Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '10

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe'de cephane bitince göğüs göğse savaş başladı...

Fenerbahçe'de cephane bitince göğüs göğse savaş başladı...
 

Fenerbahçe berabere kaldığı Diyarbakırspor, Manisaspor karşılaşmalarında çok daha iyi futbol oynamış, en azından ne yaptığını bilen, doğru atak organizasyonları ile rakip kaleye inen bir takım görüntüsündeyken; bugün bütün senkronizasyonlarını kaybetmiş orta sahada tek bir adamın mücadele gücüne, hırsına bağlı bir oyuna mahkûm kalmıştı.

Bu da zaten istatistiklere yansımış, Fenerbahçe’nin hem topa sahip olma hem de (isabetli) pas yüzdesini fazlasıyla düşürmüştü.

Takımlar zaman zaman böyle inişler yaşıyorlar. Ayrıca her inişin bir de çıkışı olduğunu da biliyoruz. Geçen hafta oynanan İ.B.B. maçı Fenerbahçe için bir dip noktası olmuş, Antalyaspor ile tekrardan yukarı bir ivmelenme başlayacaksa bu üç puan her anlamda önemliydi.

Fenerbahçe’nin normal oyununun altında kaldığı bu karşılaşmada göze çarpan bir diğer detay da uzun zamandır peş peşe maçlarını izleme şansı yakaladığımız ve doğru futbol oynadığını düşündüğümüz Antalyaspor’un fazlasıyla etkisiz olan oyun kurgusuydu. Fenerbahçe kalesinde tehlikeye dönüşen tek top 82. dakikada Veysel’in Gökhan ve Lugano'bakışları arasında kendi yarattığı bir pozisyonda kaleye gönderdiği topun çizgiye paralel seyredip dışarı çıkışıydı. Aslında etkili silahlarını daha doğru yönlendirmeyi becerebilse “belki o çok da arzu etmedikleri” golü bulabilirlerdi.

Fenerbahçe için hep şu yorumu yapıyorduk. “Yediği gibi gol atmayı beceremiyor.” Bilinçsizce kalesini boşaltarak ileri çıkışlarında eksik adamla yakalanıyor ve bütün bunlarda neredeyse golle sonuçlanıyordu. Sonuncu örnek de Bursaspor’un üçüncü golüydü.

İlginçtir, ligde iki kez Antalyaspor karşısında rakibi kendi alanını boşaltıp ailece üzerine geldiği bir pozisyonda Fenerbahçe yine kolay bir gol buluyordu.

Öyle olunca da Antalyaspor için söylenecek fazla bir şey kalmıyordu.

Fenerbahçe elindeki bütün cephaneyi son dört karşılaşmada boşa tüketince geriye göğüs göğse savaşmak dışında bir seçeneği kalmamıştı. Sahaya çıkan oyuncu seçiminde de kısmen bunu yapacak futbolcular vardı. Lugano’nun geri dönüşü Bilica üzerine yıkılmış defans sorumluluğunun da en azından paylaşılmasını sağladı.

Bilica 67. dakikada yine çok önemli bir hata yaptı. Rakibini yayın içinde düşürdü ve serbest vuruş imkânı tanıdı. Bir itirafta bulunmak gerekiyorsa; büyük takım forması giyen bir defans oyuncusu böyle faul yapmaz. En azından şu an bizim izlediğimiz takımların içinde bu tip dengesiz müdahalelerde bulunan bir savunma oyuncusu görmüyoruz. Bursaspor maçında yaptığı gereksiz hareketin daha yarası kabuk bağlamamışken böylesi bir darbe açıkçası Fenerbahçe’nin canını çok fazla yakabilirdi. Bilica bu haliyle her türlü iyi niyetine rağmen oynamayı hak eden bir görüntü çizmiyor.

Antalyaspor karşısında Fenerbahçe’nin kanatlarının çok etkisiz olduğunu izledik. Sol tarafta sanki biraz hareket varmış gibiydiyse de bu tehlikeye dönüşemedi. Sağ tarafta da Deivid eski görüntüsünü çok arattı. Gökhan Gönülse çok kötü ortalar yaptı. Ancak her iki oyuncu da cansiperane savaştı.

Vederson’a büyük geçmiş olsun, ancak Mehmet Topuz’un olduğu Fenerbahçe’nin bambaşka bir takıma dönüştüğünü düşünüyorum. Özer’i sol tarafta oynatmayı deneyen bir teknik adamın Mehmet Topuz her ne kadar ters ayaklı da olsa bu tercihi kullanması doğru olabilir. Bazen yanlış gibi görünen tercihler zorunluluktan ve oyuncunun genel karakteristiğinden doğruya dönüşebilir. Mehmet Topuz’un ve Deivid’in olduğu bir orta saha kurgusunda Fenerbahçe hem daha güçlü oluyor hem de rakibinin etkisini azaltıyor. Bu ayın son karşılaşmasında Ali Sami Yen’de oynanacak kritik derbide eğer sakatlar iyileşmezse bu tercihin kullanılmasının Galatasaray karşısında da çok etkili olabileceğini tahmin ediyorum.

Kuşkusuz bu maçın Fenerbahçe adına kahramanı Emre Belözoğlu’ydu. Sahanın her yerinde onun varlığını, mücadelesini, hırsını, azmini, direncini gördük. O olmasa Fenerbahçe’nin hali nice olurdu, düşünmesi bile insanın içini ürpertiyor. Santos’a yaptığı asist maçın kader anıydı.

Semih – Selçuk değişikliği Daum’un Semih’le olan sorununun dışa yansımasıydı. Güiza’yı kazanalım da Semih’i bu sırada yok mu edelim, sorusu artık gündemdedir.

Semih son zamanlarda yönetimin hoşuna gitmeyen yanlış davranışlar da yapıyor olabilir. Ancak burada Semih’i bu duruma getirenlerin ciddi olarak sorgulanması gerektiği ön plana çıkarılmalıdır.

Bu maçta Semih mi Güiza mı değiştirilmeliydi sorusunun cevabı o kadar nettir ki. Gerisi kişiler arasındaki hesaplaşmalardan ibarettir.

Hakemlerin bu maçta belli bir hata istikrarı yakaladığını söyleyebiliriz. Her iki taraf aleyhine de kararlar verdiler. Özellikle kolla yapılan müdahalelere düdük çalınmaması çok ilginç notlardı. Ceza sahası içinde kornerlerde bütün herkesin gördüğü tutma, çekmeleri hakem arkadaşlarımız ne düşünerek devam ettiriyorlar ben çok merak ediyorum.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..