü yapmada kullanmak için X-kromozomu kendi bünyesine almış, yani “Y”den çalmış.
Bir başka ilginç örnek de Y-kromozomu üzerinde bulunan SRY geni. Bu, embriyonu erkeğe dönüştüren ve erkek beynindeki pek çok hormonun üretilmesini sağlayan son derece etkin ve önemli bir gen... Testestron hormonu bu genin eseri; cinsel arzu yaratmadan tutun da, erkeklerin kadınlardan daha sportif olmalarını sağlamaya kadar pek çok işe yarıyor. Bu genin son 200 bin yıldan beri hiç değişmeden bu özelliğini koruduğu fosil araştırmalarından ortaya çıkmış.
Sirke sinekleri ve tavus kuşları üzerinde yıllardır yapılan çalışmalar da şunu göstermiş: Bu genler sperm ve yumurtanın birleşmesinden sonra karşı cinsiyet kromozomuna geçemese bile, başka bir yolla karşıya geçmeyi deniyor ve başarıyorlar.
Örneğin, sperm sıvısı içinde bu genlerin ürettiği bazı proteinler var. Bunlar, cinsel temastan sonra karşı cinsin kanına karışıyor ve kromozom yapılarını bozmak için uğraşıp onları taciz etmeye başlıyorlar.
İşte bu tacizci genler, dişilerde, erkeklere karşı bir reaksiyon doğmasına neden oluyorlar. Örneğin erkek tavus kuşlarının kuyruk ve kanat yelpazelerini bu kadar büyütmelerinin nedeni -şimdiye dek sanıldığı gibi- dişinin ilgisini çekmek ve beğenisini kazanmak için değil. Dişi kuş, bu genler yüzünden erkeğe karşı gittikçe daha kaçak ve ilgisiz davranıyor. Dişi bu tip olumsuz reaksiyonlarla erkeğin seksüel cazibesine kayıtsız kaldıkça, erkek, dişiye yaklaşmak için görüntüsünü daha da güzelleştirme yolunu seçiyor.
Araştırmalarda bu cinsel tacizi ve karşı reaksiyonu kadınların genlerinin de erkeklere karşı gösterdiğine dair kuvvetli ipuçları bulunmuş. SRY genleri de benzer reaksiyonların ortaya çıkışına yol açıyorlar.
Feminist hareketin ortaya çıkışından tutun da, özellikle Avrupa’da boşanma yüzdelerinin 66’lara çıkmasını salt kadının ekonomik özgürlüğüne bağlayanlar, galiba bu genetik tacizden haberdar değiller. Aslında, kültürel ve ekonomik özgürlük arttıkça, cinsel özgürlük de birlikte artıyor. Cinsler arasındaki cinsel ilişkiler ne kadar sıksa, bu genlerin birbirine karşı gösterdikleri reaksiyonlar (seksüel antagonizm) da o denli sıklaşıyor; dişiler erkeklere o denli muhalif davranmaya başlıyorlar. Dikkat ederseniz, kadın-erkek husumeti cinsel özgürlüğünü doyasıya yaşayan toplumlarda ve sınıflar arasında daha çok ortaya çıkıyor.
Bu fenomeni salt genler arası savaşa bağlamak da doğru değil elbet. Çünkü değişen ve gelişen dünyadaki sosyal, çevresel ve kültürel faktörler de rol oynuyor bu tepkilerde. Feminizmi erkek ve kadın arasındaki düşmanlık biçiminde yorumlayan yazar ve çizerlerden tutun da, televizyonlardaki görüntü ve tartışmalara kadar pek çok çevre faktörü, bu reaksiyonları olumsuz yönde körüklüyor. Bilginize...