- Kategori
- Futbol
Fenerbahçe bu işte...

İlginç bir haftayı geride bırakıyoruz. Avrupa Fatihi! Galatarasaray annesinin ligine dönerken, Fenerbahçe Avrupa'da tarihi zaferlerinden birine imza attı. Hemde Dünya Şampiyonu olan İtalya'nın lig ikincisine karşı. Fenerbahçe durdu, durdu Turnayı gözünden vurdu. Bu galibiyet Fenerbahçe'nin Şubat ayında hala Avrupa'da olması için de büyük bir avantaj.
Gelelim maça. Kimden başlamalı ki... Kalecisinden forvetine tüm takım elinden gelenin fazlasını yaptı. Ama ilk söz Deniz'e. Geçen sezon bazı maçlarda seyircinin tepkisini almasına rağmen, sezon başındaki elim olaydan sonra Fenerbahçe taraftarının "Acın Acımızdır" pankartlarıyla ona kucak açması Deniz'in hayata tutunmasını sağlayan dallardan biri olmuştur mutlaka. Deniz de her zamanki efendiliğiyle, kesinlille arabeske kaçmadan, acısını çalışmalarının içine gömerek yoluna devam etti. Zico da bu çalışmayı karşılıksız bırakmadı ve Aurelio'yu kesme ve bizim futbol ulemalarından azar yemeyi göze alarak ona forma şansı verdi. Sonucu bu akşamki maçta hep beraber gördük. Bir iki hatalı pas sonunda yine bazı çatlak sesler çıktıysa da, yaptığı güzel hareketler sonunda hak ettiği alkışı bol bol aldı Deniz. Bravo Deniz hep böyle olman umuduyla...
Defans bloğu neredeyse hatasız oynadı. Edu ve özelikle Lugano topa daha tehlikeli bölgeye gelmeden basıyorlar ve böylece kalemizde büyük tehlikeler yaşamamıza engel oluyorlardı. Lugano takipçiliğinin ödülünü attığı golle aldı. Pozisyonda topu aşırttıktan sonra ısrarla takip etmesi Fenerbahçe'yi rahatlatan ikinci golü getirdi. Kanatlarda Uğur Boral bitmez tükenmez enerjisiyle memkik dokuyor, zarif çalımlar atıyor ve iyi ortalar yapıyordu. Yozgatlı çıktıktan sonra Önder de kanatlardan bindirmeye başladı. Bu iyi savunmada kuşkusuz gerek Tuncay'ın gerekse Yozgatlı'nın kanatlarında geriye gelip arkadaşlarına yardım etmesinin de büyük payı vardı.
Alex özellikle ilk yarının ilk 20 - 25 dakikasında çok etkilydi. Oyunun içinde en yüksek randımanla yer aldı. Daha sonra da kendinden bekleneni yaptı ve idare etti. Tuncayın golünde verdiği topuk pası ile de nasıl bir oyuncu olduğunu tüm dünya ya bir kez daha hatırlattı.
Evet Tuncay'ın golü... Hazırlanış olarak da, Tuncayın yaptığı vuruş olarak da tekrar tekrar izlenebilecek bir goldü. Böylece Tuncay Avrupa maçlarında en çok gol atan Fenebahçeli ünvanını 10 gole tek başına ele geçirmiş oldu. Bu sayıyı çok daha ilerilere taşımasını umuyouz.
Kezman deneyimi ve futbol zekasıyla bu takımda oynaması gerektiğinin altını çizdi. Birinci golün %80'i bence Kezman'a aitti. Appiah'a "Al da at" dedi, App,ah da bu teklifi geri çevirmedi. Appiah'ın goldeki soğuk kanlı vuruşu ne kadar takdire şayan sa da oyun içinde "dağa taşa" bu kadar çok vurması belkide gözümüze çarpan ender aksaklıklardan biriydi.
Volkan'a fazla iş düşmemesine rağmen yerinde müdehalelerle izleyenlere güven verdi.
Evet, Newcastle maçı öncesi Fenerbahçe'nin yeni bir sayfa açması ve 100. yılın o gün başlamsı gerektiğini yazmıştık (http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=10632). Fenerbahçe de yüzümüzü kara çıkartmadı ve o gün Newcastle'a şansız bir golle yenilmesine rağmen, o günden sonra başlayan değişimle ligde 4 puan farkla lider, kupada üst tura çıkmak garanti gibi, Avrupada da havlu atan diğer iki rakibine karşın iddiasını hala sürdürür şekilde. Haydi Fenerbahçeliler 100 yılda bir yaşanan bu keyfi yaşamaya devam edelim.
Güzel günler görüyoruz çocuklar...