Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '10

 
Kategori
Voleybol
 

Fenerbahçe Acıbadem yalnız final oynamadı, "ben zaten final oynarım" dedirtmeyi başardı

Fenerbahçe Acıbadem yalnız final oynamadı, "ben zaten final oynarım" dedirtmeyi başardı
 

Fenerbahçe Acıbadem Bayan Voleybol Takımı’nı kendi adıma sezon başından beri takip ediyor, öğlen 13.00-14.00 civarını ayarlamaya çalışıp hemen her maçını seyrediyordum. Üstelik genel bir voleybol izleyicisi olmadığım halde. Bu ilgimin başlamasındaki en büyük pay, önceki yıllardan da tanıdığım ve voleybola kıyısından köşesinden göz atan bir insanın tanımamasının mümkün olmadığını düşündüğüm Ekaterina Gamova’yı Fenerbahçe Acıbadem kulübünün renklerine katmış olmasıydı.

Futbolla özdeşlik kurduğumuzda 2.02’lik Gamova’ya boyu ve oynadığı smaçör mevkisinden dolayı çok iyi bir santrafora benzetebiliriz. Ama tüm dünyada kendi kalitesinde bir elin parmaklarını geçecek sayıda oyuncu bulundurmayan Gamova’ya bayan voleybolunun Messi’si demek belki daha doğru olur.

Futbolda taraftarı olduğum kulüp olmamasına karşın bu sezon öncelikle Gamova münasebetiyle ilgi duyduğum Fenerbahçe Acıbadem açıkçası izlediğim ilk maçlarından itibaren sadece Gamova’dan ibaret olmadığını gösterdi. Bu, belki sadece tek oyuncunun parladığı bir takıma karşı ayakta kalamayabilecek ilgimi de sürekli ayakta tuttu. Bildiğim kadarıyla sadece üç oyuncusu; Seda, Eda ve Çiğdem geçen yıldan gelen Fenerbahçe Acıbadem yepyeni transferlerden oluşmuş, yeni kurulmuş denebilecek bir takımdı. Gamova dışındaki transferlerden hiçbirini, Natasa Osmokrovic da dahil pek tanımıyordum. Seda, Eda ve Çiğdem’i de onlarla ifade edilecek bir sayıya varmadan izlemiş olmama karşın onların da oyunları üzerinde ilk kez bu sene bu denli “farklı” kurulmuş bir takım içerisinde yoğunlaşma fırsatı buldum.

Takımın Avrupa Şampiyonluğu’na oynaması, onu bu denli zorlaması, aslında izleyenleri için sürpriz değildi. Hem Gamova’sı, Nati’si, hem milli yerli oyuncularıyla daha başından Avrupa’da final için kurulmuş bir takımdı. Ligde ve kupada oynadıkları maçların tümünü hepi topu dört beş set vererek kazanışlarını, Avrupa’da dahi D.Moskova gibi takımlara karşı da olmak üzere pek set vermeden ilerleyişlerini sevinç, gurur, ve “beklenen oldu” hissiyle izledik. Ancak voleybol takipçilerinin daha baştan itibaren bir adet büyük korkusu da yok değildi. Elbette: “Volley Bergamo” takımı. Ne kadar maç kazanılırsa kazanılsın, ne kadar set kayıpsız galibiyet alınırsa alınsın, nasıl bir moral depolanırsa depolanılsın, er geç Bergamo maçındaki performansın belirleyici olacağı biliniyordu.

Fransa’nın Cannes şehrinde oynanan dörtlü finalde Fenerbahçe Acıbadem’in karşısına çıkan takım; RC Cannes da aslında bu spordaki ünü ve başarılarıyla Bergamo’nun çok altında kalan bir takım değildi. O da beklenen ve çekinilen bir takımdı; üstelik dörtlü finalin ev sahibiydi, ancak Fenerbahçe Acıbadem de artık beklenen ve çekinilen bir takım olmuştu ve beşinci sete uzayan, tie-break setinde neredeyse bir tam set şeklinde oynanan muazzam yarı final maçının sonunda kazanan da Fenerbahçe Acıbadem oldu.

Bergamo’yla oynanan final maçı kusursuz bir final olacaktı. Fenerbahçe Acıbadem’in kapasitesini sahaya doğrulukla yansıtması halinde maçı kazanabileceğini düşünüyorduk, ama Bergamo’nun da kağıt üzerinde bilinen artıları vardı. Bergamo’nun oturmuş, taktik bakımdan daha güçlü bir ezbere sahip, Avrupa’nın en üst düzey liginde çok ciddi sınanma fırsatları bulan, özellikle fazla sayıda oyuncu değişimiyle yorulmaları önleyebilen yapısı Fenerbahçe Acıbadem’e karşı üstünlükleriydi ve Bergamo da bu üstünlüklerini maçın başından itibaren sahaya yansıtmayı başardı.

Bergamo setlerde 2-0 öne geçti, 2-1 olacağını tahmin ediyordum, öyle de oldu, fakat 2-2 yapmak kolay değildi, çünkü bu, İtalyan takımının maçı hiçbir iler tutar izaha yer bırakmayacak şekilde tehlikeye atması demekti, 2-2 de oldu. Ancak kupa ne yazık ki, kısa sürecek ve yalpalamaya yer bırakmayan son sete kararlı ve iyi başlayan Bergamo’ya gitti.

Fernerbahçe Acıbadem ikinci… Hepimiz bunun da gurur duyulası, örnek alınası bir kazanım olduğunu biliyoruz. Evrensel anlamda başarı konusunda kısır olan, bu tür başarıları üretmekte zorlanan, futbolda atılan sıradan turları sokaklarda kutlayacak denli çıtasını düşürmüş Türk sporu geçtiğimiz yıllarda Galatasaray Bayan ve Engelli Basketbol Takım'larının aldıkları ve ne yazık ki o da ancak bu yılki finalle tekrar hatırlanan kupaları da göz ardı etmeden bu başarıyla bir yeni çığıra daha girmiş oldu. Voleybol özellikle önemli, çünkü hem Türk insanının yapısına ters gelen takım oyununu içeriyor, hem de kadını ikinci sınıf gören zihniyetin tescilliği olduğu bir ülkede diğer takım sporlarına göre daha çok kadınla özdeşleşmiş bir dal. Bayan voleybolunda kazanılan başarıların özellikle uğruna büyük paralar harcanan futbola örnek olması, futbolda da önemli olanın atılan birkaç tur değil, favori olarak gelinen ve başa baş oynanan Avrupa finalleri olduğunun anlaşılmasını diliyoruz. Futbol kulüplerinin de futbol güç bütünündeki paylarını, futbolun Gamova’larını transfer edebilecek, ötesinde bu şekilde takımlar kurabilecek denli artırmalarını ve bize Fenerbahçe Acıbadem gibi Avrupa maceraları yaşatmalarını diliyoruz.

Fenerbahçe Acıbadem’i bu duruma getirenlerden başkan Aziz Yıldırım’a tebrikler. Fakat iyi, Avrupa çapındaki bir futbol takımı kurmanın gereklerini anlaması bakımından da bayan voleybol takımının kendisine bir kıvılcım sunmasını bekliyoruz. Acıbadem Yönetim Kurulu Başkanı ve takımın ana sponsoru Mehmet Ali Aydınlar’a da teşekkürler. Ondan da Gamova, Osmokrovic gibi büyük emeklerle alınan oyuncuları kolay kaybetmemesini, bu takımı olabildiğince korumasını bekliyoruz.

Son teşekkür bize bu kadar renkli ve güzel bir sezon yaşatan, bu sezonu İndesit Bayanlar Avrupa Şampiyonlar Ligi ikinciliği ile taçlandıran teknik kadro ve oyunculara.

Jan De Brant, Dariusz Stanicky, Kamil Söz, Seda Tokatlıoğlu, Eda Erdem, Natasa Osmokrovic, Nihan Yeldan, Frauke Dirickx, Songül Dikmen, Çiğdem Can Rasna, Cemre Erol, Naz Aydemir, İpek Soroğlu, Alice Blom, Merve Tanıl; teşekkürler…

 
Toplam blog
: 108
: 2011
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

İsmim Burak Çapraz. Buraya başladığımda 21'dim, öğrenciydim. Bir okul bitti ama hala öğrenciyim. İl..